Geçen gün lisemizin sosyal medya grubundan atıldım. Sebebi de bir arkadaşımın bakışını PKKlılıkla
özdeşleştirmemdi. Bu ağır bit itham şüphesiz.
Yalnız burada iki sorun var.
Birincisi PKKlılığı bir suç ya da kötülük olarak görmek… İkincisi ise
yürütülen mantığın sonuçlarına katlanamamak.
Olay şu: Bir cümlede “PKKlı
piçler” ifadesi kullanmışım ve sevgili dostum “ Ülkücülere piç denmesi” halinde
bunu kabul edip etmeyeceğimi sordu.
Her kıyas doğru mudur? Buradaki temel mantıki
ve ahlâkî sorun budur.
Kıyas aynı kategorşye girenler
arasına yapılır. Atları atlarla domuzları domuzlarla kıyaslarız.
Sevgili dostumun kıyası bu açıdan
yanlıştı. Ama o meseleye her iki tarafı da birer silahlı güç sayarak girdiği
için kendisini “aklın merkezinde” sayarak tartışıyordu.
Elbette burada “kötü ülkücü”, “katil
ülkücü” kabulünü güler yüzle ve sessizce ifade ediyordu. Ona göre ülkücüler
herhangi bir kan dökücü cani gruptu. Bu durumda da başka bir katil grupla
kıyaslanabilirlerdi, ona göre.
Peki böyle bir kıyaslamayı yapmak insanı nereye
yerleştirir. Sevgili dostum kendisini aklın yanında dolayısıyla yargılanamaz
bir mevkide görüyordu şüphesiz. Fakat kıyasındaki temel hata şuydu. 12 Eylül’den
önce birbirleriyle çatışan grupların amaçları neydi? Eğer ülkücüler silahlı
çatışmalara girmişlerse neden girmişlerdi? Ya da sol “silahlı propaganda” denen
şeyi uygularken gerçekten adil, insani ve ahlaki bir iş mi yapıyordu? Ne yazık
ki bur soruları sormak son otuz senedir hiç kimsenin aklına gelmedi. Sebebi de
Attila İlhan’ın, Türk olmadığını en başından belirttiği basın yayının soldan bir melekler ordusu yaratmak
gayretiydi.
Sevgili dostum bu soruları
sormayı gereksiz gördüğü içindir ki PKK ile ülkücüleri aynı kefeye koyuyor ve
PKK’yı tahkir etmemi “ centilmenlik dışı” hareket olarak görüyordu. Gençliği PKK sempatizanları ile sirske temasında sol gruplarda geçmiş
nice arkadaşım için onun tutumu son derece doğaldı.
Fakat bu tutum ve anlayış
gerçekten normal ve kabul edilebilir miydi?
Bir eylem iki unsura göre
değerlendirilir. Teşebbüs aşamasında eylemin amacı, sonuçlanma aşamasında ise eylemin sonucu yargılanır.
Türkiye’de Kürt adını terörle , ayrılıkçılıkla, iç savaşla
özdeşleştirmek isteyen bir Kürtçü kamp var. Bu kampın Marksist ve şeriatçı alt
kampları olmakla birlikte birbiriyle
uzlaşmaz gibi görünen bu iki alt kamp Türk düşmanlığında ve Türk devleti karşıtlığında
sıkı bağlarla birbirine bağlı.
Yani Türkiye’de silahlı çatışma
yoluyla ülkenin bir bölümünü Kürdistan yapmak isteyen bir Kürtçü hareket
mevcut. Bu hareket, ideolojik ve eylem planında Stalinist/Marksist bir çizgiyi
benimsiyor ve Türk solunun hakim ideolojik çizgisiyle büyük ölçüde uyuşuyor.
Dikkat edilirse “Türk” dememek için uğraşan hümanist solcuların en büyük
müttefikleri de Kürtçüler.
Kürtçüler Türkiye’yi silahla
bölmeğe çalışırken silahsız militanlarıyla da bu çatışmayı, bu kalkışmayı, bu
ihaneti meşrulaştırmağa çalışıyorlar. Bir çatışmanın, çarpışmanın
propagandasını yapmakla o çatışmada silah kullanmak arasında pek bir fark yok. Ne
yazık ki solcularımızın bir kısmı bunu
bilmedikleri ve pek çoğu da beyin ve kalp olarak Türk olamadıkları için
Kürtçülüğün insanlık dışı kalkışmalarını ve ihanetlerini doğal kabul edebiliyor.
Vatansızlığın,ve ahlaksızlığınifadesi:.Türk askerini şehit saymamak soysuzluğu |
Sevgili dostum kendisini aklın
yargı mevkiine koyduğunu sanıp da alaycı bir medeniyetle beni dışlarken
konuştuğu dili, gölgesine sığındığı bayrağı, seyahat edebildiği ülkeyi,
çalışabildiği şehri kimin kurduğunu, kimin koruduğunu görmezden geliyordu. Bunu
da doğal sayıyordu. Çünkü solun anlaşılan Enver Aysever’in “Solcunun Türkü
mürkü olmaz!” vecizesi gereği vatanı ve milleti yoktu. Dolayısıyla sevgili
dostum için “korunması” gerekn bir Türk
Milleti, Türk vatanı, Türkçe, Türk egemenliği falan da yoktu.
Ve işte tam bu noktada aklıyla
milleti, dili, kültürü vs aşarak bir “üst insan” olabileceğini sanan sevgili
dostum tam da PKK’nın, liberaller, şeriatçılar ve Marksistler yardımıyla
yürüttüğü “Türksüz ülke yaratma” çabalarına destek oluyordu. Çünkü gerek
kendisini zımnen yerleştirdiği yer gerekse söylemleri aynen üniversitede
beraber “eylem koydukları” ve yakın zamanda aslan gibi bir ülkücüyü, Fırat
ÇAKIROĞLU’nu şehit eden PKKLI PİÇLERin
söylemlerini sürdürüyordu.
Herhangi bir çatışma durumunda
sol nerede konumlanır? Solcular dahil olmak üzere bu soruya “Türk’ün yanında!”
diyebilecek kaç kişi var, cidden bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder