Sosyal Bilimlerde Türkçe Bir
Bilgibilimi / Epistemoloji Oluşturmak Yaklaşımı
Türkçe bilgibilimi dediğimizde
yalnızca terim bilgisi/terminolojisi Türkçeleştirilmiş, Türkçeye çevrilmiş bir
bilgi disiplininden bahsetmiyoruz. Elbette bu, bilim camiamız için öncelikli
bir ihtiyaç.
Burada kast ettiğimiz şeyse
sosyal bilimlerde sahip olmamız gereken bakış açısı.
Özellikle sosyal bilimlerde,
akademiye egemen olan enternasyonalist
sol bilgi diktası ve bunun yanı sıra ona bir şekilde siyasi iktidar eliyle
eklemlendirilmiş enternasyonalist/ şeriatçı kadroların bakış açıları, tam
anlamıyla “sömürge aydını” bakış açısıdır.
O halde bu terimi açıklamalıyız. Kime “sömürge
aydını” denir? Sömürge aydını eski veya
mevcut bağlı/ sömürge ülkelerinde, sömürgecinin doğrudan eğitimiyle
yetiştirilen aydını ifade ettiği kadar
asıl, geniş anlamıyla “kendi ülkesinin ve ulusunun üstünlüğüne inanmaksızın”
kendisinden üstün saydığı bir makamının,
partinin, cemaatin yada ulusun bakış açısını benimsemiş,
yabancılaşmış okur yazar anlamına gelir.
Peki ama bu insan tipinin bizce
ne önemi vardır? Bizce önemi şudur: Sömürge aydınının egemen olduğu yerde ulusun yöneticilerinin hedefi, ulusun
bağımsızlığını korumak değildir. Peki ama ulusun bağımsızlığı ne demektir?
“Ulusun bağımsızlığı” demek,
ulusun, kendi hayatını ve kaderini yalnız ve ancak kendi iradesinin
koruyacağına duyduğu sarsılmaz inanç ve güvendir. Bir kere bu inanç ve güven
sarsılırsa devlet yönetiminin bütün biçimi derhal değişir. Yanılmıyorsam Kıbrısla ilgili olarak zamanın
cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yapılması gerekeni soranlara “ Amerikalılara
sorarız, en doğrusunu onlar bilir..” dediği gazetelere yansımıştı. Görüldüğü
gibi neye nasıl baktığınız, doğrudan doğruya ve anında ulusunuzun yaşayışını değiştirebilir.
Kendisini Türk hissetmeyen, bunu da açık
açık söyleyen herhangi bir yetkilinin Kıbrıs gibi bir emanetin korunmasını, yabancı güçlerin aklına
havale etmesi, bağımsızlığın yitirilmesidir.
Demek ki sosyal bilimlerde
sömürge aydını olup olmamak, siyasi geleceğimizi,
kaderimizi kimin nasıl tasarruf ettiğiyle doğrudan ilgili.
Bu konuda ABD ve İngiltere “düşünce
kuruluşlarının milliliği” açısından çok çarpıcı örnekler.
Onlarda “think tankler” ulusal
menfaatler açısından bilgi üretiyor. Herhangi bir batılı için örneğin Türk, ancak
kendi tarihinde, kendi ulusuyla ilişkisi ölçüsünde önem taşıyan, hali hazırda
da kendi ulusunun çıkarlarına hizmet edeceği ölçüde önem taşıyan bir doğu
toplumundan başka bir şey değil.
Bizde ise üniversiteler, enstitüler
vs Türk tarihini yalanlamak, Türklük gururunu alçaltmak, Türk tarih bakışını
çarpıtmak, Türk çocuklarına bir aşağılık duygusu aşılamak için çalışıyorlar.
Bunu da sözüm ona objektif olan batılı bilgi üreticilerinin normlarına göre
yapıyorlar. Kabalık etmek istemem ama sahiplerinin sesini dinliyorlar. Çünkü
kendi başına yaşayabilecek Türk bireyleri olmayı havsalaları almıyor.
“Bir başkası gibi düşünmek” ancak
kendimizden zayıflara şefkat ve merhamet gösterirken anlamlıdır. Varlığımızı
kendilerine rakip veya düşman görenlerle duygudaşlık geliştiremeyiz,
geliştirmemeliyiz.
Bu yüzdendir ki neyin sorun olup
neyin olmadığını, hangi sorunun nasıl çözüleceğini düşünebilmemiz ancak dünyayı kendi
gözlerimizle görüp sorunları kendi
aklımızla çözmemizle mümkün. Ancak o zaman Türkçe-Türkçü bir bilgibilimi/epistemoloji
geliştirmiş oluruz. Ancak o zaman gerçekten bağımsız oluruz.