Başlık orijinal olmayabilir,
bilemiyorum. Bir başkası bu başlığı ve benzetmeyi kullanmış da olabilir; emin
değilim.
Ama aklıma İsrafil Kumbasar’ın sanırım bugünkü yazısını okuyunca geldi. “Debil”
denen ortalama zekâlardan bahsediyordu yazısında.
O zaman aklıma Irak’a Amerikan
askerleri girdiğinde, devrilen Saddam heykeline halkın yaptıkları geldi.
Birileri ayaklarından çıkardıkları terlikleri heykelin kafasına vuruyorlardı.
Eh dünyanın en demokratik ülkesinin askerleri, çantalarında demokrasiyi de getirmişlerdi
işte.
Oysa belki altı ay önce o halk
Saddam için sloganlar atıyordu. Saddam döneminde Irak halkının giyimi kuşamı yerinde
görünüyordu. Herkes işinde gücündeydi. Bir
ev aldığınız ya da sattığınız zaman tapuda bir memur bulabiliyordunuz belki.
Ama işte Saddam düşmüş, kel
görünmüştü. Irak halkı aslında terlikli ve pespaye bir insan topluluğundan
ibaretti.
Askerler Saddam heykelini devirirken
Irak halkı -ki aslında Türkmenler dışında kendisinden uygar bir toplulukmuş
gibi bahsedilebilecek bir Irak halkı da yoktu ya- özgürlük şiirleri okumadı, meydanlarda
çalgılı kutlamalar falan yapılmadı. Irak orkestraları zafer konserleri düzenlemedi.
Ünlü sanatçılar o gün için besteler yapmadı. Irak’ın diktatörlükten kurtuluşu,
diktatörlük zamanındaki düzenle kutlanmadı.
Egemenlik Saddam’dan halka
geçmişti ama halk bunun farkında değildi. Egemenliğin ne olduğu ya da nasıl
kullanılması gerektiği konusunda Irak halkının en ufak bir fikri bile yoktu.
Partileşerek yeni yönetim seçenekleri
oluşturulmadı Irak’ta. İnsanlar derhal aşiretlerine ve mezheplerine göre
ayrıştı. Diktatörlüğün bir arada yaşamalarını sağladığı halk, bir anda etnik ve
mezhepsel topaklara döndü. Irak halkı denen kitle, özgürlüğü, Saddam’ın
heykelini, terliğiyle döverek kutladı.
Peki ama Irak’tan bize ne?
Sonuçta bu onların ilkelliği olarak görülemez mi?
Yoksa iş daha mı vahim ve
derindir? Korkarım ki öyledir.
Çünkü Türkiye İran bile değil ama
hızla Irak olma yolundadır. Türkiye’de halkın zaten iyi kötü kullandığı
egemenlik Irak benzeri bir BAASgil parti-devletine devredilmek üzeredir.
Ulus bir yandan “etnik halklara”
diğer yandan dinsel inanç kabilelerine
bölünmekte ve sonra bunların hepsinden bir parti devletine kayıtsız şartsız
itaat beklenmektedir.
Türkiye’de muktedirlerin, ulus ve
laiklik allerjisi, toplumu Irak’taki gibi parçalanmaya götürüyor ve buna kimse
aldırmıyor. Siyaset, dünyanın her yerinde ilkesiz ve menfaatperesttir. Ama
dünyanın uygar uluslarında gerçek sivil irade, vekillere sınır çizmede daima
etkilidir.
Mantıklı sorular soramayan,
içinde yaşadığı çelişkilerden ve problemlerden acı duyan ama bunları ortadan kaldırmakta aciz kalmayı seçen, tepkiselliğe tapan,
duygusallıkla bölünmeye iman etmiş bir kitle, Türkiye’de gerçek demokrasinin
yerleştiğine inanıyor.
Saddam heykeline inen terliklerin
ayak kokusu dört bir yanı sarıyor.
Bilinçsizlikle sarhoş olup da
alkolü toptan yasaklamak için sabırsızlanan kitlenin terliksi demokrasisi,
insan beyinlerine resmen hükmedeceği günü bekliyor.
2 yorum:
Irak-İran benzetmesi dosdoğru ve tam yerine oturmuş ama "biz"i anlatan alttaki satırlar:
"Mantıklı sorular soramayan, içinde yaşadığı çelişkilerden ve problemlerden acı duyan ama bunları ortadan kaldırmakta aciz kalmayı seçen, tepkiselliğe tapan, duygusallıkla bölünmeye iman etmiş bir kitle, Türkiye’de gerçek demokrasinin yerleştiğine inanıyor."
Kısacası halkı ne ise, ülkesi de, "demokrasi"si de o oluyor.
Demokrasi parodisinde bir perde daha kapanıyor. On yıllardır devam eden bu kalitesiz tiyatroyu seyretmek daha yorucu ve anlamsız hal alıyor.
Yaşayıp göreceğiz.
Saygılar, selamlar...
Sadece bunun gibi yorumları okuyup aydınlanmak için bile blog yazılır.
Çok teşekkür ediyorum Orhun Bey. Aydınlattınız, moral verdiniz. Her zaman bekliyorum.
Saygılar.
Yorum Gönder