Peki ama haklar bu denli geniş bir çerçeveyi oluşturur mu? Kısacası her menfaat bir hak sayılabilir mi? Ya da her iyilik elde edilmesi gereken bir hak mıdır?
Marksist bağlamda hakkı belirleyen şey yalnızca ihtiyaçtır. Öyleyse herhangi bir insan yoksunluğunu çektiği her şeyi elde etmelidir. Gerçi burada ihtiyacın yoksunluk hissiyle mi yoksa keyfi bir arzuyla mı belirlendiği açıklanmamıştır ama Marksistler bunu
önemsemezler.
Hakkın Marksist olmayan tanımında da ya da yaklaşımında da hak bir “ menfaat” olarak gözetilir. Buradaki fark, liberal hak anlayışının, hakkın doğallığına ve maliyetsizliğine dayanmasıdır.
Buna göre “hak”,; insan varoluşunun mütemmim cüzü sayılabilecek menfaatlerle sınırlıdır.
Bu yaklaşımın kendiliğinden gelen sonucu ise hak sayılan doğal menfaatlerin maliyetsizliğinin zorunlu oluşudur. Bu da hak sayılan menfaatin, kendiliğinden bir başkasının var oluşu üzerinde herhangi bir azalmaya, kısıtlamaya yol açmaması durumudur.
Bu durumda, “ Bir başkası tarafından yaratılmış ve maliyet ile yüklenerek var edilmiş bir menfaat”, o menfaati var eden insan dışındaki hiç kimse için “ hak sayılamaz”.
Bundan dolayıdır ki meselâ Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk Milleti’nin fertlerinin kahir ekseriyetinin kanı pahasına elde edilmiş menfaatler ancak bu değeri benimseyenler için bir “ haktır”. ( Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder