6 Nisan 2017 Perşembe

Alt Akıl: Aptallar Ve Diktatörler


Çabalayanlar İçin Dolu Bir Kitap

Yazara söz vermekten kaçındım; çünkü kitabın hak ettiği tanıtımı yapamayacağımı biliyordum. Söz vermekten kaçındığım için de istediğim gibi yazmakta serbestim.

Tembellik bir lütuf. Tembelik yaşamanın bireysel tarzı Bu yüzden “ Alt Akıl; Aptallar ve Diktatörler” tanıtımında ruhum özgürdür.

Öncelikle şunu söylemeliyim: Ben asistanken – ki buna inanması zor ama gerçek-  bana gıcık olan hocalarımın bile örnek gösterdiği bir Merck Index incelemesi yapmıştım. Bu kitap ciddi bir Merck Index incelemesini  kesinlikle hak ediyor.

Aslında bölümler dağınık. Bir yandan da kendi içinde bir düzen içeriyor ki redaksiyon mantığı açısından tam bir Amerikan düzeni gösteriyor ki itiraf etmeliyim ben  Amerikan düzenini sevmem.

Gene de… Şunu söylemeliyim… Bizi adım adım ilerleten bir kitap. Yalnız! Bir konuyu özellikle belirtmeliyim ki almağa gönüllü ve dahası hazır olmayanlar için ağırdan ağır bir kitap.

Önce yazarın “Millet ve Milliyetçilik” kitabını incelemek istemiştim. “Millet Ve Milliyetçilik”… “Ansiklopedik” bir kitap bir tür katalog kitap, bir tür bibliografya.

“Alt Akıl…” ise okuru düşünmeğe mecbur eden bir diyalog. Şahsen diyaloglar şeklinde yazılmış felsefei metinleri sıcak buluyorum ki Alt Akıl’da yazarın doğrudan okura seslenmesi bana  son derece önemli görünüyor. “Alt Akıl” aktif bir kitap.

Peki bu ne anlama geliyor? Bu şu anlama geliyor:  Yazar üstün akademik unvanlarını bir kenara koyup neyi nasıl ve niçin öğrendiğini okuruyla paylaşarak Sokrates’in geleneğini sürdürüyor. Kişisel fikirsel maceralarına atıflarda bulunarak somut sonuçlarla yetinen okurlara lisan-ı hal ile bir etik ders veriyor.

Şahsen böylesi bir felsefi maceraya baktığımda, akademi için harcanan zamanın ciddi bir maliyet olduğunu düşünmüyor değilim. Çünkü kitabın alt metni, fakire şunu gösteriyor : Akademisyenliğin maliyeti entelektüel birikimdir. Bu çoğu akademisyene berbat görünebilecek bir hükümdür… Amma ve lakin yazarın akademik macerasıyla okumaları arasındaki zamansal  farka baktığımızda, yazarın “ Bunları niçin yaptım?” diye geliştirdiği sorunun, akademisyenlik sonrası veya daha iyimser bir tahminle geç akademisyenlik dönemine ait  olduğunu tahmin ediyorum.

Bu açıdan bakıldığında “Alt Akıl…” popülist siyasal söyleme basit bir nazire falan değil.

Piyasa kişisel gelişim kitabından geçilmiyor. O halde “Alt Akıl’a” ne gerek var? Şundan dolayı gerek var: Kişisel gelişim kitapları şüphesiz yararlı. Fakat sorunları, yeterince derin olmamaları.  Ortalama IQsu düşük, ortalama tahsili berbat bir topluma “Beynine Format At!” demek  bir noktada saçmalamaktır.

Ama o topluma, “ Tercihlerin yanlış olursa; zekan gerilediği gibi ruhun da geriler!” demek başka bir şey. Yazar bize felsefenin etkin bir iş olduğunu, bir   lüks olmadığını anlatıyor.

Kehanetler savurmuyor, hamaset yapmıyor ve komplolar kurmuyor. Basit zekâların kaçamaklarını basitçe ve ustalıkla gözler önüne seriyor. Aslında burada deha falan göstermiyor çünkü  yazarın kendisi bir Türk. Komşularında, kahvehanelerde ve hatta üniversitede   yürütülen şempanze muhabbetlerinin canlı tanığı. Yani öyle  çok da  büyük bir iş yapmış falan değil.

Evet işte sorun da burada düğümleniyor. Öncelikle… Sorunun bağlamı içinde kalıp da soruna  kuş bakışı bakabilecek kadar birikimli ve  cesur olabilmek…  Yale’de doktora yapıp da  kahveye girdiğinde, ahaliye bildikleri tarzda selâm verebilecek kadar “yerli” kalabilmek ama öte yandan kendi etinde ve kanında yerleşmiş hastalıkları cesurca teşhis edebilmek, sanırım pek kolay bir iş değil…

Kitap matematikle barışık olmayanlar için bile nispeten aydınlatıcı. Belki “matematik tercümeleri” biraz daha uzun olsa daha iyi olurmuş.

Rahat okunan bir kitap. Adı “Aptallar İçin Felsefe” de olabilirmiş.

Popülist  siyasal milliyetçilerin hiçbir işine yaramaz, onu peşinen söyleyeyim. Ama faydanın, “görünenin arkasında bir şey olduğunu” sezebilecek kadar sabırlı olanlar için gerçekten yararlı bir kitap.
Size ne okuyacağınızı ve ne anlayacağınızı söyleyemem. Ama düşüncenin zevkini ve değerini anlayacağınızı söyleyebilirim. Şahsen 11. Sınıftaki büyük kızıma hararetle önerdim. İyi okumalar.



Hiç yorum yok: