Her şeyden evvel devletleşmeye mecbur muyuz?Yani devletimiz falan olmasa olmaz mı? Hani Marx'ın falan idealize ettiği, durmadan övdüğü ilkel komünler falan gibi yaşayıp gidemez miyiz?
İyi de çoğalmak istiyoruz.Yani "Benden sonrası tufan!" deyip geberip gitmek istemiyoruz. iyi de çoğalınca "daha fazlasına" ihtiyaç duyuyoruz. Güzel eşimizle bir dilim ekmeği paylaşırken bir de bakıyoruz bir dilim daha ekmek isteyen bir ufaklık hayatımıza katılmış!
Öyle bile olmasa ; bir gün aklımıza mesela çıplak ayaklarımızı dikenlerden koruyacak bir şeyler olması gerektiği fikri geliyor. Ertesi gün avda fırlattığımız mızrağın gücünü arttırmak gereği ortaya çıkıyor.
Yani her halükârda insan, bir gün öncesinde sahip olmadığı şeyleri istiyor ve bu istekler, herhangi bir hayati gereklilikle ilişkilendirilip "ihtiyaç' halini alıyor.
Evet bazı kabileler bazı ihtiyaçların ötesine gidemiyor belki onun zaten onlar da ya çoğalamıyor ya da yok olup gidiyor.
O zaman? O zaman insanın neden her zaman "daha fazlasını'' istediği ortaya çıkıyor.Demek ki bu salt aç gözlülükten falan kaynaklanmıyor."Daha fazlası" olmaksızın hayatı sürdüremiyoruz!Yani? Neslimizi devam ettiremiyoruz!
Tamam! Buraya kadarını anladık! Da hani ilkeI kabileler "her şeyi paylaşıyordu"?
Acaba?
Sözgelimi kabilenin bir avcısısınız.
Bu, av için gereken kuvvete, yeteneklere ve araçlara sahip olmanız demektir.
Sabah uyandığınızda, mızrağınızı yerinde bulamazsanız ne yaparsınız?
Öyle ya herkesin herşeyi paylaştığı bir komündesinz. Birinin aklına esmiş ve o gün avcılık edesi gelmiştir. Ve diyelim ki sizin kadar iyi bir acıdır. O günü yatarak geçirebilirsiniz. Ya sonraki günü? Avcı mızrağınızı size geri vermezse ne yaparsınız? Ya onunla kavga eder ya da kendinize yeni bir mızrak yaparsınız.
Mızrağınızı alan, yeteneksiz se ve mızrağınızı kırarsa ne yaparsınız? Aynısını!
İyi de mızrak zaten ortak bir komünal maldı? Onun üzerinde ne gibi bir " hakkınız" vardı ki? O mızrağınızı ya siz yapmıştınız ya da yalnız sizin kullanabileceğiniz kabilenizde kabul edilmişti. Çünkü böyle olmazsa insan neslini sürdürmek için gereken miktarda besini her gün sağlamak mümkün olmayacaktır.
Tamam da... Zorbanın birileri gün birinin bir aracını kırsal ve sırf "komünal paylaşımda dolayı yaptığının doğru olduğunu iddia etseydi?
Av ve tarım için gereken araçlar her gün bu zorba tarafından kırılan veya sadece oyuncak olarak kullanılsa insanlar ne yapardı?
Ya o zorbanın sonu gelmez hevesli kabileyi açlığa sürükler ya da insanlar o zorbayı aynı zor ile engellerdi.
İnsanlar bu deneyimden şunları öğrenirler :
" Elimizdeki araçların alınması neslimizi sürdürmesini zorlaştırıyor!"
" Elimizdeki araçların alınması engellenmeyip yaygınlaşırsa sadece elimizdeki araçlar tükenmez neslimizi de tükenir. "
" Öyleyse zorbalığa izin vermemek için kalıcı bir şey kuralım."
Avcı'nın mızrağından şeridinin taşına kadar kabilenin irili ufaklı her aracının o aracın kullanıcısının mutlak tasarrufuna bulunmasına saygı göstermenin, göstermemeye göre insan nesli için kesin bir şekilde daha faydalı dahası gerekli olduğu keşfedildi.
Ve bu keşif insan neslini sürdürmek için gerekli bu keşfin sonraki nesillere aktarılmasını, bu keşfin belli bir insan grubu tarafından kabile için sürekli uygulanması gereğini ortaya çıkardı.
Yani?
İnsan ilkel halde kaldığında yok olacağını gördüğü için hayatı, hayatı sürdürmeye yarayan araçları koruması gerektiğini de anladı.
İşte bu yüzden devletleşmeye, insanoğlunun yaşayakalmak arzusunu bir sonucu olarak, onun toprağında filizlendi.
Yani? İstesek de maymunu kalmayacaktır, çünkü o zaman yok olacaktık. Çünkü maymunlar güçlü boyun eğerek var olabiliyor, biz öyle var olamıyorduk.