Stephen King, “ Düşüncelere boğulduğunda yaz, ilhama aç olduğunda oku “ diyor.
Yazmak bir yandan insana iyi geliyor, diğer yandan içerden çöpten bir işe yarama duygusu uyandırıyor. Neden “çerden çöpten” ?
Çünkü bunun diğer insanlar nazarında bir kıymeti yoktur.
Dün stoacılığı anlatan bir kitabı bitirdim.
Özü: "Her ne varsa özündedir.”
Haklı mı? Haklı. Peki neden?
Çünkü "başkası”, varlığımızı çevreleyen, kuşatan, sınırlayan bir duvar.
Sanırım insanın gerçek hapishanesi, “ başkası “.
Çünkü insan kendi varlığını idrak etmek yerine sürekli başkasına baktığında, onu “gerçekleştiriyor.” Başkasının gerçekliği zamanla öyle büyütülüyor ki artık hayatın içinde kendimize bir yer kalmıyor.
Peki aslında yazmak ne işe yarıyor ?
Yazmak, "başkasının hapishanesinde” değerini yitirmiş olan benliğimize, kendi varlığım hatırlatıyor. Çünkü yazmak yalnızca benliğimizin tartışılmaz bir izi olarak geride kalıyor.
Varlığını, etkisiyle ve hele de estetik bir etkiyle fark eden benliğimiz, kendisini sınırlayan şeyin sadece kaçınılmaz öz biçiminden geldiğini gördüğünde,"başkası” önemini yitiriyor. Özün sınırlılığı kaçınılmaz olduğu için ve özün kendinden olduğu için rahatlıkla kabullenilebiliyor.
Oysa “ başkası “ varlığını, değerini bizden alan ama bunun için bize asla minnet duymadan sürekli kendisi için var olan ve büyüyen bir varlık olarak bizi hergün daha fazla sıkıştırıyor.
İnsan yazarak kendi başına var olabildiğini görür. işte bu sayede "başkasının” hapishanesinden kurtulur ; bu sayede de yaptığının "çerçöp” olmadığını fark eder.
Yazmak işte bu yüzden bu kadar önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder