Bugünkü sorunlarımızın belki de
hepsinin temelinde Amerikan yandaşlığının veya işbirlikçiliğinin olduğu
söylenebilir.
Bunu sebebi Amerika’nın kötülüğü
değildir. Bu sorunlarımızın sebebi, adı ne olursa olsun herhangi bir devlete
egemenliğimizi paylaşma imkânının verilmesidir.
Bugünkü Amerikan karşıtlığının
kökeni “şeytan Amerika” algısına dayanıyor ki bu da bariz olarak soğuk savaş
çatışmasındaki saflaşmaya gösterilen sadakattir.
Bunu söyleyince Amerika’yı
aklamağa mı çalışıyoruz? Elbette hayır. Sorun, “kötü Amerika” algısının, aslında
“iyi ve adil bir büyük devlet beklentisinin” bir ifadesi olduğunu anlamamak.
Soğuk savaş saflaşmasında SSCB’yi, âdil, büyük, koruyucu, antiemperyalist vs
sayarak Amerikan karşıtlığı yapanlar bugün
hâlâ aynı refleksi sahiplenirken aslında SSCB ve Çin gibi iki büyük zorba
devletin mirasını sahiplendiklerini fark edemiyorlar.
Bir başka sorun da şu: Herhangi
bir ülkenin vatandaşlarının başka bir ülkenin menfaatleri doğrultusunda görüş
beyan etmesi “vatana ihanettir”. Dolayısıyla Türk menfaatleri karşısında
“tarafsızlık iddiasıyla” SSCB’yi veya Çin Halk Cumhuriyeti’ni savunmak, uluslar arası ilişkilerde
“tarafsız” kalarak kendi ülkesinin ve milletinin menfaatlerini tartışılır
kılmak vatana ihanetten başka bir şey değildir.
Gelinen noktada ABD bir günah
keçisi haline getirilmiştir. ABD kendisini emperyal bir güç olarak görmekte ve buna göre davranmaktadır. Buna karşılık sözüm ona antiemperyalist
komünist Çin de emperyal bir politika gütmekte, Tibet’teki ve Doğu
Türkistan’daki işgalini sürdürmekte, komşu Türk ülkelerine sürekli nüfus
pompalamakta, bu ülkelerin pazarlarını gerek nüfus gerekse para ile ele
geçirmeğe çalışmaktadır.
ABD Türk siyasetine doğrudan veya dolaylı en fazla müdahale eden
devlettir, ve bunun tartışılır bir yanı yoktur.
Buna karşılık diğer ülkeler de pek çok konuda Türk egemenliğini
tartışmaya açmağa, Türk varlığını diplomaside etkisizleştirmeğe çalışmaktadır.
Yani Türk Milleti’ne “dost”, “hami”, “koruyucu”
olacak herhangi bir “iyi devlet” falan
yoktur.
Aslında uluslar arası ilişkilerde
“başka ulusların hakkına saygı duyan koruyucu bir büyük devlet” falan da yoktur. “Şeytan
Amerika” söyleminin saçmalığı herhangi bir “melek devletin var olabileceği”
zımni yanılgısına dayanmaktadır. Uluslar arası ilişkilerde hiçbir devlet kendi
menfaatlerinden başkasına özen göstermez.
Oysa günümüz ulusalcılarının
hemen hemen tamamı, “vatanseverliği”,
salt bir Amerikan karşıtlığı haline getirmiştir. Bu bir tür “sömürge
aydını psikolojisidir.” Bu, bağımlı bir ruh halinin ifadesidir. Çünkü bu, herhangi
bir saflaşmada safını başka güçlere göre
belirleme zaafının bir belirtisidir. Çünkü bu, öğrenilmiş çaresizliğin bir
ifadesidir.
Bu, aşağılık kompleksinin bir
ifadesidir ki durmadan Atatürkçülük yapan insanların, Atatürk’ün, Türk’ü
ululayan tavrından, uzaklaşması anlamına
gelir. Çünkü antiAmerikancı tavrın
içinde Türk’ün yetkinliği, üstünlüğü ve egemenliğinden ziyade ABD’nin “doğal
kötülüğü” anlayışı vardır ki bu da başka devletlerden iyilik ve adalet beklemek
veya dilenmek psikolojisinin bir tezahürüdür.
Hiçbir vatansever tavır, uluslar
arası ilişkilerdeki dehşet dengesinde herhangi bir saflaşmaya dayandırılamaz. Hiçbir
vatansever tavır “düşman seçimine”
dayandırılamaz.
Vatanseverlik, vatanda tek bir ulusun yani Türk Ulusu’nun tartışılmaz
bütünlüğü ve egemenliğini, hiçbir yabancı gücün, politikanın, manifestonun, ideolojinin
etkisinde kalmaksızın savunmak ve Türk büyüklerinden başka hiç kimseyi düşünsel
ve siyasal önder kabul etmemektir.
Amerikan karşıtlığının özelliği
ne yazık ki “Türkseverlik” veya “Türkyanlılık” değildir. Dolayısıyla günümüz
milliyetçiliğini adeta Bolşevik bir baskıcılıkla ele geçirmeğe çalışıp da ya Çin yardakçılığı ya da Rus sözcülüğü yaparak
antiemperalizm güdenlerin bilinçleri, ne yazık ki “Türkyanlılıkla”
biçimlenmemektedir.
Amerikan karşıtlığı ancak “Türk
olmayan güçlere karşı genel ve istisnasız bir şüphecilikiğin” bir parçası
olmazsa; ancak soğuk savaşın sömürge aydınları arasındaki bir it dalaşından
başka bir şey olamayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder