Popper’ın Objektif Önermeler
Sorununa Bir Eleştiri
Şimdiye kadar ki gerçeklikle ilgili "bilimsel" diyebileceğimiz ifadeler yanlışlanabilir olmalıdır; yanlışlanamaz olanlar da zaten gerçeklikten bahsetmez. |
Popper ,Tarski’nin önermeler için
getirdiği “Olgulara karşılık gelen cümle”
tanımlamasına karşı çıkıyor. Bunun ancak dilin “resim” gibi bir şey
olması durumunda geçerli olacağını oysa dilin böyle bir şey olmadığını
savunuyor. (Buradaki resim “birebir ve doğrudan
tasvir/betimleme” anlamında olmalı?)
Nesnellik ve objektivizmle ilgili
olarak öz yaşam öyküsünün 31. Bölümünde bu tezi savunuyor.(1) Bu durumda “resim
gibi bir diliniz” yolsa olgulardan ve önermelerden bahsetmeniz açıkça” saçma
oluyor.
Ama… Olgular ve önermelerle
ilgili bir “aşkın dil”e sahipsek sorunun aşılabileceğinden yani ancak o zaman “
Önermelerin olgulara karşılık gelebileceğinden” bahsedebilirmişiz. (Nedense
buna “metadil” denmiş. Bu tip bulanık lâtiince
nitelemelerden açıkçası hiç hoşlanmıyorum).
Bunu da şöyle açıklıyor : “Bir
önermenin bir dildeki “tasviri/ betimlemesi” o dildeki tercümesine karşılık
geliyorsa ; ancak o zaman o önerme, orijinal dildeki olguya karşılık geliyor
demektir.” Somutlaştıralım: “Almanca bir önermenin İngilizce’deki tasviri,
İngilizce’deki tercümesine karşılık geliyorsa o önerme Almanca’daki olgusuna
karşılık geliyor demektir.”
Buna örnek olarak da şu cümleyi
gösteriyor: “Almanca’daki “Gras” “ ist”
ve “grün” kelimeleri ancak ve ancak çimenler
yeşilse olgulara karşılık gelir.” ( Almanca, “Çimen yeşildir” anlamına
geliyormuş, orijinal cümle).
Burada karşımıza daha en başta
iki sorun çıkıyor. Herhangi bir dili bir diğerinin “aşkın dili” saymak otoriter
bir tavırdır, bir değer yargısı taşımaktadır. Bu durumda objektivizm kişisel
yetmezliklerden uzak bir nedenselcilik ise bu değer yargılarıyla ya da “aşkın” göreceliğiyle nasıl bağdaştırılabilir?
Herhangi bir dilin bir diğerinin “aşkın
dili” olması neye göre belirlenecektir? Popper
önermelerin olgulara karşılık gelmeyeceği fikrinde “dilin yetersizliğini”
zımnen kabul ediyor. Ama sorun şu ki dilin yerine gene kendi içinde yetersiz
sayılabilecek başka bir dili koymaya kalkıyor.
İkinci sorun da dilin tabiatına
dair kabulüdür.
Dikkat edilirse aşkın dille “ Önermelerin olgulara karşılık
gelmesinin” şartını koyarken tasvirden/betimlemeden bahsediyor. Peki ama
bir önermenin veya olgunun kelimelerle
tasviri ne demektir? Yani Almanca “Gras” kelimesinin İngilizce’deki “tasviri/betimlemesi” özü itibariyle neye karşılık gelir? Kimse
kızmasın ama bu Almanca bir olgunun, “İngilizce resmini yapmak demektir.” Bir
tasvirden bahsettiğinizde, dilin yetersizliklerinden kurtulmazsınız. Burada
aklıma gelen şey şuydu işin açığı ki bu paragrafları okumadan önce aklıma, entelektüel
tartışmalardaki zemin ve bağlam sorunlarını yaratan kişisel yetersizliklerden ,
okuma yönlerinden ve ikisinden kaynaklanan karşılıklı anlam karmaşalarından
dolayı gelmişti…
Bir dil içinde belki bütünüyle
mantığa yönelik bir alt dil yaratamayabilirdik ama kelimeleri kullandığımız
bağlamları önceden açıklayarak onlara verdiğimiz veya verebileceğimiz yeni ve
objektif anlamlar bulabilirdik. Böylece belki bir üst dilsel düzlem
yaratabilirdik ki ben Popper’ı böyle anlamak isterdim.
