Türkçüler Ne Yapmalı?
Şimdilerde Cemal TEMİZÖZ’ün “ Kuruluşu, İnfazları, Katliamlarıyla Siyasallaşan PKK Terörü” adlı kitabını soluksuz okuyorum.
Kitapta dikkatimi çeken şey elbette bebek katilleri sürüsü PKK’nın, cezaevlerinden, siyasi partilere ve hatta TBMM’ye kadar içimize nasıl sızabildiği.
Ama beni daha da üzen iki husus, bir kez daha içimi kanattı.
Bunlardan biri devletimizi yönetme yetkisine sahip olan insanların Türklükten ne kadar uzak ve hatta Türklüğe ne kadar düşman oldukların, gelişen süreçte gözlemek.
İkincisi ise kendisini “milliyetçi” olarak tanımlayan insanların bu süreçte ne kadar umursamaz ve gafil davrandıklarını görmek.
Atatürk’ün Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın! Sözünün tam aksine Türklükle en ufak bir soy, akıl veya ruh ilişkisi olmayan insanların Türk Milleti’nin kaderini paramparça etmelerine sessiz kaldık.
Bunun yanı sıra özellikle Kürtçü ırkçılığın/bölücülüğün bilişsel yayılmasına ve işgaline sessiz kaldık.
Daha da kötüsü milli eğitimde çocuklarımıza kesin ve istisnasız bir milli benlik aşılamakta geri kaldık.
Bugün Türk çocuklarının aklına şeriatçılığı , Arap hayranlığını, Kürtçü bölücülüğü sokan yaygın sosyal medya ağına karşılık Türkçü bir cevap ne yazık ki hâlâ verilebilmiş değil.
Şunu unutmayalım ki bugün Kürtçü bölücü terör ve ihanet örgütlenmeleri cezaevlerinden siyasi partilere kadar her gün aralıksız bir propaganda faaliyeti yürütüyor. Bu faaliyetleri ile kendi amaçlarını bi “sorun” olarak bize kabul ettirmeye çalışıyor. Yaygın popülist muhafazakâr sağ siyaset ise oy kaybına uğramamak amacıyla bu yaygın propagandaya sessiz kalıyor. Neticede halkın kafası PKKlı bebek katili vatan hainlerinin fikirleriyle her gün yıkanıyor.
O halde ne yapmak gerekiyor?
Hiçbir şey bir anda gerçekleşmiyor. Bu yüzden yaygın bir milliyetçi bilinç oluşumu için her milliyetçinin kendi gücü nispetinde bir sosyal medya hesabından Türk Yurdu’nun varlığını, bölünmezliğini ve Türk egemenliğinin tartışılmazlığını duyurması gerekiyor.
Bu satırların yazıldığı dakikalarda dahi bebek katili terörist başı ve onun yandaşları, yardakçıları, katilleri, Türk Milleti’ni tahkir, onun egemenliğini tahrip etmek için yazmakla ve düşünmekle meşgulken kendisine “milliyetçi” diyen insanların özellikle bu insanların okur yazarlarının, Türk tarihi, Türk kültürü, Türk egemenliği, Türklük gurur ve şuuru hakkında yazmadan geçirdikleri her dakika, milletimizin hayatına mal oluyor.
O halde milliyetçiler daha doğrusu Türkçüler-ki bunu çünkü “milliyetçilik” terimi siyasal milliyetçilikçe o kadar sulandırılmış ve siyasetin vesayetine mahkûm edilmiştir ki Türk için mücadele etmek düşüncesi siyasi popülizmle şeriatçılığa dahi vardırılabilmiştir- bireysel sosyal medya hesaplarıyla, sanalağ günlükleriyle (blog) düzenli olarak Türk varlığı, Türk egemenliği, Türk Dünyası, Türk birliği, Turan gibi konularda yayın yapmalıdır. “Tek başıma ne yapabilirim ki?” diye düşünmek Oğuz’un oklarını kırılmaz bir birlikle toplayıp da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerine yakışmaz!
Yalanın, propagandanın ve vicdani sömürünün cirit attığı şu bataklıkta sözlerimiz, vatan hainlerine ve düşmanlara karşı birer kurşun, aklımız, milletimize söylenen yalanlara karşı bir zırh, kalbimiz korku salmak isteyen hainlerin ölüm soğukluğuna karşı birer Ergenekon ateşi olmalıdır.
Bir can seğmenin, Rıfat Balaban'ın anısına:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder