İslam dünyayı yönetecek. Hollanda için şeriat. |
İslamofobi diye bir kavram
neredeyse on yıldır hayatımızı işgal ediyor. Terimin kökeni 11 Eylül
saldırılarına dayanıyor ama özellikle son on yıldır yaşananlar sanırım terimi
daha bir kristalize ediyor.
İslamofobiye hep “korkanlar” cephesinden bakıldı veya bu terim hep
korkanların korkuları eleştirilerek ele alındı.
Bu terim kullanılırken korkanlara
sürekli “ İslâm’dan korkmanız gerek yok; gerçek İslâm’da şiddet yoktur!” mesajı
verildi.
İslamofobi eleştirilerinin ana
akımı, bu tavrın aslında patolojik veya anormal olduğu istikametinde.
Peki ama İslamofobi gerçekten
haksız bir önyargıdan mı ibaret?
Bu soruya “ Evet” diye cevap
vermek ne yazık ki o kadar da kolay değil.
Burada “İslam’ın”, özünde ne
olduğu ve nasıl yaşandığı açmazıyla karşılaşıyoruz. İslâm’ın özünde ne olduğuna
dair cevaplar genellikle es geçiliyor.
Gayrimüslimler bunu araştırdıklarında, önyargılı
ve düşman olmakla suçlanırken Müslümanların eleştirel yaklaşımları da “ihanet” suçlaması altında nefretle karşılanıyor. Kısaca: İslâm’ın akla
dayanan, tarihi v felsefi bir eleştirisini yapmak mümkün olamıyor.
Bunun sebebi de daha en başında
meydana gelmiş olan “inanç” ve “din” ayrımının, göz ardı edilen, bin yıllara dayanan, politik birikimli
zehirli etkisi.
“Politik birikimli zehirli etki”den
kastım nedir?
İnsanlara yanlışlarından
dönmeleri ve davranışlarını doğru bir ahlâkî ölçüyle “sınırlandırmalarını” söyleyen inancın, bütün insanlara “ne yapmaları gerektiğini emreden bir siyasi
manifestoya” dönüşmesi ile birlikte “ ne yapılması gerektiğine” dair her an
verilmesi gereken binlerce cevaba ihtiyaç duyulması sorunu ortaya çıkmıştır.
Bir önceki paragraf önemlidir.
Çünkü “yapılmaması gerekenleri” söyleyip gerisini müminin aklına ve vicdanına
bırakmakla; mümine, her an ne yapması
gerektiğini emretmek,
bambaşka sonuçlar doğuran, bambaşka
eylemlerdi.
Şeriat bölgesi duyurusu |
“İnanç” birinci yolu seçmişti.
Çünkü inanca göre insanın var olabilmesini engelleyen her davranış
durdurulmalıydı. Bunlara “kötü” deniyordu ve meydana geldiklerinde
anlaşılmaları kolaydı. Öte yandan
herhangi bir davranışın yaygınlaşması halinde zararlı olup olmayacağı,
insanı hayatta tutan beraberliği yıkıp
yıkmayacağını anlamak da kolaydı ve bunun için göklerden gelen mesajlara
ihtiyacımız yoktu. Kötünün yıkıcı tabiatını anlamak için aklımız yeterliydi.
Oysa “din”, ikinci yolu seçti.
Din, insanlara ne yapacaklarının sürekli söylenmesi gerektiğini va’z ediyordu. Bunun sonucunda da o bir
siyasi yöntem veya rejim haline geldi.
Çünkü insanlara sürekli ne
yapmaları gerektiğini söyleyebilmek öncelikle şeriat ve ibadethane/ruhban
kurumlarını gerektiriyordu.
Bu iki kurumla beraber din artık
topluma kendisini yasa olarak kabul
ettirip muktedir oldu. Böyle yapmayan bir din mevcut olabilir mi? Böyle bir “din”
var olamaz çünkü zaten “din”, Tanrı adına iktidar olmak demektir.
İktidar olmak imkânlarını dinin elinden aldığınızda şeriatı ve ibadethaneyi
ortadan kaldırıyorsunuz demektir ki o zaman din de ortadan kalkar.
Bu durumda da geriye sadece bireyin, kendi
vicdanıyla uyacağı bir ahlâk ve ahlâkî sınırlama için vicdanını besleyen saf ve kişisel bir inanç kalır.
Bunlar ne anlama gelir? Bunlar şu
anlama gelir ki İslâm’ın bir din olarak hâlâ var olması, Tanrı adına iktidar/zor
kullanımının hâlâ var olabilmesi anlamına gelir. Hristiyanlığın elinden iktidar
olmak imkânları kesin şekilde alındığı içindir ki batılı insan, “özgür”
kılınabilmiştir.
Oysa “İslâm âlemi” denen
ilkellik haritasında İslâm –artık Türkiye’de
bile- doğrudan doğruya hayata hükmeden bir iktidar mevkiindedir. İslâmî terör,
bir tutuculuk eylemi değildir. İslâm’ın din tabiatından kaynaklanan bir iktidar
edinme biçimidir. İslâm’a göre iktidarın nasıl elde edileceğine dair hiçbir ölçü
bulunmadığından, terör, şeriatı ilelebet yürütecek, değişmez bir ruhban egemenliğini sağlamak için başvurulan
yegâne “meşru” yol olarak İslâm âleminde uygulanmaktadır.
Özetle İslamofobi, basit bir
önyargı değildir. İslamofobi, şeriatı ve ruhbanlarıyla insanları kendisine
itaat ettirmek isteyen bir siyasi rejimden duyulan, gerçek ve haklı bir
korkunun adıdır.
Avrupa kanserdir, İslam cevaptır. |
Türkiye’nin görünüşte lâik hali,
şeriatın insanlık dışı yıkıcılığını gizleyen bir örtü gibidir. Lâikliğin
Türkiye’de resmen yıkıldığı gün, dünyadaki İslâm coğrafyasındaki kanlı katliam
haritasının tamamlandığı gün olacaktır. ( Bu arada “İslâm tarihindeki” adil ve
güzel sayfalar İslâm’ın eseri değildir. İslâm’ı kendi akıllarıyla ve vicdanlarıyla uygulayan Türklerin eseridir.
Yani yorum, aslı aşmış ve onu insanileştirmiştir..)
Batılılar, İslâm’dan tarihi,
akılcı ve vicdani sebeplerle korkarken bizim korkmamamız, henüz şeriata geçmemiş
olmamızdan ve bunun yanı sıra dini hâlâ Türkçe yaşayabileceğimizi
sanmamızdandır.
Din bütün yıkıcı gerçekliğiyle
karşımızda durmaktadır.
10 yorum:
çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/
Yazıyı beğenmenize sevindim. Her zaman beklerim.
Lâikliğin Türkiye’de resmen yıkıldığı gün, dünyadaki İslâm coğrafyasındaki kanlı katliam haritasının tamamlandığı gün olacaktır. ( Bu arada “İslâm tarihindeki” adil ve güzel sayfalar İslâm’ın eseri değildir. İslâm’ı kendi akıllarıyla ve vicdanlarıyla uygulayan Türklerin eseridir. Yani yorum, aslı aşmış ve onu insanileştirmiştir..) işte bizim aptal dindarımız bu ayırımdan habersiz araplaştı
Selcen Hanım, ne zamandır yoktunuz
Yorum ve beğeni için teşekkürler.
-Aslında gerçek islam bu değil ki.....
+E hangisi? Gerçeğini bana anlatır mısın?
+Sen ne kadar biliyorsun?
-Falanca Hoca dedi ki....
+Peki falanca hocanın demedikleri, menfaati uğruna sakladıkları...
+Mesela falanca hocan Yahudilik ve Hristiyanlık için bozulmuş din diyor ya bir din nasıl bozulur onu da söylüyor mu? Mesela o Falanca Hocan da Din Bozucularından olabilir mi?
Veli Baba,
Gönlüme tercüman oldun. Aklına, eline sağlık.
Dükkâna daha sık gel. Yorumsuz bırakma. Yorun blogun kanıdır.
Sağlıcakla...
Bir tarafta tüm Hrıstiyan geçmişine ve vahşetine rağmen, dininin "iktidar olanağı elinden alındığı için özgür" Batılı; diğer tarafta vahşet ve siyaset yolunda doludizgin çevreye saldıran Müslüman Ortadoğulu...
Elimizde özgürlük yoksa, neden ve hangi tercihten, hangi siyasetten ve gelişimden bahsedebilir!?
"Hayata hükmeden iktidar" din ise hangi akılla nereye varılabilir?!
Şu halde demokrasi; üç gram şansı kalan Türkiye'de bir parodidir. Bu gidişle İslam'ın iktidarı sadece demokrasiyi değil; tüm gelişme ümidini öldürür.
Aklınıza sağlık.
Saygılar, selamlar...
Azizim Orhun,
Ne zamandır yoktunuz. Son derece güzel ve aydınlatıcı bir başka yorumla bir daha hoş geldiniz.
Üstünde düşünülmesi ve hele tartışılması pek zor bir konu. Ama bir şekilde tartışmaya açmazsak sonumuzu da getirecek bir konu.
Her zaman bekliyoruz.
Saygılar.
“İslamofobi”yi kimse dert etmemelidir. Robot üreten hiper-kapitalistler, kendilerine mesela istihdam gibi “sosyal sorumlulukları” hatırlatıldığında, işin içinden “Universal basic income will make work irrelevant” diye çıkıyorlarmış. Yani Suudi Arabistan, BAE, ... modeline gönderme yapıyorlarmış. Oysa “mülteci”, “misafir işçi”, “yabancı düşmanlığı” sorunlarını Hristiyan Avrupa BiLiM ile çözebilmiş değildir. Sizi temin derim: kapitalist-üst-akıl İslam dininin kadrini, kıymetini çoğu Müslüman'dan daha iyi bilmektedir.
Hoşgeldiniz efendim. Epeydir görmüyordum sizi.
Ne iyi ettiniz de geldiniz.
Sanırım biraz farklı bakıyoruz. Fransa Müslümanları Fransızlaştırmadan onlara nefes bile aldırmaz. Almanya'da akıcı Almanca konuşmadan, düzene tam uymadan hiç kimse kolay kolay Müslüman olamaz.
İş Müslümandan işçi devşirmek falan gibi görünmüyor.
Çünkü Müslüman nüfusun hiç bir kalitesi yok. Müslüman nüfus dünyada oksijen israf eden, aşırı çoğalan, kolay radikalleşen, eğitilmeye direnen, fikren tembel, kör inançlı insanlar.
Dünyada terör haritasının birebir Müslüman coğrafyasıyla örtüşüyorsa iyimserliğinizi paylaşmamız zor görünüyor.
Diğer yandan petrol zengini olmayan Müslüman ülkelere getirilen vize zorlukları da açık gerçekler.
İslamofobiyi dert eden yok. Bence haklı ve olması gereken bir şey. Başka türlü uygarlığı korumak mümkün görünmüyor.
Her zaman bekliyorum, saygılarımla.
Yorum Gönder