Birincisi inanılmaz tembelim,
üşengecim.
İkincisi Youtube’da canlı yayın
yapmak daha kolay oluyor.
Peki ne yazmak istiyorum?
Felsefesizliği ve cevapsızlığı.
Hayır… Aslında okuryazarlar için felsefe paketleri gırla gidiyor. Herkes bir
kurtuluş reçetesi yazıyor. Fakat felsefi
edebiyat yapılıyor mu? Hayır… maalesef hayır.
Çünkü edebiyat bir incelik işi,
bir dolaylama işi, bir çağrıştırma işi,
bir sesleniş, seslendiriş işi.
Ve ne yazık ki heceleri yan yana
getirip de “Beş dakikada quantum şifacılık” öğrenip “anı yaşamak” bilgeliğini
ediniverebileceğini gören okur kitlesi için artık edebiyatın bir anlamı yok.
Olmazsa ne olur? Olmazsa şu olur:
Artık hiç kimse “Sefiller” gibi bir şy yazamaz. Hiç kimse için “Tutunamayanlar’ın”
bir önemi kalmaz.
Hal böyle olunca da dünyanın en
iyi hikâyesini de yazsanız okur kitlesinin
gelişimci algı seçiciliği, onun edebiyata kör ediyor.
“Ben var akıl, mantık, quantum,
sen olmak farkındalık…” tan daha düzgün bir cümle kuramayacak gurular
yetiştirmekle meşgulüz.,,
Piyasa basılı kâğıtla dolu ama
kâğıtları lekeleyen mürekkebin kaçta kaçı edebiyatı imliyor, o ayrı bir soru…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder