Bazı hümanist ve normalci abiler
Türk adının ve egemenliğinin, insanlık dışı olduğunu düşünüyorlar.
Bu abiler Almanya’da Almanların,
Fransa’da Fransızların egemenliğini tartışmayı düşünmüyorlar.
Geri zekâlılık bile sanırım
medeni seviyeyle orantılı. Öğrenim ve zekâ düzeyi düşük ülkelerdeki hümanistler
neden sonuç ilişkilerini gözetmekten uzak salaklar oldukları için olsa gerek ki
ülkeyi kuran ulusu yok saymayı insanlığın gereği sanabiliyorlar.
Bir ülkede herkesin “ayrımsız”
yaşayabilmesi için ayrımsızlığı sağlayacak bir kültürel kimlikte buluşması
gerekir. Bu kültürel kimliği de ülkeyi kuran ulus temin eder. “ Temin etmenin”
ne demek olduğunu anlayamayacak kadar salak hümanistlerle dolu bir memlekette
yaşadığımız için yazının anlam kaybına uğradığını da düşünüyorum.
Neyse…
Bir ülkede “ayrımsızlık” yani “kanun
önünde eşitlik”, kimliksizlikle sağlanmaz, bir kimliğin bütünüyle egemen ve belirleyici
olduğunun kabulüyle sağlanır ki bu da
ancak ulus devletlerinde mümkündür.
Peki neden? Çünkü insanlar
birbirlerini hayvanlar gibi popolarını koklayarak ya da suratlarının şeklinden
tanımazlar. Medeniyet denen şeyi bu hayvani tanıma mekanizmalarını geriede
bırakarak geliştirmişlerdir. Dolayısıyla kabile insanların birbirlerini tanıma
mekanizmalarını sürdürerek medeniyeti yaşatabilmeleri mümkün değildir.
Örneğin Kürt feodalitesinin sözde
değerleriyle ya da yalan biçimiyle bir
hukuk devleti kurmak ve onu yaşatmak mümkün değildir. Hukuk devletini
yaşatabilecek düzeyde gelişmiş sosyolojik oluşum ve kimlikle Kürt, Ermeni,
Sırp, Rum, Çerkez vs kimlikleri bağdaşamazlar. Bu kimlikler medeniyet, büyük
kültür, temel haklar gibi modern hukuk devletlerinin yarattığı değerleri
yaratabilecek olgunluğa erişememiş ve bundan sonra da asla erişemeyecek
kimliklerdir.
Bu kimlikler ancak ırka ve kana
dayalı bir aidiyet üretebilen kimliklerdir ki bu kimliklerin ulus yaşantısının
oluşturduğu egemenliğe rakip veya ortak olabilmeleri mümkün değildir.
“Geri ülkeler”, nüfuslarının
çoğunluğunun neden-sonuç ilişkilerini idrak edemediği ülkelerdir. Bunun sebebi,
bu ülkelerde insanların, eğitimin ve öğretimin uzun vadeli yararlarını gözetemeyecek
kadar düşük zekâ seviyesinde olmaları bu ve bu düşük zekâ düzeyini ısrarla
sürdürmeleridir. Dolayısıyla “ulus” gibi
bir oluşumu idrak edemeyen geri ülke okumuşlarına ulus devletlerinin neden daha
gelişmiş, arzu edilir birer hukuk devleti olduklarını da anlatamazsınız.
Dolayısıyla geri bir ülkenin “hümanisti”,
dünyada kimliksiz, aidiyetsiz, mensubiyetsiz, sorumsuz, yetkisiz, egemenliksiz,
iradesiz “standart bir insan tipi” olduğuna, din gibi inanan bir salak
tipolojisi sergiler. Geri ülkenin
hümanisti, gelişmiş ülkelere kaçıp hukuktan ve çalışan nüfusun yarattığı refahtan
alabildiğine yararlanmayı hayal ederken bu hukuk ve refah ortamını yaratan ulusun,
değerlerinden, gururundan, tarihinden, ordusundan ve ekonomisinden
habersiz bir salaktır.
Dolayısıyla sırf adı “insandır” diye herhangi bir topluluk veya kabile üyesinin, kendisine “insan” değerini tanıyan
ulus devletlerini yıkarak herhangi bir maymunsu şiddet egemenliğini, bunun
yerine koyması düşünülemez. Kısacası… Ya ulus devletinde hukuk egemenliğini sürdürürüz
ya da maymunsu tanışıklıklarımızın kıyametinde yok oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder