İnanç ve akıl arasında nasıl bir ilişki vardır?
İnanç aklın çözümlerinin bittiği
yerde, “ötesine” dair duyulan güçlü sezgiden ibarettir. En nihayetinde akılla
dirsek teması sürse de inancın açıklanabilir akıl güzergâhı yoktur.
İnanç ve akıl arasındaki ilişki
aklın önceliğine dayanır.
Aklı olmayan insanın inanç
geliştirebilmesi mümkün değildir.
Aklı reddeden şeriat rejimlerinde
bile bu böyledir. Şeriat rejiminde “akıl” ancak şriata göre yetkilendirilmiş
kişilere mahsus bir ayrıcalıktır. Şeriat rejimlerinde sıradan inananların akıllarının
hiçbir önemi yoktur. Sıradan inananın ya da sıradan dindarın kendi aklını
kullanması ihtimali “Herkes kafasına göre din yaşamaya kalkarsa din kalmaz!”
savunmasıyla engellenir.
Şeriat rejimlerinde başkasının
aklına inanarak akıl ötesine inanmanın imkânı elde edilir. Oysa hiç kimse şeriat
rejiminde aklı ve sınırlılıkları bize benzeyen insanların akıllarının neden
inanç alanında daha güçlü sezgiler geliştirebildiğine inanması gerektiğini
düşünmez.
Şeriat alanı, inananın önce
başkasının aklına sonra da o aklın emrettiği, dayattığı bilinmezlik alanına
inanmasını emreder.
Aklın öncelenmesi neden önemlidir?
Çünkü her akıl sahibi öncelikle aklının sınırlılıklarıyla sonra da tutarlı
düşünebilme yeteneğiyle “bilinmezlik alanı” hakkında kendince bir fikir
geliştirebilir. Oysa aklı engellediğimizde “bilgi ötesi” alan hakkında tam
anlamıyla cahil kalırız. Ne kendi akıl sınırlarımızı test edebiliriz ne de
özgürce tutarlı düşünceler geliştirebilir, “akıl yürütebiliriz”.
Aklın öncelenmesi neden
önemlidir? Çünkü akıl, kelimeleri, dili kullanır ve dünyayı sürekli
tanımlar. Dolayısıyla şeriatta sıradan
inananın, din yetkililerinin tanrı adına söylediklerine inanması istendiğinde
dahi, inananın aklı çeşitli akıl yürütmelerle ikna edilmeye çalışılır.
Dolayısıyla şunun anlaşılması
gerekir: Akıl inanmak için yeter-şarttır ama -gerek şart değildir. Çünkü “inanmak”
ancak bir kanaat olarak sağlam bir gerekçe sunar, bir gerekçe olarak
kullanılamaz.
Dolayısıyla aklıyla Tanrı’yı veya
dini reddeden insanlar, akıllarını, inançları gereği reddeden insanlardan daha “doğal”
davranırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder