Marx seri üretimin işçiyi
ürettiği metaya yabancılaştırdığını iddia ediyordu. Çünkü seri üretim,
parçalara bölünmüş bir üretim biçimiydi
ve işçiler Marx’a göre bu bölümler
arasındaki ilişkiyi bilmiyorlardı.
Marx bu üretim biçimini
kapitalizme özgü bir şey kabul ediyordu. Marksizm , kapitalizme özgü saydığı bu
üretim biçimini, insan doğasına aykırı buluyordu.
Marx bunları düşünürken “arz
yönlü” klasik iktisadın “maliyet temelinden” hareket ediyordu. Ona göre mal üretildiğinde fiyatı maliyetiyle
birlikte kendiliğinden ortaya çıkmış oluyordu. Her ne kadar “mübadele değeri”
dediği şeyi kabul ediyor olsa da
sübjektiviteyi anlayamamış olması onu fiyatın ve dolayısıyla ekonominin
doğası karşısında aciz bırakıyordu. Ve fakat Marx ayrıca maliyeti sözde her bir
birim için hesap ettiğini sansa da marjinal değer olgusundan da habersiz
olduğundan maliyet hesabını da yanlış yapıyor ve bu yanlışa dayanan “ artı değer”
hesaplaması da dünyanın en büyük felsefi sapmasına yol açıyordu.
Marx ne büyük nüfusları büyüyordu
ne de artan ihtiyaçların nasıl karşılanabileceğine dair bir fikri vardı. O,
işçi sınıfının keyfe keder bir üretim
biçimiyle herkese yetecek kadar mal üretiminin “ herhangi bir şekilde “
süreceğini varsayıyordu. Oysa ne üretim
insandan ayrı kendiliğinden yürüyen ne
de artan nüfusun bütün ihtiyaçlarını karşılayabilen bir otomatik üretim biçimi
vardı.
Dahası Marx’ın varsayımları bu
tip bir metafizik üretim biçimini zımnen
kabul etmekle birlikte Marx otomasyonun işçi sınıfının sözüm ona düşmanı
olduğunu sanıyordu.
Ne yazık ki hayat onu kısa
zamanda yanlışladı. Marx belki başarıyla
işçi hakları için endişelendiği izlenimini
uyandıran sözde romantik bir iktisat meraklısıydı ama ne gerçekten ne
ekonominin doğasından anlıyordu ne de gerçek bir etik kaygısı vardı. O sadece
hayallerinin, tarihin “Tanrı makinesiyle”
hayata geçirileceğini iddia eden mekanistik
bir kâhindi.
Oysa seri üretimin onun sandığı
gibi işçiyi yabancılaştırmakla ya da hakkını yemekle falan ilgisi yoktu. O artan nüfusların artan ihtiyaçlarını en
hızlı ve ucuz karşılayabilmenin
yegâne yoluydu.
Kapitalist ülkelerde seri üretim,
üretim araçlarının fikir mülkiyetinden, üretim faktörlerinin verimli
kullanımına kadar büyük bir tasarruf ve birikimin sağlayıcısı oldu. Aynı seri
üretim sosyalist ülkelerde kaynakların ve sermaye mallarının tasarruf
edilmesinden ziyade üretilmesi emredilmiş malların hızlı üretimi için
kullanılıyordu.
Seri üretim kapitalizmde üretim
araçlarının değişen ihtiyaçlara göre
hızla dönüştürülebilmesini sağlıyor ve böylece sermaye mallarından
tasarruf edilebilmesini mümkün kılıyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Ford fabrikası,
üretim bantlarını otomobil üretiminden bombardıman uçağı üretebilecek hale
getirebilmişti. Oysa henüz resmen yıkılmamışken bile SSCB’de sayısız torna
tezgâhı, ihtiyaçları giderememek ve talepleri karşılayamamak yüzünden bir köşeye
atılıp çürümeye terk ediliyordu.
Seri üretim, sosyalist ülkelerde
bile işler sitemin gerektirdiği
biçimde yürütülüyordu. Bundan
kaçınmak mümkün değildi. Çünkü artan
nüfusun artan ihtiyaçlarını, kıt kaynakları ve sermaye mallarını mümkün olduğu
kadar koruyarak verimli bir şekilde
üretim yapabilmek bütün romantik kolektivist
hayallerden daha önemliydi.
Marx ürünlerin var olmasını
istiyor ama onların nasıl meydana getirildiğine dair hiçbir şey
bilmiyordu. Marx fiyat denen
değerlendirme mekanizmasının üretimin her aşamasını doğrudan biçimlendiridğini
bilmediği için üretim aşamalarının maliyetini hesaplamanın kapitalist
piyasa ekonomisi dışında bir yolunun
olmadığını da anlayamadı.
Romantizmi, insan hayatlarının, kolektivist bir
seçkinler zümresinin keyfi ile
biçimlendirilmiş büyük bir israf
makinesinde heba edilmesine yol açtı. Sosyalizm, Marx’ın lanetlediği seri
üretimi, onun hayallerine köle edip onu bir kıyma makinesi haline getirdi.
Marx düşüncelerinin, milyonların
hayatı pahasına hayata geçirildiği ülkelerde
kapitalist üretim biçiminin egemen olduğunu göremeden öldü. Ve onun hurafeleri ne yazık
ki hâlâ elimizdeki tek sürdürülebilir üretim biçiminin dişlilerinin arasına kum
dökmeğe devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder