25 Şubat 2024 Pazar

Türk Milliyetçiliğinde Şeriatçı Paradigma Ve Arvasi

 

 

Türk milliyetçiliği git gide şeriatçı bir kimliğe bürünüyor.

 

Üstelik de bu yönelim, şeriatçılığın insanlık dışı tahripkâr yüzü, kendisini git gide daha cüretkâr gösterirken meydana geliyor.

 

Bu yönelimde en dikkat çekici belirti, Arvasici milliyetçiliğin kendisine İslamcı bir çizgi ve evren belirlemeye gayret etmesi.

 

1969 kurultayından sonra milliyetçiliğin yönünü popülist İslâmcı çizgiye kaydıran Arvasi sözde milliyetçiliğinin felsefi bir içeriğinin olmadığını kimse görmek istemiyor. Özü itibariyle Türkçe ve Türkçü bir zihniyete sahip olmayan, Türk’ü ancak kendisine göre İslâm’â yakınlığı ve faydası ölçüsünde seven bir insanın yalnız ve ancak Türk için yaşaması mümkün değildir.

 

Arvasi milliyetçiliğinin bütün amacı Türk’ü “Türk üstü” bir İslâm idealine göre şekillendirmek,  Türk ahlâkını İslâm adına Arap örfüne göre biçimlendirmekten ibaret. Dolayısıyla Arvasi’ye  göre Türk’ü sevmek, gayrıTürk bir Müslüman’ın dinden ötürü Türk’ü sevmesinden başka bir şey değil. Dolayısıyla Arvasi’yi milliyetçiliklerinin temeli yapanlar, aslında  İslâm’dan ötürü Türk’ü sevmeye çalışan Arap ya da Kürt Müslümanları olarak düşündüklerini fark edemiyorlar.

 

Oysa merkezine Arap örfünü alan İslâmcılığın içinde Türk’e yer olmadığı gibi Türk’ün şerefli, asil olması için İslâm’a ihtiyacının olmadığını da bir türlü göremiyorlar.

 

 Fikirlerini Arvasi üstüne bina eden milliyetçilerle Türkçülerin yolları bir yerde ayrılacaktır. Arvasi’nin yolundan gidenlerin “Kürt-İslam” bölücüleriyle mücadele etmesi çok zordur.

 

Daha kötüsü Arvasi çizgisindeki milliyetçilerin cumhuriyetin bütün yenileşme ve medenileşme çabalarını “ seçkinci bir avuç yabancılaşmış azınlığın adeta gâvurca azgınlığı” gibi görmek eğilimidir. Bu bakış zaman zaman Atatürk’ün de bir tür dinsiz devrimci faşist gibi görülmesine  dek varabilmektedir.

 

Doğrudur…  Türk devriminin belki o dönem Türk halkında “bir karşılığı” yoktur. Fakat sorun şudur: Aklı midesinden ve menfaatinden öteye çalışmayan fakir ve yılgın bir kitlenin bir hukuk devletinde yaşaması için yapılması gereken, onun suyuna giderek rızasını kazanana kadar ona taviz vermek değildi.

 

Oysa bugün görünen odur ki Arvasi milliyetçiliği Türk devriminin dilden müziğe kadar yaptığı her şeyi adeta “toplum düşmanı” , iğrenç bir zorlama olarak niteliyor. Arvasi çizgisindeki milliyetçiliğin toplumun estetik birikimine, felsefi  dağarcığına, mantık gücüne katabileceği hiç bir şey yok. Arvasi milliyetçiliği, sadece  dozu günden güne artan bir şeriatçı popülizmi, “ öze dönüş” gibi görerek bu akım ile Türk milliyetini Arap emperyalizmi ve Kürt feodalizmi karşısında savunmasız bırakmaktan başka bir iş yapmayacaktır.

 

Arvasicilik, Nakşilik ve diğer tarikatlerin İslamcılığı, bugün siyasal kitle milliyetçiliğini kendisine köle etmiştir.

 

Türkçülerin bu yeni popülist milliyetçilikle hiçbir ortak noktaları yoktur ve olmamalıdır.

 

Türkçüler uyanık olmalı ve dinciliğin her türlü sızma teşebbüsüne karşı Türk İnkılâbını/Devrimini, Atatürk’ü, çağdaşlaşmayı, laikliği ve ulusal egemenliği yılmadan savunmalıdır.