Bir milliyetçi
nelerle ilgilenir?
Meselâ iki aşık
arasındaki cinsel çekim hakkında yazabilir mi?
Ya da meselâ bir
transseksüelin dramından bahsedebilir mi?
Borçlu bir esnafın
bunalımından, intihara meyilli bir gencin depresyonundan bahsedebilir mi?
Elbette hayır. Çünkü
milliyetçi olmak demek yalnızca siyasi bir tarafgirlik, bir partinin menfaatinin kollanması veya
ideolojik bir tellâllık anlamına gelir.
Türkiye’de
milliyetçilik dinciliğin yöntemini ve anlayışını kullanır. Türkiye’de
milliyetçilik ancak dinin cevaz verdiği kadarından bahsedebilen bir taşra
muhafazakârı “selefi yaklaşımlı” bir
siyasi kamptır.
Böyle bir kampın, öpüşen
gençleri gösteren tek bir kare film çekmesi, bir intiharı kaleme alması
düşünülemez.
Çünkü Türkiye’de
milliyetçilik kendisini taşra muhafazakârlığından ve dini taassuptan kurtaramamıştır.
O yüzdendir ki tek
bir yeni yazar yetiştirememiştir. O yüzdendir ki bir film çekmesi bir yüz yıl
daha mümkün olmayacaktır. O yüzdendir ki tek bir aşk şarkısı, besteleyememiş
tek bir türkü bile yakamamıştır.
Türkiye’de
milliyetçilik aşk türkülerini görmezden gelip kültürden bahseden, nü sanatı
ağzına bile almadan sanatta gelişmeyi hayal edebileceğini sanan dar kafalı bir
siyasi kampın yankı odasından ibarettir.
Türkiye’de
milliyetçiler estetikten habersiz, kafalarındaki dinin onlara izin verdiği
kadar güzellikle ilgilenen Türklükle ancak dinleri kadar ilgilenebilen
Araplaşmaya eğilimli dindar bir kitledir.
Böyle bir kitleye
yeni şeylerden bahsetmeniz, üretmeniz, düşünmeniz, yaratmanız vs anlamsızdır.
Türkiye’de milliyetçiler seleflerinin şöhretiyle ve üretimiyle sınırlı kalmış ,
akıldan çok nakle önem veren, huzuru nakilde, yankılamakta ve tekrarlamakta
bulan , özgün bir Türk medeniyeti fikrine kökten yabancı, yaratıcılıktan ölesiye korkan bir kitledir.
O yüzden meselâ
size akıl almaz isabetli siyasi analizler yapan herhangi bir milliyetçiye
izlenimcilik hakkındaki fikrini sorduğunuzda sizinle sohbeti o anda kesecektir.
Ya da sevdiği herhangi bir yazarın, yönetmenin olup olmadığını sorduğunuzda
size herhangi bir milliyetçi teşkilattaki bin yıllık okuma listesi ezberi
dışında bir şeyden bahsedemeyecektir.
Herhangi bir milliyetçiye
mesela bir distopya yazdığınızı söyleseniz size muhtemelen delirmişsiniz gibi
bakacaktır.
Herhangi bir
milliyetçiye mesela bir türkü yaktığınız söyleseniz muhtemelen Arvasi efendi
hazretlerinin Türklükle ilgili herhangi bir fetvasına göre bunun caiz olup olmadığına
dair muhteşem bir akıl yürütmeyle sizi değerlendirecektir.
Türkiye’de milliyetçilik
artık ne yazık ki siyasi bir kampın,
kendi ideolojik savunmasından, taraftarlık sancağından ve kaba nostaljisinden
başka bir şey değildir. Türkiye’de
milliyetçilerin içine sıkışıp kaldıkları Arap hayranlığıyla, Arap mitolojisiyle,
selefi tavır ve yöntemle Türk’e özgü bir şey yaratmaları mümkün değil. Türk
milliyetçileri bir Türk medeniyeti yaratmak ve yaşatmak konusunda son derece
kısır, içe kapalı ve umursamaz.
Türk milliyetçileri
bu denli umursamaz, tembel, ilgisiz, tutucu ve selefi olunca doğal olarak
milliyetçilik de hiç kimsenin hiçbir şeyi olamıyor.
Oysa gönül isterdi
ki Türk milliyetçileri, Türk Milleti’nin kâğıt toplayıcılarından
transseksüellerine kadar her ferdinin derdiyle dertlenebilsin, milletin her
ferdinin öyküsünü önemsesin.
Evet, Türk
milliyetçileri, milliyetçilikle ilgili koca laflar edip milletlerinin en küçük
ferdiyle bile ilgilenmekten ölesiye korkan “soluk tenli Araplar” olarak yazıp
çiziyor. Milliyetçiliğin aczini ve
umursamazlığını görünce insanın aklına başka bir şey gelmiyor.
İşte bu sebepten
bir ülkenin yönetiminin omurgasını oluşturmasını beklediğimiz milliyetçilik,
hiç kimsenin dönüp bakmadığı bir tuhaflık olarak bir köşede kazanabildiği üç
beş vekillikle kendisini avutuyor.
“Kimsesizlerin
kimsesi” olması gereken cumhuriyetin kurucu düşüncesi, bugün bir kenarda hiç kimsenin
hiç kimsesi olarak kederlenip
duruyor. “Tanrı” dediğinde dinden
çıkacağında korkan milliyetçilere rağmen
ben söyleyeceğim:
TANRI TÜRK’Ü
KORUSUN!
2 yorum:
Hocam kaleminize sağlık. Çuvaldız gibi bir yazı olmuş, anlayana. Maalesef hepimizin derdi aynı. Biz neyiz ne yapıyoruz diye sormaktan bir adım öteye gidemiyoruz.Sürekli kendimizi camianın çizdiği kalıba sığdırmaya çalışmaktan büyüyemedik belli ki.
Üşenmeyip yorum bıraktığınız için müteşekkirim. Terörist yardakçılarından yazar yaratan sola karşılık bizim ne yaptığımızı artık sorgulamanın zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyordum.
Yazıp çizdiklerinizi yayınlamayı kendi başına düşünemeyen bir camiaya yalvarmanız mı gerekir? Yaratıcılık önemsizse önemli olan nedir?
Uzun zamandır bloga kimse yorum bırakmıyordu. Bir kez daha teşekkür ediyorum.
Eksik olmayın. Her zaman beklerim.
Yorum Gönder