Değerli okurlarımızdan Orhun Bey,
solun kendi içinde üçe ayrıldığını, bu üç kesimin neye nasıl baktıklarını, bir
mesajla bildirmiş.
Evvelâ kendisine gayretleri için
teşekkür ederiz.
Sosyal medyada sol ile ilgili
genellemeler genellikle incitici sayılıyor. Bunun bir sebebi, solun, entelektüel
ve ahlaki bir tekel olduğuna dair
beslenen kesin inanç.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki
solun sahip olmakla övündüğü ahlâk, Marks’tan ya da sosyalizmden gelmez,
toplumdan gelir. Marks’ın ya da
sosyalizmin normatif ve yargılayıcı bir ahlâkı yoktur. Nasıl Türkler İslâm’ın
özünde olmayan bir şefkat ve hümanizm halesini kendi töreleriyle yaratmışlarsa,
solcular da Marks’ta adı bile geçmeyen hak ve ahlâk kavramlarını kendi ulusal
örflerinden türeterek Marksizme/sosyalizme mal etmişlerdir.
Dolayısıyla ahlâklı, hakkaniyetli
vs olmak, solun tekelinde olmadığı gibi aslında solun ideolojik özüyle ilgili
de değildir.
Herif haklı... |
Görünen o ki solun bir kısmı artık
özel mülkiyete eskisi kadar kökten karşı
değil.
Sol artık gündemini, dünyayı kana bulayan etnik
savaşlarla belirliyor. Her etnik terör örgütünü, Leninist/Stalinist bir
şablonla birer kurtuluş örgütü olarak görmek romantizmiyle bilhassa Türkiye’de,
PKK’yı bilinçli ya da bilinçsiz desteklemek, şu anda Türkiye solunun
belirleyici karakteristik özelliği olarak ortaya çıkıyor.
Vatan Partisi kerhen veya
siyaseten bir milliyetçi çizgi belirlemiş görünüyor ama özündeki ideolojisiyle ondan sağlam bir Türk
duruşu beklemek, Talat Paşa Komitesine rağmen çok da mümkün değil. Çünkü geçmişindeki
açık PKKlı/Kürtçü militan çizgisi, bütün silme çabalarına rağmen basılı kâğıtların
üstünde kara bir leke gibi duruyor.
Komünist örgütlerin zaten HBDH
gibi PKK yandaşlığıyla fırsat buldukları anda silaha sarıldıkları, herhangi bir
iç savaşta Türk askerini vuracakları açık bir gerçek.
Geriye kala kala CHP tabanı
kalıyor ki onların aklında da Türkle ilgili en ufak bir duyarlılık yok. Bu
insafsız bir genelleme mi? Hayır değil. Çünkü at sahibine göre kişner. Bir
partinin tabanında genel eğilim neyse yönetime de bunu yansıtır.
Peki bütün bunların ötesinde
solun Türkiye’nin etnik ve mezhepsel bölünmesine dair geliştirdiği çözümler
neler?
Solu temsil eden en büyük parti
CHP “HDP Meclise girmeli” diyerek Kürt etnik kompleksine yaranmaya çalışırken
diğer yandan “ parti de bir de dinci olursa AKP’den oy alırız” mantığıyla Atatürk düşmanı bir dinciyi yönetimine
alıyor. Yani CHP’nin solun temsilcisi olarak bütünleşmekten anladığı tek şey
Türk düşmanlarına yaranmak.
En milliyetçi tonlu Vatan Partisi’ne rağmen solun, genel olarak Türk adını ve Türk ulusal egemenliğini birer mutlak ve
kutsal değer olarak benimsemesi şu an için mümkün görünmüyor.
Çünkü sol kendisini “ulusal”
olarak tanımlamayı tercih etmiyor dahası Türk’e dair her değeri “faşizm korkusu
“ ve oy kaybı endişesiyle PKKllar ve şeriatçılarla aynı tezleri kullanarak reddetmeyi
uygun buluyor.
Bugün solun derdi, Anadolu’da
Türk varlığının bekası falan değil. Solun derdi, zaten yok edilmiş Türk ulusal
varlığını dinciler ve Kürtçülerle beraber nasıl paylaşacağını düşünmek.
Bu sözlerimiz pek çok vatansever
solcuya çok ağır gelebilir ama en nihayetinde verdikleri oylarla başa
getirdikleri temsilcilerinin yaptıkları bunlardan ibaret.
Sol, diyalektik materyalizm
safsatasıyla düşünme meleksini çöpe atarak yargılama sorumluluğundan da
kurtulduğu hayaline kapılıyor.
Ayrıca Marksizmin terminolojisinden dini bir haz ve
ümit alarak Türkiye gerçeklerine gözünü yumabilmenin huzurunu tadıyor.Hal böyle
olunca Türk vatanında Türk olmadan sosyal adalet sağlayacağı avuntusuyla
milyonlarca seçmeni uyutup oylarını sömürüyor ve Türk Ulusu’nun enerjisini de ziyan ediyor.
Sol, sosyalizmin öğrenilmiş çaresizliğinin
beslediği derin bir kindarlıkla hepimizin hayatlarını çalmaya devam ediyor.
Olmuş himmete muhtaç bir dede, nerede bize himmet ede.