4 Nisan 2018 Çarşamba

Yeni Bir İdealizm


chicago arch ile ilgili görsel sonucu


Veya Nereye Gitti Bunca İde?

Pek çok okumuşun idealizmi, eskimiş, gerici, faşist bir öğreti olarak gördüğünü biliyorum. Bunun en büyük sebebi,   sanırım ahlâki bir romantizmle kendisine sarılınan Marksizmdir.

Buna göre aslında ideler yoktur, sadece “ilişkiler” vardır.

Platon’un idealizminde “ideler” , “melekut âleminde” meydana gelmiş “taslaklardır”  ve her şey bu taslaklara göre yaratılmıştır.

Peki ama Platon’un ideleri “muhayyel bir yaratılış” aşamasına ya da âlemine ait sayması, idelerin gerçekliğini ortadan kaldırır mı? Platon’un ideler fikri gerçekten yanlış mıdır? Yoksa “durması gereken yerde” mi durmamaktadır?

Platon’un değerli düşünce çabasının alaya alınmasının en büyük sebebi, ideleri yere indirmemiş olmasıdır. Peki ama idelerin kendilerinin varlığına dair  herhangi bir delilden bahsedilebilir mi?

Yanılmıyorsam eski bir cumhuriyet devri köprüsünden geçerken babam bana “zincir eğrisini” ve onun nasıl kullanıldığını anlatmıştı. Köprüler zincir eğrisi şeklinde  yapılan taşıyıcılarla taşınırmış. Zincir eğrisi, bir zinciri iki ucundan tutup serbest bıraktığımızda zincirin yerçekimi etkisiyle aldığı doğal şekil… Bu bir yarı çember değil. Bunun en meşhur örneği Chicago’daki Chicago Kemeri herhalde…

Burada anlamamız gereken  şey neydi? Burada anlamamız gereken şey, her şeyin doğa kanunlarına uyacak biçimde  ve uyumlu bir halde var olduğuydu. Peki ama bütün bu şeylerin uyumunun doğal haline  ne diyebilirdik? Bu hal bugün aslında dilimize pelesenk olmuş olan “ideal haldi.” Ve bilimin en önemli uğraşılarından biri doğanın ideal halini keşfetmekti.

Sanırım ideler fikrine doğadaki bu ideal halin keşfedilmesi yol açmıştı ki bunda şaşılacak bir şey yoktu. Altın oranı keşfeden insanların doğanın büyük bir “ideal tasarım ürünü” olduğunu düşünmesi kadar doğal bir şey olamazdı.

Doğal olarak bütün doğayı tasarlayabilecek kadar kudretli bir varlığın “doğa üstü” ve “yukarıda bir yerde” olması da onun varoluşunun gereği olmalıydı.
Bilimin  saf akıldan tecrübe sahasına indirilmesi  ile bu tasavvurun ancak masallarla ilgisi olabileceği kanaati gelişse de “ideal hal” veya “ideal olgular” gerçeği, ortadan kalkmadı.

O halde ideal olanla ilgili olan “ide” kavramı nereye gitmişti?

Bugün birisi Platonla konuşabilseydi, ona şunu söylemesi belki hoş olabilirdi: “ Keşke düşündüğünüz idelerin göklerde değil de kafanızda olduğunu görebilseydiniz.”

Peki ama bu bir kısır döngü yaratmaz mıydı?  Sanmıyorum. Çünkü bu “ide” kavramının veya ide fikrinin nasıl doğduğunu da anlamamızı sağlardı. Çünkü Platon ideleri bizim için “dışsal” bir “anlakalır” bölgeye taşımışsa da o bölgenin aslında sadece bizim anlağımızdan ibaret olduğunu öyle görünüyor ki düşünememiştir.

Peki ama ideler  öyle bir taşmayla vs ile oluşuvermemişse  ve fakat varlarsa nasıl meydana gelmişlerdir?

Platon’un eksikliği şudur: Platon “bütün varlıklar” için geçerli olan bir ideler aleminden bahsetmiştir. Oysa ideler yalnızca insanlar için geçerli olan “özanlamlardır”. Özanlamlar bütün anlamlara kaynaklık eden anlamlardır ve ancak insanlar için vardırlar.

İnsan dahil ( bitkilerin de kendilerine göre bir görüşleri olduğunu düşünmek herhalde çok saçma olmaz) bütün canlılar  dünyaya gelir gelmez bir şeyler görmeğe başlar.  Hayvanlar gördüklerini, “hemcinsler” ve diğerleri olarak algılarken insanlar her şeyi ayrı ayrı algılamak zorundadır. Bu algılama biçimi ayrı ayrı algılanan şeylerin birbiriyle ilişkisini kurmak/anlamak mecburiyetini de beraberinde getirir.

Şeyleri ayrı ayrı tanımak ve ayrı ayrı şeyler arasındaki ilişkileri anlamak mecburiyeti Aristo’nun varlık ve kimlik kanunlarının temelini oluşturur. İnsan gördüğünün var olduğunu bilir ve varlığı “adlandırır”. İşte bu adlandırmada insan gördüğü şeyi ve ona benzeyen şeylerin genel görünümlerini kafasında belli bir “benzerlik/eşlik klasörüne” koyar ve o varlığı kafasında “ideleştirir”. ( En  iyi sanatçılar en gerçekçi resimleri yapanlar değillerdir. Ama kafalarında oluşturdukları ideleri resimlerine en güzel aksettirenlerdir.)

Dolayısıyla aslında “ide” dünyayı insanca algılamak ve daha sonra da anlamlandırmak işinin malzemesidir. Ve gene dolayısıyla ideler insan algısının ve aklının birer ürünüdür. İnsan aklının neden idelerle çalıştığının nihai cevabı verilemez. Ama evrimin bir aşamasında bizi “insan” olarak geliştiren mutasyon her ne idiyse görünen o ki artık dünyayı “hemcinsler ve diğerleri” olarak görmemizin yeterli olmayacağı bir hale bizi getirmiştir. Bu muhtemelen bizi diğer hayvanlardan daha yavaş, daha dayanıksız yapmıştır ama diğer yandan Cihcago Kemeri’ni yapmamızı sağlayan yani zincir eğrisini keşfetmemizi sağlayan da aynı mutasyon olmuştur.



Hiç yorum yok: