Hayallerine sınır tanımayan bebek katillerinin haritası |
Türkiye’de dinci çılgınlık ve
cehaletin, her şeyi yerle bir etmesine
izin verilir de bir Kürdistan kurulacak olur ise neler olur?
Amaç basittir. Ortadoğu’da Suudi
krallığı kadar pahalıya patlamayan bir petrol sömürgesi kurulmak istenmektedir.
Kürtlere koklatılan bağımsızlık ve özürlük masallarının hiçbir önemi ve anlamı
yoktur.
Hiç kimse Kuzey Irak’taki Kürt
yığışmasının neye benzediğini
tartışmıyor. Oysa Amerikan güdümündeki
bu sömürgecikte bile içten içe bir
kaynama var.
Öncelikle şu bilinmeli. Irak
Kürtleri Barzan aşiretinden ibaret değil. Çok yakın zamana kadar Talabani’nin
devlet başkanı olmak tavizi verilmeseydi,
Irak Kürtlerinin iki büyük aşireti arasında korkunç bir kıyım büyüyebilirdi. Buna
karşılık Barzan aşireti tarafından baskılanan, devlet yönetiminde asla söz
sahbi olamayacak Kürt aşiretlerinin ne
fırsatlar kolladığını da bilemiyoruz.
Ortadoğu Kürtleştiriliyor.
Kürdistan pahasına bölgede Türk, Arap ve Fars kimliklerinin sınırlanmasına veya
silinmesine çalışılıyor.
Peki ama Kürtler uysal ve
kanaatkâr petrol bekçileri olacaklar mı?
Şahsen hiç sanmıyorum. Bu, sömürgeciliğe
isyan edecekleri anlamına gelmiyor elbette. Kürtlerin, menfaat güdülü toplumsal yaşayışlarında, kendilerine
menfaat sağlayan herhangi bir güçlü devlete taabi olmak dışında bir düzen telâkkileri
yok. Türk topraklarından geçerlerken bağımsızlık
aşığı Kürtlerin, “Serok Obama !” diye bağırmaları bunun en belirgin
deliliydi.
Kürdistan sanılan coğrafyada,
Kürtlerin yerel ulusal kültürlerle etkileşimleri ve toplumsal yerleri, çok
farklı. Irak’ta ancak amelelik yapmalarına izin verilmiş, Suriye’de pasaport
dahi alamamış Kürtler, Türk devletinde,
toplumsal hayatın içinde kabullenilmişlerdir. Dolayısıyla muhtemel bir
Kürdistan durumunda, daha en başta toplumsal düzenin belirlenmesi konusunda “Kürdistan’ın
hangi parçasının” belirleyici olacağı sorunu ortaya çıkacaktır. Kuvvetle
muhtemeldir ki Kürtler nüfus yoğunluklarına göre kendi bölgelerinde egemenlik
iddiasında bulunacaklardır. Çünkü kürt toplumsal yapısı herhangi bir “Büyük
Kürdistan’a” liderlik edecek kapasitede
herhangi bir insana sahip değildir. Bu
aşamada Apo denen bebek katilinden medet
umanlar için onun kafasındaki Stalinist ve seküler
sosyalist Kürdistan’da yaşamaya kaç aşiretin rıza göstereceği meçhuldür.
Şu unutulmamalıdır ki , doğu ve
güneydoğunun Türkiye’de ayrılması halinde bu güne kadar bölgeye para akışını
sağlayan bütün devlet teşebbüsleri bir
anda yok olacaktır. Muhtemelen Kürdistan coşkusu içindeki ahali ilk gülerde
üstünde Türk Bayrağı gördükleri her yeri tahrip edecektir.
Bölgede asfalt dahi dökülemeyecek
ve aşiretler kendi aralarında bu güne kadar gizledikleri bütün kan davalarını ve nefreti ortaya
dökeceklerdir. Şu bilinmelidir ki Kürdistan hayali hiçbir Kürt aşireti için
bağlayıcı bir “ideal” falan değildir. Bunun en basit göstergesi “Kürt belediyesi”
sayılan belediyelerle menfaat çatışması yaşayan aşiretlerdir.
Bir de bu denkleme Suud ailesine
debdebeli bir hayat sürme imkânı sağlayan petrol üzerinde söz sahibi olmak
konusunu getirdiğinizde, ortada ne demokrasi ne tahammül ne de vatanseverlik
kalacaktır. Suudi bayağılığının dünyada yaşayabilmesi, bir avuç aile ferdinin bu
serveti sımsıkı tutmasından ve batı bankerlerinin bu görgüsüz mudilerine
dağladığı itibardandır.
Herhangi bir Kürt devletinin,
Suud refahına ulaşması da mümkün olamayacaktır.
Kürt toplumsal yapısı, ulusal bir
devletin tesis edeceği medeni kurumları kurabilmekten çok uzak. Ulus olmayı,
birbirlerini kendiliğinden ve doğal olarak
tanımaktan ibaret sanan ulusaltı
toplumların, sözde bir bürokrasi kurabilmeleri elbette mümkün. Sorun,
Kürt bireyinde “büyük bir devlet olmanın” tarihi bilincinin olmaması dahası bu
bilincin artık yaratılamayacak olması. Kürtler birbirlerini görünüşlerinden
tanıyan sürüler veya kabileler gibi elleri silahlı adamların koruduğu bir takım
arazileri ele geçirebilirler ama bunun ötesine geçmeleri mümkün değil.
Bunun böyle olmasının kime ne
zararı olacağı sorulabilir ama Kürtler şunu bilmelidirler ki vatan aşkına dağlarda bebeklerinin ardından aşı için koşan Türk sağlık
görevlilerinin idealizmini kedni sağlık görevlilerinde bulamayacaklar.
Muhtemelen doktorun veya hemşirenin hangi aşiretten olduğu hatta hangi ülkeden
olduğu ( Suriye, Irak vs..) konuları
gündeme gelecek ve sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalar yaşanacaktır. Keza
meselâ herhangi bir Kürt devletinde Kırmaçç’anın mı Soranca’nın mı resmi dil
olması gerektiği de bir kavga sebebi olacaktır, çünkü bu doğrudan bir egemenlik sorunudur.
Türk devletinde, Kürtler
karşılarında “kurumları” ve kuralları bulmakta. Oysa herhangi bir Kürt
devletinde, hiç kimse kurum ve kural
tanımayacak. Kürt toplumsal yapısı, toplumsal hayatı derinden etkileyecek
bürokratik ve geleneksel ve ayrıntılı
kurumlar oluşturamayacak kadar zayıf. Kürdistan, bağımsızlığın anlamını
bilmeyen, onunla ne yapacağını bilmeyen, ulus
olayı artık idrak etmesi de mümkün olmayan bir topluluk için ancak
sömürgecilerin güttüğü bir dehşet dengesinden başka bir siyaset üretemeyecektir
ki Kürtler için bunun “cehennemden” başka bir anlamı olamaz.
4 yorum:
Türkiye gibi ırkçı / ayrımcı mirası olmayan ülkede her türlü fırsattan eşit yararlanmış bir insan kitlesi, bu eşitliğe ve çağdaşlık projesine ihanet etmekte beis görmezken ve tüm insanlık tarihinde böyle bir projenin yanına bile yaklaşamazken, nasıl olacak da "Kürdistan"da medeni bir ülke yaratacaklar?!?
Geçenlerde odatv haberine yorum yapan bir yazardan alıntı yapacağım: Bozucu vasfı yapıcılık vasfından üstün ve gelişmemiş bir yapıdan bahsediyoruz.
Suudi parası ve Batı desteği bile onları ayakta tutamaz. Hem de "tarihleri"nde en şanslı olduklarını düşündükleri anda...
"Bozucu vasfı yapıcılık vasfından üstün ve gelişmemiş bir yapıdan bahsediyoruz. "
Konuyu özetlemişsiniz.
Her zaman bekliyorum.
Saygılar.
Avşar güzel tespit etmişsin. Kavramın adı aynı olsa bile ifade ettiği kültürden kültüre değişiyor. bir kültürde adalet için elindekinizden vazgeçmek diger kültürde zayıflık anlamına gelebiliyor. Yani yetinmezler ,sahiplerine arıza çıkarırlar :)
Adsız okurumuz, üşenmeyip yorum bıraktığınız için teşekkürler.
Özellikle toplumsal olaylarda şartları ve iradeyi görmezden gelmek, kültürün saptırıcı etkisini ihmal etmek anlamına geliyor.
Değerli yorumunuz için bir kez daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Yorum Gönder