26 Haziran 2023 Pazartesi

Milliyetçilik Nemiz Olur?

 



Bir milliyetçi nelerle ilgilenir?

 

Meselâ iki aşık arasındaki cinsel çekim hakkında yazabilir mi?

 

Ya da meselâ bir transseksüelin dramından bahsedebilir mi?

 

Borçlu bir esnafın bunalımından, intihara meyilli bir gencin depresyonundan bahsedebilir mi?

 

Elbette hayır. Çünkü milliyetçi olmak demek yalnızca siyasi bir tarafgirlik,  bir partinin menfaatinin kollanması veya ideolojik bir tellâllık anlamına gelir.

 

Türkiye’de milliyetçilik dinciliğin yöntemini ve anlayışını kullanır. Türkiye’de milliyetçilik ancak dinin cevaz verdiği kadarından bahsedebilen bir taşra muhafazakârı “selefi  yaklaşımlı” bir siyasi kamptır.

 

Böyle bir kampın, öpüşen gençleri gösteren tek bir kare film çekmesi, bir intiharı kaleme alması düşünülemez.

 

Çünkü Türkiye’de milliyetçilik kendisini taşra muhafazakârlığından ve dini taassuptan kurtaramamıştır.

 

O yüzdendir ki tek bir yeni yazar yetiştirememiştir. O yüzdendir ki bir film çekmesi bir yüz yıl daha mümkün olmayacaktır. O yüzdendir ki tek bir aşk şarkısı, besteleyememiş tek bir türkü bile yakamamıştır.

 

Türkiye’de milliyetçilik aşk türkülerini görmezden gelip kültürden bahseden, nü sanatı ağzına bile almadan sanatta gelişmeyi hayal edebileceğini sanan dar kafalı bir siyasi kampın yankı odasından ibarettir.

 

Türkiye’de milliyetçiler estetikten habersiz, kafalarındaki dinin onlara izin verdiği kadar güzellikle ilgilenen Türklükle ancak dinleri kadar ilgilenebilen Araplaşmaya eğilimli dindar bir kitledir.

 

Böyle bir kitleye yeni şeylerden bahsetmeniz, üretmeniz, düşünmeniz, yaratmanız vs anlamsızdır. Türkiye’de milliyetçiler seleflerinin şöhretiyle ve üretimiyle sınırlı kalmış , akıldan çok nakle önem veren, huzuru nakilde, yankılamakta ve tekrarlamakta bulan , özgün bir Türk medeniyeti fikrine  kökten yabancı, yaratıcılıktan ölesiye korkan  bir kitledir.

O yüzden meselâ size akıl almaz isabetli siyasi analizler yapan herhangi bir milliyetçiye izlenimcilik hakkındaki fikrini sorduğunuzda sizinle sohbeti o anda kesecektir. Ya da sevdiği herhangi bir yazarın, yönetmenin olup olmadığını sorduğunuzda size herhangi bir milliyetçi teşkilattaki bin yıllık okuma listesi ezberi dışında bir şeyden bahsedemeyecektir.

 

Herhangi bir milliyetçiye mesela bir distopya yazdığınızı söyleseniz size muhtemelen delirmişsiniz gibi bakacaktır.

 

Herhangi bir milliyetçiye mesela bir türkü yaktığınız söyleseniz muhtemelen Arvasi efendi hazretlerinin Türklükle ilgili herhangi bir fetvasına göre bunun caiz olup olmadığına dair muhteşem bir akıl yürütmeyle sizi değerlendirecektir.

 

Türkiye’de milliyetçilik artık ne yazık ki  siyasi bir kampın, kendi ideolojik  savunmasından,  taraftarlık sancağından ve kaba nostaljisinden  başka bir şey değildir. Türkiye’de milliyetçilerin içine sıkışıp kaldıkları Arap hayranlığıyla, Arap mitolojisiyle, selefi tavır ve yöntemle Türk’e özgü bir şey yaratmaları mümkün değil. Türk milliyetçileri bir Türk medeniyeti yaratmak ve yaşatmak konusunda son derece kısır, içe kapalı ve umursamaz.

 

Türk milliyetçileri bu denli umursamaz, tembel, ilgisiz, tutucu ve selefi olunca doğal olarak milliyetçilik de hiç kimsenin hiçbir şeyi olamıyor.

 

Oysa gönül isterdi ki Türk milliyetçileri, Türk Milleti’nin kâğıt toplayıcılarından transseksüellerine kadar her ferdinin derdiyle dertlenebilsin, milletin her ferdinin öyküsünü önemsesin.

 

Evet, Türk milliyetçileri, milliyetçilikle ilgili koca laflar edip milletlerinin en küçük ferdiyle bile ilgilenmekten ölesiye korkan “soluk tenli Araplar” olarak yazıp çiziyor.  Milliyetçiliğin aczini ve umursamazlığını görünce insanın aklına başka bir şey gelmiyor.

 

İşte bu sebepten bir ülkenin yönetiminin omurgasını oluşturmasını beklediğimiz milliyetçilik, hiç kimsenin dönüp bakmadığı bir tuhaflık olarak bir köşede kazanabildiği üç beş vekillikle kendisini avutuyor.

 

“Kimsesizlerin kimsesi” olması gereken cumhuriyetin kurucu düşüncesi, bugün bir kenarda hiç kimsenin hiç kimsesi olarak  kederlenip duruyor.  “Tanrı” dediğinde dinden çıkacağında  korkan milliyetçilere rağmen ben söyleyeceğim:

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!

 

 

 

 

 

 

 

2 yorum:

Şadiye Okur dedi ki...

Hocam kaleminize sağlık. Çuvaldız gibi bir yazı olmuş, anlayana. Maalesef hepimizin derdi aynı. Biz neyiz ne yapıyoruz diye sormaktan bir adım öteye gidemiyoruz.Sürekli kendimizi camianın çizdiği kalıba sığdırmaya çalışmaktan büyüyemedik belli ki.

afşar dedi ki...

Üşenmeyip yorum bıraktığınız için müteşekkirim. Terörist yardakçılarından yazar yaratan sola karşılık bizim ne yaptığımızı artık sorgulamanın zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyordum.

Yazıp çizdiklerinizi yayınlamayı kendi başına düşünemeyen bir camiaya yalvarmanız mı gerekir? Yaratıcılık önemsizse önemli olan nedir?

Uzun zamandır bloga kimse yorum bırakmıyordu. Bir kez daha teşekkür ediyorum.

Eksik olmayın. Her zaman beklerim.