O kadar! |
"Milletin iyiliğini
düşünmek" milliyetçiliğin tarifidir.
İş bu tarifin içini doldurmaktır.
Bünyemizin iyiliğini hepimiz
isteriz ama öbür yandan egzersizden sağlıklı beslenmeden kaçar, "canımızın
çektiğini" yemeğe çalışırız.
İşte Türk milliyetçilerinin
önündeki tehlike budur. Türk milliyetçileri Türk İslam Sentezi/ Ülküsü ile
Arapçılığa ve şeriatçılığa
yaklaşmış, bünyesine uymayan Arap
bilincini hazmedebileceğini sanmıştır.
Dinin dokunulmaz olduğunu sandığı için de Arapçılığın
zihni tecavüzüne direnememiştir.
Aynı şey ideoloji için de
geçerlidir.
Türk milliyetçileri dinin
yarattığı akıldan uzaklaşmak ve kalbe kapılmak romantizmini ideolojide de
sürdürmüş, sürekli "toplumcu"
olmak iddiasını gütmüştür.
Toplumun iyiliğini istemek
toplumculuk değildir. Toplumculuk
toplumu bireye tercih ederken bireyi toplumun anti tezi olarak görmek
demektir. 9 Işık dahi bütün "şahsiyetçilik" iddialarına rağmen bu açıdan açıkça kolektivisttir.
Bugüne kadar Türk
milliyetçiliğini bir "ideoloji" haline getirmeye çalışan bütün
milliyetçiler aslında sosyalizm/kolektivizm ile Arap/Müslüman örfünün Türk için
bir sentezini yapmaya çalışmışlardır.
Bunun en büyük zararı, Türk
milliyetçilerinin serbest ideolojik tercihler ve tartışmalar yapmasının önünü
kesmesi olmuştur.
Pek az milliyetçi, meselâ "
Türk Milleti'nin refahı ve hürriyeti
için liberal ilkeler, piyasa ekonomisi,
sınırlı demokrasi, dikkate alınmalıdır!" demiştir. Bir milliyetçinin bunu aklından bile
geçirmesi milliyetçilikten aforoz edilmesi için yeterli sayılmıştır. Biri çıkıp
“Türk milliyetçilerinin toplumsal düzen telâkkileri hangi ideolojiye daha
yakındır?” diye sorsa buna verilebilecek hiçbir ortak cevap yoktur.
Türk milliyetçileri ideolojik
tercih yapmamayı bir namus meselesi sayarlar.
Bunu da mevcut gerçeklerle
idelojilerin felsefesini mukayese ederek meşrulaştırmaya çalışırlar. Mevcut gerçeklerin nasıl meydana geldiği ile
ilgilenmeksizin ideolojilerin davranışları doğrudan yönettiğini sanırlar ama insanların sağlıklı beslenmeyi bildikleri
halde pastaya yönelmelerindeki iradi tercihi gözden kaçırırlar.
Türk milliyetçiliği içindeki en
büyük bilinç hastalığı, milliyetçilerin, Türk milleti için öne sürdükleri önerilerin, hüsn-ü zan,
serinkanlılık ve akılcı biçimde dinlenmemesi, karşılamamasıdır.
Bunun sebebi de Türk milliyetçilerinin
köylülükleridir. Bu köylü bilince, "insan vücudunun sağlığı için gereken
gıda öğelerini" izah etmek mümkün
değildir.
Türk tarihiyle bağdaşmayan saçmalığın retoriği :Türk İslam sentezi |
Türk milliyetçisinin tipolojisi
akılla belirlenmez, hisle belirlenir. Türk milliyetçisi, tepkilerinde renkli ve
sıcak ama düşüncelerinde , durgun ve
mütereddittir.
Bu yüzden Türk milliyetçilerinin
fikir tartışmalarında felsefeden ziyade Müslüman Arap kültürünün duygusal retoriği / nazım geleneği egemen
olmuştur. Türk milliyetçiliğinin kendilerine rehber saydıkları NFK, Arvasi, Serdengeçti gibi insanların
hepsinin istisnasız Arap bilinçli
dinciler olması tesadüf değildir. Esasen
Türk milliyetçileri arasındaki Türk İslâmcı-Türkçü ayrışmasının de temelinde Arap hayranı köylü /kenar mahalleli
muhafazakârlığıyla akılcı ve şehirli Türk medeniyetçisinin uzlaşmaz bilinçleri yatar.
“Milliyetçi şöyle düşünmez, böyle
düşünmez!” gibi hükümler , Arap
bilinçaltına sahip partizan milliyetçilerin köylü zihinlerinin ürünüdür.
Neyin milletin yararına olduğuna
dair akılcı ve tutarlı herhangi bir fikir ileri sürmek ne yazık ki şu an için henüz
köylülüğünden sıyrılamamış milliyetçi camiada pek de mümkün görünmüyor.