Gezi olaylarından hemen önce
bebek katili, terörist başı, PKK sözcüsü
sözde siyasetçilere “solu toplayacak bir çatı partisi” kurmalarını söyledi. HDP
böyle doğdu. Akıllara durgunluk veren bir hümanizm ve halkla ilişkiler
cambazlığı ile HDP, solcuları gerçekten kendine bağladı.
Öyle ki Kürtçü sloganların atıldığı, PKK sempatizanlığının
yapıldığı Gar Eylemi’ndeki katliam dahi bu iş için kullanıldı.
Buradaki temel sorun şuydu: Türk
solu, kültürü, sınıfın bir üst yapısı
olarak gördüğü için milliyetçiliği aşağılıyor, Türk milliyetçiliğini doğrudan
faşizm ve ırkçılık olarak niteliyordu.
İşin garip tarafı çatısının
altına sığındıkları HDP, PKK’nın temsil ettiği Kürt etnik ırkçılığının
sözcüsünden başka bir şey değildi.
Kürtçülük, doğası gereği
ırkçıdır, çünkü zaten kendisini başka türlü ifade edebilmesi de imkânsızdır.
Çünkü Kürtçülük salt bir kimlik işidir
ve Kürt kimliğini kan bağından başka bir şeyle ortaya koymak da mümkün
değildir.
Yani Türk solu Türk ismini ve
Türkçülüğü, ideolojisi gereği tu kaka
ederken Türk kimliğinden çok daha iptidai şartlarda belirlen etnik bir kimliği
baş tacı ediyor, kendisini bu iptidai kimlik hırçınlığının aracı ve aracısı
haline getiriyordu.
Bu yüzden de mesela “İşgalci TC
Kürdistan’dan defol!” gibi pankartlar
Türk solunu hiç ilgilendirmiyordu.
Tarihi, Marx’ın hurafeleriyle ve
Stalin’in pratiğiyle anlamağa çalıştığı için olsa gerektir ki Türk solu, Türk
adına, Türk tarihine, Türk egemenliğine bir anlam veremiyordu, hâlâ bir anlam veremiyor. Buna karşılık Kürt etnik yapısına, Türk adına
lâyık görmediği şerefi ve egemenliği bağışlamakta sakınca görmüyordu.
Türk solu, kimin, hangi ülkenin “hak mücadelesini”, kimin için
vermesi gerektiğine dair hiçbir fikre sahip değildi, hâlâ değil.
Türk solcusu, Selçuk Kozağaçlı’nın
bir tartışma programında “Sosyalizm
şiddeti, bir politika yapma biçimi olarak benimser.” sözünü benimseyerek, büyük ölçüde Stalinist
pratiğin “şiddet temelli siyasetini” eski romantizmine hâlâ sarılıyor herhalde.
Bu romantizmi kahramanı olarak da anlaşılan o ki bebek katili bir vatan hainini
kabul ediyor.
Ulusalcı sol gerçekten ne kadar “ulusal”
bilemiyorum. Çünkü ulusalcılar da işin temeline Türk varoluşunu koymak yerine “antiemperyalizm”
kabulünü koyuyor. Bu durumda zımnen: “Bizim hareketimizin amacı Türk’ün
özgürlüğü ve refahı değildir…” demiş oluyorlar.
Sol HDPyi bir “çatı” sandı. Oysa
Türk solu, Kürtçü katillerin çattığı
çatının altına sığınmış kırlangıçlardan ibaret. Kürtçülük onları istediği zaman sığıntı kaldıkları o
kirişlerin arasından kovabilir ve kovacaktır da..