23 Aralık 2020 Çarşamba

Senin Niyetin Niyet Değil Birader!

 Akla hayale gelmedik saçmalıklar, akla hayale gelmedik makamlarda yer bulabiliyor. 

O zaman insan "Neden mükemmel olmalıyım ki?" diye kendi kendine soruyor?

Sahi, mükemmel olmalı mıyız? Ya mükemmel olamazsak? O zaman yok mu olmalıyız?

Felsefe istemiyorsun, biliyorum. Felsefe sana saçmalık gibi geliyor, değil mi? Ama öbür yandan...

Bir araba alırken  verdiğin paraya değip değmediğine de bakıyorsun, değil mi?

O halde... Aklın sadece araba, domates, peynir ve kırtasiye alırken kullanacağın basit bir mukayese aracından mı ibaret?

Bunlar senin ne işine yarıyor? Yani buraya yazdıklarım...

Sen ne "almak" istiyorsun? 

Ama daha da önemlisi almak istediklerini nasıl almak istiyorsun?

Ben sana söyleyeyim. Sen bedava yaşamak istiyorsun.

Hatta öyle bedava yaşamak istiyorsun ki nefret ettiklerinin, elde ettiklerinin yanında yok olmasını da  istiyorsun.

Ve sana bir sır vereyim: Ne kadar ilkelsen  o kadar yozsun.

Ve ne kadar yozsan, yok oluştan, yok etmekten daha fazla zevk alıyorsun.

Kürdistan falan kurmak istemiyorsun örneğin. Sadece Türk yok olsun istiyorsun.

Şeriat gelsin de istemiyorsun, örneğin... Sadece kravatlarıyla akıllarıyla görgüleriyle ve ulusal kimlikleriyle alabildiğine sömüreceğin ve yok edebileceğin Türklere tasallut etmek istiyorsun.

İş gene döndü dolaştı Türklüğe geldi değil mi?

O halde yoz kardeşim...

Gece ve gündüz hiç durmadan Türk nefreti kusmağa devam ettiğini de unutma e mi? Senin uyumadığın yerde bize de uyku haram.

Düşünüyorsam, mantığı kullanıyorsam... Bana dilimi, sevgiyi ve vatanımı veren insanlara faydalı olmayı gözetiyorum. Ya sen yozlaşmış kardeşim... Ya sen neyi gözetiyorsun?

16 Aralık 2020 Çarşamba

Felsefe Dışı Metinler 5: Sebepsiz Kaygılar 2: Sebepsiz mi? Hadi Oradan!

 Alt başlıklı devam filmi gibi oldu ama ne yapayım ki öyle...

Kaygı
Bir yandan kişisel diğer yandan genel bir şey yapmak nasıl saçma sapan bir iş. Blog yazmak böyle bir şey.

Bir zamanlar ne modaydı ama.

Okuma yazma bilip de bir blogda alabildiğine absürt alabildiğine kökten Türk dışı, alabildiğine Türk düşmanı, alabildiğine hümanist şeyler yazarak " Bakın ne kadar da insanım! O kadar insanım ki sıçmıyorum bile!"  dercesine ülkeden, ulustan falan olabildiğince uzak olduğunu, bir taraflarını yırtarcasına kanıtlamağa çalışan bir sürü insan durmadan blog yazıyordu.

Kaygılarım sebepsiz gibi görünüyor ama yarın ne halt edeceğimizin cidden hiç bir garantisi yok. 

Yani yarın, yargılarına, aklına falan güvendiğimiz ve ulusumuz diyerek sevdiğimiz  koskoca insan yığının, "Hadi şu kahrolası Türklüğü reddedip de Kürdistan'ı, Lazistan'ı, Çerkezistan'ı kuralım! Kurarken de bir iki Türk öldürüp Anayasayı yırtıp atalım!"  diye coşmaması için hiç bir sebep yok.

Adı "Türkiye" olan bu ülkenin meclisinde bebek katili bir vatan haininin  soyadını taşımakla gurur duyduğunu söyleyen adamlar hepimizin hayatı adına karar verebiliyorsa...

Belki benim kaygılarımın  bir sebebi vardır?

Beki sağlıklı olduğumuzu düşünüyorsak  hepimizin birazcık kaygılanması fena olmazdı ha?


9 Aralık 2020 Çarşamba

Felsefe Dışı Metinler 4: Sebepsiz Kaygılar

 Sebepsiz mi?

Emin değilim.

Cemal TEMİZÖZ'ün kitabını okudukça ihanetle nasıl da iç içe yaşadığımızı görüp yer yer dehşete kapılıyorum. Okumak mecburiyetinde miyim? Okumasam daha huzurlu olabilir miyim?

Muhtemelen evet.

Öbür yandan Henry JAMES okuyorum. Bakalım nereye varacak?

Hiç bir şey hakkında düşünmeden yaşamak mümkün mü? Muhtemelen mümkün. Öyle yaşayabilen bunca insan olduğunu düşünürsek...

"Sebepsiz kaygı" deniyor  ama sanırım kaygı zaten sebepsiz olduğu için böyle adlandırılıyor.

Doktorayı tamamlayabilecek miyim?

Kitaplar yayınlanacak mı?

Borçlar bitecek mi?

Ne tuhaf... Bir günlüğü sanal ortamda tutmak ne de tuhaf...

Tamam da düşünceler sürekli cevapsız kalırken...

Bu bir tür dilencilik mi acaba?

Belki de... 

Kim bilir?

7 Aralık 2020 Pazartesi

Felsefe Dışı Metinler 3: "Sahi Kime Ne?"

 

Bir  kitap tanıttım.

L. Ron HUbbard’ın “Korku” adlı romanını tanıttım. Bana biraz üstünkörü yazılmış gibi geldi.

Yılın ilk karı geceleyin yağmış. Kış  nihayet geldi.

Ne zamandır hikâye yazmıyorum. Aslında yazılmış hikâyeleri temize de geçmiyorum.  Zaten yazmanın ya da düşünmenin ne faydası var onu da bilmiyorum.

Türk vatanın adım adım bölündüğüne şahit olurken bunun dışına neyle ilgilenebileceğimi de bilmiyorum.

Cemal Temizöz’ün “ Siyasallaşan PKK Terörü’nü” okuyorum. İnsanların bir ruh hastalığını paylaşmak için  nasıl yarıştığını görüyorum.

Basit Felsefeler 1

 

Cevap alabilmek  için ne yapmak lazım? Belki en iyisi, hiç cevaplandırılmamaktır.

Belki de cevaplar beraberlerinde yıkıcı tayfunlar da getirirler, kim bilir?

Belki cevapsızlık iyi bir  şeydir ve her şeyi oluruna bırakmak en iyisidir.