Bugün sosyal ortamda, “Cumhuriyet
Bayramı’nda çocukların eline iki bayrak vermek yerine, ne yaptığımıza
bakmalıyız?” anlamında bir cümleye rastladım.
Bu cümle özetle, dinci iktidarın başa
geldiği günden beridir, Türk
çocuklarının zihnine aşılanan vatansızlığın, soysuzluğun mantığı.
Şüphesiz belirli zamanlarda
milletçe geriye bir bakıp, mirasımızı geliştirip geliştiremediğimizin
muhasebesini yapmalıyız. Bu, sadece atalarımıza karşı değil, daha da ziyade
torunlarımıza karşı bir borcumuzdur.
Bu tip cümleleri sarf edenlere göre “vatan”, “bayrak”, “millet”, “Atatürk”, “cumuriyet”,
“laiklik” hep anlamsız birer “hamaset” ifadesi.
Onlara göre Türkiye’de gerçekten
bir şeyler yapabilmek için salt akılcı, salt kimliksiz bir toplum yaratmamız
gerekiyor.
Çocukluğumuzda “Uzay Yolu” diye
bir dizi vardı. Orada “Bay Spock” (
Orijinal dizide toprağı bol olsun, Leonard
Nimoy oynardı.), adlı Volkanlı bir gemi subayı, insan ırkının duygusal tepkilerini, kültürel bağlılıklarını
sürekli eleştirirdi. Gemide kritik kararların verilmesi gerektiği anlarda, ortaya
istatistikleri sürerek bir karar varılmasını önerirdi.
Gemi doktoru ile aralarında tatlı
bir gerilim vardı. Gemi doktoru Leonard
Mc Coy ( Onu da toprağı bol olsun De Forest Kelley canlandırırdı…) ise merhametli, alaycı bir
insandı. O insanı insan yapan duygusal bağlılıkları ve uygarlığı oluşturan
kültürel değerleri, Spock’ın uzaylı mantığına karşı savunurdu.
Türkiye şu anda uzayda oradan
oraya savrulan rotasını kaybetmiş büyük bir gemi.
Bu geminin başındakiler, gemiyi teknik olarak doğru kullanmanın
yeterli olduğu kanaatinde. Onu istedikleri gibi kullanabileceklerini
düşünüyorlar. İstenen hedefe gittikten sonra geminin başına ne geldiğiyle de
zerre kadar ilgilenmiyorlar.
Bu yaptığımız bir benzetme ve
kendi içinde bazı eksiklikler barındırıyor.
Çünkü gemi diye nitelendirdiğimiz ülke demokrasiyle
idare ediliyor, ya da edilmesi gerekiyor.
İkincisi de gemi cansız bir kargo taşımıyor. Geminin
içinde irade ve kültür sahibi milyonlarca gerçek insan yaşıyor.
Üçüncüsü de bu “gemi”, belirli
bir dile, b
elirli bir tarihe ve belirli bir
kültürel kimliğe sahip olan adına da “ulus” denen bir toplum tarafından yapılmış bulunuyor.
İçimizdeki Spocklar ortadaki bu cumhuriyeti görüyorlar ama onu
meydana getiren ulusu ve onun değerlerini görmezden geliyorlar. Bunlardan
bazıları, açıkça ihanetlerinden dolayı kurucu Türk Ulusu’nu reddederken
bazıları da hümanizmin yan etkisiyle kapıldıkları körlükle nedensellikten
kopuyorlar. Eski dilde “illiyet” denen sebep sonuç ilişkilerini
gözetemediklerinden, cumhuriyetin tuğlalarını dizen, harcını karan, temel
taşını koyan ustaların kendi kültürleri tarihleri ve dillerinin olduğunu
göremiyorlar.
Peki ama ülkeyi kuran belirli bir ulusun varlığını
anlamak neden bu kadar önemli olsun?
Öyle bir ulus olmadan senfoni orkestraları, resim sergileri, barajlar,
hava alanları yapılamaz mıydı? Bunlar zaten “insan olmanın” kaçınılmaz sonucu
değil miydi?
Maalesef yapılamazdı.
Çünkü insan, eserlerine olduğu
kadar kendisine de bir anlam vermeye çalışan tek canlı.
İnsanın anlam arayışında, kendi
toplumu için ulaştığı en son aşama da “Ulus”.
İşte ulusal/millî bayramlarımız
bu anlam arayışını bize hatırlatan, vardığımız sonuçların isabetliliğini
gelecek nesillere anlatan, öğreten kutlu ve neşeli günler.
Bir ilkokul çocuğunun eline “iki bayrak” verdiğimizde bu onun için “Çevresindeki
neşenin kaynağının bu bayrak olduğu” anlamına
geliyor. Çocuk büyüdükçe bunun anlamı
daha açık seçik bir hale geliyor. Ve
normal bir ulusal egemenlikte yetişkinler, artık çevrelerindeki uygarlığı meydana getiren
şeyin ne olduğunu; insanın, anlam arayışında
kendi toplumundan neler elde ettiğini, anlamış bulunuyor.
İşte bu yüzden dünyada kimliksiz
bir toplum olmadığı gibi kimlik sahibi bu toplumların içinde, insana insan
olarak en yüksek değeri verenler, ondaki anlamı en çok gözetenler, ancak az
sayıdaki uluslaşmış toplumlar oluyor.
Diğerleri, daha güçlü toplumların, kendi iradelerince
belirlenmiş menfaat algılarının yük
gemileri olarak nereye gittiklerini bilemeden uzayda oradan oraya
sürükleniyorlar. Çünkü Bay Spock ancak belirli değerlere ve anlamlara sahip insanların arasında geminin teknik sağlığı
açısından yararlı olabiliyor.
Özetle çocuklarımıza bugün Türk
olmanın sevincini o “iki bayrakla”
yaşatamazsak yarın “Atılgan’ı” uzayda doğru ve haklı bir rotaya sokacak kaptanlar
bulamayacağımızı, anlamamız gerekiyor.
Türk'ün Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!
Türk'ün Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!