Kitabı henüz bitirmedim ,
bitirince tam bir değerlendirme yazısını “Kültür Beğendi” adlı blogumda
yayınlayacağım.
Kitap bana göre bir önceki çalışmadan daha derin ve
ayrıntılı.
Türkiye’de faaliyet gösteren
ajanlar aslında çok zor ve gizli bir iş yapmıyorlar. Zira iki kadeh viski,
güzel yemekler,konfor ve özellikle Amerikan övgüsü bu işin yerli işbirlikçilerce
gayet güzel yerine getirildiğini gösteriyor.
Kitabı okuyorum, hani wikileaks’in
dahiyane araştırmacılığı bir yana bir de
bakıyorum, sızan kriptoların tamamında gazeteci, yazar vs namlı bir takım
adamlar, zaten yabancı misyon şeflerine
kendileri ülkeyi anlatıp durmuşlar.
Bunun önemi ne?
Şöyle düşünelim: Herhangi bir
Amerikan gazetecisinin herhangi bir yabancı misyon şefine gidip de Amerikan
politikasının iç yüzü hakkında rapor
vermesi düşünülebilir mi? Soğuk Savaş döneminde komünist Amerikan vatandaşları
bunu yapmış olabilirler ama burada bir fark var.
Amerikan toplumu büyük bir toplum
olduğunu, büyük bir devletin sahibi ve
vatandaşı olduğunu bilir. Bu büyüklük bilinci Amerikan Ulusunu kurban psikolojisine
girmekten korur. Hiçbir Amerikan vatandaşı dünyada bir başka ülkenin oyuncağı
veya etki ajanı olmayı hayal bile edemez.
Ama ABD bize çok kültürlülükten, azınlıklara
saygıdan vs bahseder ve dünyanın geri kalanını kafasına göre kesip biçmeye
çalışır. Bunun böyle olması
çoğumuza “adaletsiz” gelir. İsteriz ki
ABD dünyanın geri kalanına da kendi ülkesindeki gibi adil davransın!
İşte bu “adil muamele” beklentisi,
sömürgeleşmenin aklîleştirilmesidir/rasyonelleştirilmesidir. ABD’den herhangi
bir hakemlik, düzelticilik beklemek aslen ABD’yi egemen olarak bilmek demektir.
Dünyada hiçbir egemen ulusal devlet bu tip bir beklentiyi hoş görmez! Hiçbir İngiliz
kendi politikaları üstünde bir Amerikan vesayetini tartışmaz, hayal etmez.
Hiçbir Fransız ticaret veya siyasette Amerikan yönetiminin ne diyeceğini merak
etmez. Savaşta ABD tarafından yapılandırılmasına rağmen Almanya, kimi nasıl
yargılayacağına veya ülkesinde nasıl bir toplumsal düzen kuracağına dair asla
ABD onayına vs başvurmaz.
ABD misyonlarından çıkmayan , ABD
diplomatlarına, ülkeleri hakkında “gönüllü bilgi” veren mürekkep esnafı, ciddi
bir aşağılık kompleksinin ve toplumsal geriliğin çocukları. Onlar ( Eski
başbakanımız gibi aşağılayıcı biçimde “bunlar” demekten sakınıyorum) cumhuriyetin getirdiği ulusal
çağdaşlaşma mantığının ailelerine,
mahallelerine nüfuz edemediği kenar mahalleli insanlar veya aşiret mensupları. Türkiye’nin başına
belâ olan iki toplumsal tabakanın siyaset destekli sermayelerle
palazlandırılmış meyveleri…
Dinci fitne ve ihanet kenar mahallenin ki bu
mahalleler gene de etnik gerilimlere göre şekillenir genelde, bir ürünüyken etnik
terör de kendi içine kapanmış Kürt
aşiret yapısının içinden çıkıyor. Dikkat edilirse dinci ve Kürtçü
sermaye, cumhuriyet ve Türk düşmanı,
ikircikli dinci siyasetin iktidarıyla alabildiğine semiriyor.
Ve gene dikkat edilirse ABD
misyonlarına ülkelerini her gün marifetmiş gibi gammazlayan, ihbar eden mürekkep esnafı da ya dinci kenar mahalleye ya da etnik ırkçı Kürt kabileciğine mensup
insanlar. Bu insanların arasında, uluslaşmanın erdemini anlamış tek bir aile
üyesi yok! Elbette hepsi böyle değil. Bazıları
ciddi okullarda okumuş satılmış
beyinler ama onlar istisna. ŞLöyle bir okuduğunuzda gözünüze çarpan insan profili, genel olarak
sermaye eliyle irileştirilmiş yarı okumuş medya kuklaları… Onlar yabancılaşmış, kanserleşmiş insansı uzantılar...
Söylenecek çok şey var şimdilik
bu kadar diyelim.