Bu durumda bile “başka bir dile
muhtaç olmak” gibi bir şeye gerek
kalmaz. Kaldı ki bir başka ulusun dilinde “çimen” kelimesi bile olmayabilir!
Bu durumda Popper’ın küçümsediği “anlam”
sorusu gündeme geliyor. Çünkü Popper,
bir dil ile başka bir dil arasında “aşkınlığa” dayalı bir ilişki kurarken
bunu tamamen ve kaçınılmaz olarak anlama dayalı yapıyor. Yani “ Şeyler hakkındaki tanımlamalarınızın bir
önemi yoktur. Hiç kimse bir şeyin ne olduğunu kesinlikle tanımlayamaz!”
derken diğer yandan bir önermenin
doğruluğu için bir başka dildeki “mutlak tanıma”, kendisini mutlak şekilde bağlanmaktadır.
Oysa sorun şu ki en nihayetinde, bütün
önerdiği, “Kelimelerle resim yapmaktır”.
Olguların ne olduklarını veya önerme denen şeyin ne
olduğunu herhangi bir dilde anlatamıyorsak, bunlar bir başka dile dayanarak
anlatabilmek nasıl mümkün olabilir? Orta
Afrika’da bir kabile üyesinin “önermeye” karşılık gelen bir kelimesi yoksa “önerme”
denen şey anlamsız mı olur? Ya da “Çimenler yeşildir.” Önermesinin İngilizce’de
“tasvir edilmesi” ve sonra İngilizceye çevrilmesiyle gerçekte ne elde edilir? Hiçbir şey!
Portakal kelimesinin aslında bir
meyveyi değil de şemsiyeyi anlattığını iddia edebilirsiniz. Bu durumda biri bir
şemsiyeyi göstererek meselâ “Hayır “portakal”
kelimesi aslında bunu anlatır!” dediğinde ona nasıl cevap vermeliyiz?
Sorun şudur: Popper “Mutlak
gerçekliğin tanımlanamayacağını söyler”. Bu belki doğrudur ama biz “aklımızın
erdiği ve duyularımızın el verdiğince” bir “anlamlandırmayla” hayatta kalırız.
Bu anlamlandırma “mutlak gerçeğe” karşılık gelmeyebilir ama en nihayetinde bu
anlamlandırma sayesinde var olabildiğimiz tartışılmaz şekilde yani “objektif
şekilde” gerçektir! Herhangi bir deli, kendisini kartal sanabilir ve damdan
atlarsa düşüp ölür. Kendisini kartal zanneden ve gerçekten kartala dönüşen bir
insan görmedikçe de biz kartal olmadığımızı ve uçamayacağımızı bilerek damdan
atlamaz, hayatta kalırız. Bu da “İnsanlar kartal değildir!” önermesinin “olgulara”
karşılık geldiğini gösterir. Kaldı ki Popper bir dille ilgili bir tasvirden
bahsederken önermeye olgudan önce önce yer vermektedir. Her şeyden önce Almanca’daki
“Gras” kelimesinin ifade ettiği olgunun varlığını tartışmalıyken bunu
yapmamakta fakat daha sonra yaptığı
İngilizce tasvirler Almancadaki önermeyi
sınamaktadır. Eğer olgular yok ise önermeler için kullanılacak “şeyler”
neler olmalıdır? Popper bunun cevabını
veremediği içindir ki bu noktada objektivizme bakışı eksiktir, dahası
yanlıştır.
1)
Popper,K.R.: Bitmeyen Arayış;:Shf.201: Plato
Yayınları:2006