Veya Nereye Gitti Bunca İde?
Pek çok okumuşun idealizmi,
eskimiş, gerici, faşist bir öğreti olarak gördüğünü biliyorum. Bunun en büyük
sebebi, sanırım ahlâki bir romantizmle kendisine
sarılınan Marksizmdir.
Buna göre aslında ideler yoktur,
sadece “ilişkiler” vardır.
Platon’un idealizminde “ideler” ,
“melekut âleminde” meydana gelmiş “taslaklardır” ve her şey bu taslaklara göre yaratılmıştır.
Peki ama Platon’un ideleri “muhayyel
bir yaratılış” aşamasına ya da âlemine ait sayması, idelerin gerçekliğini
ortadan kaldırır mı? Platon’un ideler fikri gerçekten yanlış mıdır? Yoksa “durması
gereken yerde” mi durmamaktadır?
Platon’un değerli düşünce
çabasının alaya alınmasının en büyük sebebi, ideleri yere indirmemiş olmasıdır.
Peki ama idelerin kendilerinin varlığına dair
herhangi bir delilden bahsedilebilir mi?
Yanılmıyorsam eski bir cumhuriyet
devri köprüsünden geçerken babam bana “zincir eğrisini” ve onun nasıl
kullanıldığını anlatmıştı. Köprüler zincir eğrisi şeklinde yapılan taşıyıcılarla taşınırmış. Zincir
eğrisi, bir zinciri iki ucundan tutup serbest bıraktığımızda zincirin yerçekimi
etkisiyle aldığı doğal şekil… Bu bir yarı çember değil. Bunun en meşhur örneği
Chicago’daki Chicago Kemeri herhalde…
Burada anlamamız gereken şey neydi? Burada anlamamız gereken şey, her
şeyin doğa kanunlarına uyacak biçimde ve
uyumlu bir halde var olduğuydu. Peki ama bütün bu şeylerin uyumunun doğal
haline ne diyebilirdik? Bu hal bugün
aslında dilimize pelesenk olmuş olan “ideal haldi.” Ve bilimin en önemli
uğraşılarından biri doğanın ideal halini keşfetmekti.
Sanırım ideler fikrine doğadaki
bu ideal halin keşfedilmesi yol açmıştı ki bunda şaşılacak bir şey yoktu. Altın
oranı keşfeden insanların doğanın büyük bir “ideal tasarım ürünü” olduğunu
düşünmesi kadar doğal bir şey olamazdı.
Doğal olarak bütün doğayı
tasarlayabilecek kadar kudretli bir varlığın “doğa üstü” ve “yukarıda bir yerde”
olması da onun varoluşunun gereği olmalıydı.
Bilimin saf akıldan tecrübe sahasına indirilmesi ile bu tasavvurun ancak masallarla ilgisi
olabileceği kanaati gelişse de “ideal hal” veya “ideal olgular” gerçeği,
ortadan kalkmadı.
O halde ideal olanla ilgili olan “ide”
kavramı nereye gitmişti?
Bugün birisi Platonla
konuşabilseydi, ona şunu söylemesi belki hoş olabilirdi: “ Keşke düşündüğünüz idelerin göklerde değil de kafanızda olduğunu
görebilseydiniz.”
Peki ama bu bir kısır döngü
yaratmaz mıydı? Sanmıyorum. Çünkü bu “ide”
kavramının veya ide fikrinin nasıl doğduğunu da anlamamızı sağlardı. Çünkü
Platon ideleri bizim için “dışsal” bir “anlakalır” bölgeye taşımışsa da o
bölgenin aslında sadece bizim anlağımızdan ibaret olduğunu öyle görünüyor ki
düşünememiştir.
Peki ama ideler öyle bir taşmayla vs ile oluşuvermemişse ve fakat varlarsa nasıl meydana gelmişlerdir?
Platon’un eksikliği şudur: Platon
“bütün varlıklar” için geçerli olan bir ideler aleminden bahsetmiştir. Oysa
ideler yalnızca insanlar için geçerli olan “özanlamlardır”. Özanlamlar bütün
anlamlara kaynaklık eden anlamlardır ve ancak insanlar için vardırlar.
İnsan dahil ( bitkilerin de
kendilerine göre bir görüşleri olduğunu düşünmek herhalde çok saçma olmaz) bütün
canlılar dünyaya gelir gelmez bir şeyler
görmeğe başlar. Hayvanlar gördüklerini, “hemcinsler”
ve diğerleri olarak algılarken insanlar her şeyi ayrı ayrı algılamak
zorundadır. Bu algılama biçimi ayrı ayrı algılanan şeylerin birbiriyle ilişkisini
kurmak/anlamak mecburiyetini de beraberinde getirir.
Şeyleri ayrı ayrı tanımak ve ayrı
ayrı şeyler arasındaki ilişkileri anlamak mecburiyeti Aristo’nun varlık ve
kimlik kanunlarının temelini oluşturur. İnsan gördüğünün var olduğunu bilir ve
varlığı “adlandırır”. İşte bu adlandırmada insan gördüğü şeyi ve ona benzeyen
şeylerin genel görünümlerini kafasında belli bir “benzerlik/eşlik klasörüne”
koyar ve o varlığı kafasında “ideleştirir”. ( En iyi sanatçılar en gerçekçi resimleri yapanlar
değillerdir. Ama kafalarında oluşturdukları ideleri resimlerine en güzel
aksettirenlerdir.)
Dolayısıyla aslında “ide” dünyayı
insanca algılamak ve daha sonra da anlamlandırmak işinin malzemesidir. Ve gene
dolayısıyla ideler insan algısının ve aklının birer ürünüdür. İnsan aklının
neden idelerle çalıştığının nihai cevabı verilemez. Ama evrimin bir aşamasında
bizi “insan” olarak geliştiren mutasyon her ne idiyse görünen o ki artık
dünyayı “hemcinsler ve diğerleri” olarak görmemizin yeterli olmayacağı bir hale
bizi getirmiştir. Bu muhtemelen bizi diğer hayvanlardan daha yavaş, daha
dayanıksız yapmıştır ama diğer yandan Cihcago Kemeri’ni yapmamızı sağlayan yani
zincir eğrisini keşfetmemizi sağlayan da aynı mutasyon olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder