7 Ocak 2018 Pazar

Seri Üretim Ama Hangisi?


Marx seri üretimin işçiyi ürettiği metaya yabancılaştırdığını iddia ediyordu. Çünkü seri üretim, parçalara bölünmüş bir üretim  biçimiydi ve işçiler Marx’a göre  bu bölümler arasındaki ilişkiyi bilmiyorlardı.

Marx bu üretim biçimini kapitalizme özgü bir şey kabul ediyordu. Marksizm , kapitalizme özgü saydığı bu üretim biçimini, insan doğasına aykırı buluyordu.

Marx bunları düşünürken “arz yönlü” klasik iktisadın “maliyet temelinden” hareket ediyordu.  Ona göre mal üretildiğinde fiyatı maliyetiyle birlikte kendiliğinden ortaya çıkmış oluyordu. Her ne kadar “mübadele değeri” dediği şeyi kabul ediyor olsa da  sübjektiviteyi anlayamamış olması onu fiyatın ve dolayısıyla ekonominin doğası karşısında aciz bırakıyordu. Ve fakat Marx ayrıca maliyeti sözde her bir birim için hesap ettiğini sansa da marjinal değer olgusundan da habersiz olduğundan maliyet hesabını da yanlış yapıyor  ve bu yanlışa dayanan “ artı değer” hesaplaması da dünyanın en büyük felsefi sapmasına  yol açıyordu.

Marx ne büyük nüfusları büyüyordu ne de artan ihtiyaçların nasıl karşılanabileceğine dair bir fikri vardı. O, işçi sınıfının  keyfe keder bir üretim biçimiyle herkese yetecek kadar mal üretiminin “ herhangi bir şekilde “ süreceğini varsayıyordu. Oysa ne  üretim insandan ayrı kendiliğinden yürüyen  ne de artan nüfusun bütün ihtiyaçlarını karşılayabilen bir otomatik üretim biçimi vardı.

Dahası Marx’ın varsayımları bu tip bir metafizik üretim biçimini  zımnen kabul etmekle birlikte  Marx  otomasyonun işçi sınıfının sözüm ona düşmanı olduğunu sanıyordu.

Ne yazık ki hayat onu kısa zamanda yanlışladı. Marx belki  başarıyla işçi  hakları için endişelendiği izlenimini uyandıran sözde romantik bir iktisat meraklısıydı ama ne gerçekten ne ekonominin doğasından anlıyordu ne de gerçek bir etik kaygısı vardı. O sadece hayallerinin, tarihin “Tanrı makinesiyle”  hayata geçirileceğini iddia eden  mekanistik bir kâhindi.

Oysa seri üretimin onun sandığı gibi işçiyi yabancılaştırmakla ya da hakkını yemekle falan ilgisi yoktu.  O artan nüfusların artan ihtiyaçlarını en hızlı ve ucuz karşılayabilmenin  yegâne  yoluydu.

Kapitalist ülkelerde seri üretim, üretim araçlarının fikir mülkiyetinden, üretim faktörlerinin verimli kullanımına kadar büyük bir tasarruf ve birikimin sağlayıcısı oldu. Aynı seri üretim sosyalist ülkelerde kaynakların ve sermaye mallarının tasarruf edilmesinden ziyade üretilmesi emredilmiş malların hızlı üretimi için kullanılıyordu.

Seri üretim kapitalizmde üretim araçlarının değişen ihtiyaçlara göre  hızla dönüştürülebilmesini sağlıyor ve böylece sermaye mallarından tasarruf edilebilmesini mümkün kılıyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Ford fabrikası, üretim bantlarını otomobil üretiminden bombardıman uçağı üretebilecek hale getirebilmişti. Oysa henüz resmen yıkılmamışken bile SSCB’de sayısız torna tezgâhı, ihtiyaçları giderememek ve talepleri karşılayamamak yüzünden bir köşeye atılıp çürümeye terk ediliyordu.

Seri üretim, sosyalist ülkelerde bile işler sitemin gerektirdiği   biçimde  yürütülüyordu. Bundan kaçınmak mümkün değildi.  Çünkü artan nüfusun artan ihtiyaçlarını, kıt kaynakları ve sermaye mallarını mümkün olduğu kadar koruyarak   verimli bir şekilde üretim yapabilmek bütün romantik  kolektivist hayallerden daha önemliydi.

Marx ürünlerin var olmasını istiyor ama onların nasıl meydana getirildiğine dair hiçbir şey bilmiyordu.  Marx fiyat denen değerlendirme mekanizmasının üretimin her aşamasını doğrudan biçimlendiridğini bilmediği için   üretim aşamalarının maliyetini hesaplamanın kapitalist piyasa ekonomisi dışında  bir yolunun olmadığını da anlayamadı.

 Romantizmi, insan hayatlarının, kolektivist bir seçkinler zümresinin keyfi  ile biçimlendirilmiş  büyük bir israf makinesinde heba edilmesine yol açtı. Sosyalizm, Marx’ın lanetlediği seri üretimi, onun hayallerine köle edip onu bir kıyma makinesi haline getirdi.

Marx düşüncelerinin, milyonların hayatı pahasına hayata geçirildiği ülkelerde  kapitalist üretim biçiminin egemen olduğunu  göremeden öldü. Ve onun hurafeleri ne yazık ki hâlâ elimizdeki tek sürdürülebilir üretim biçiminin dişlilerinin arasına kum dökmeğe devam ediyor.




Hiç yorum yok: