Türkiye şeriatçı-Arapçılık ve
Kürtçülük ikilemine hapsedildi.
Türk halkı bu iki kutbun dehşet
dengesinde taraf seçmeye zorlanıyor. Ülkenin en büyük ikinci partisi sözde “muhalefet”
mantığıyla Kürtçülüğün yanında yer alırken, adında “milliyetçi” sıfatı geçen
bir parti de gerek maddi menfaatler gerekse gücün yanında yer alabilmek için
şeriatçı Arapçılığı destekliyor.
Sonuçta Türkiye, yabancı ve
dahası açıkça Türk düşmanı bir kutuplaşmanın geriliminde zaman ve enerji
kaybediyor.
Neden böyle?
Çünkü Arapçılığı kültürmüze
dayatan şeriatçılar da Marksizmle solu sömüren Kürtçü asalaklar da “normatif
ahlâkı” açıkça küçümsüyor. Dolayısıyla kendi davranışlarını vicdanen denetlemeyen,
vicdanın yerine hedefi, amacı koyan bu iki kutup da ülkeden Türk adını silmek
için elinden geleni yapıyor.
Türk düşmanlığı, bu iki kutbun
Türk ülkesinde her türlü düşmanca tutumunu kendilerince meşrulaştırıyor. Türk
çocuklarının milli benliklerini oluşturan Andımız’ın kaldırılmasında her iki
kutbun sessiz ve tartışmasız mutabakatı
bunun ne kesin örneği. Ayrıca Türksüz Anayasa tartışmalarında da iktidar ve
muhalefet partilerinin tamamen mutabık olmaları da aynı şeyi gösteriyor.
Peki ama bu tavrın psiko-politiği
ne?
Bunun kaynağı amaç güdülü
yaşamak. Amaç güdülü bir insan ya da kitle amacı dışında hiçbir meşruiyet
kaynağı ve ölçüsü bilmez ve tanımaz.
Dolayısıyla yabancılaşmış,
Türksevmez insanlar için adında “Türk” olan, vatandaşlığı Türk’ten kaynaklanan
bir ülkenin fiziken olmasa da manen yok edilmesi başat amaç. Bu amaca ulaşmak
için her türlü manipülasyon, yönlendirme, şartlama ve hatta şiddet eylemi
Türkiye’nin iki fiilî yönetim kutbunun
kabul ettiği yöntemler.
İslamcılar “darül harp” olarak
gördükleri Türkiye’de Araplaşmanın ve şeriatın önündeki Türk adının, Türk
kimliğinin, Türk bilincinin devlet
gücüyle silinmesi için uğraşıyor. Kürtçüler de egemen Marksist
örgütlenmelerinin Lenin’den miras aldığı, iç savaş dahil her yolla Türkiye’yi
Iraklaştırmaya çalışıyor.
İki kutbun da hiçbir “normu” ve
ölçüsü yok. İki kutup da uluslaşma dışı kalmış, yabancılaşmış, yozlaşmış
kitlelerin ham demokrasi sömürüsünden yararlanıyor ve hukukla denetlenemeyen bu
oy çığı ve çılgınlığıyla devletin ulusal temellerini tahrip ediyor.
Türkiye iyiyle kötünün
mücadelesine sahne olmuyor. Türkiye kendi düşmanlarının çekişmelerinin arasında
yok oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder