Bilmiyorum ama artık kavramların
açıkça anlamsız, işlevsiz kaldığı bir ülkede, bunu bir kere bir kere daha
düşünmeden edemiyorum.
İyilik üzerine düşünmek yalnız başına anlaşılır bir şey midir? Neden olmasın?
İyilik faydadan farklı bir şey. Fayda
kişiden kişiye göre değişiyor. Oysa iyilik bizim ne düşündüğümüzden farklı
olarak var olan bir hal.
O halde iyilik ne? İyilik
varoluşu destekleyen her şey. Hayatta kalmamız için “kesinlikle” gerekli olan
her davranış, bizim göreceliğimizden bağımsız
olarak “iyi”.
O halde “kötü” ne? Kötü de var
oluşumuza aykırı olan her davranış.
Neden iyiliği ve kötülüğü birer
davranış olarak tanımladım?
Çünkü tabiatın kendisinde varoluşumuza yönelik bizimkinden başka “bilinçli”
bir tehdit yok. Bir aslanın bizi yemesi bize kötülük için değil,
tabiatının zorunlu ve otomatik sonucu
olarak gerçekleşir. Hiçbir deprem insanı yok etmek için meydana gelmez. Bundan dolayıdır
ki var oluşumuzu sonlandıran bu gibi irade dışı halleri “kötü” diye
nitelendirmek kategorik olarak değil sadece değer yargılarımız açısından
mümkündür.
O halde iyilik ve kötülük birer
bilinç işi… Bunlar insanın var oluşa bakışına göre ortaya çıkan davranışların
iki temel nitelemesi. Görünüşte kötü olan bir davranışın aslında iyi olduğunun
ortaya çıkması gibi durumlar iyinin ve kötünün anlaşılamaz olduğunu değil
aksine anlaşılabilir olduğunu ispatlar. Eğer öyle olmasaydı neden bazı
davranışları hiç yapmamak üzere ciddi bir toplumsal mutabakata varır ve bu
mutabakatın istisnası olan aykırılıkları cezalandırırdık ki?
Kötüler, insanın var oluşuna
zarar vermeye çalışanlardır. Kötülüğün var oluşu, var olmak iradesinin önce
geldiğinin ve mutlak olduğunun ispatıdır. Çünkü ancak var olmak arzusu var ise
onun var oluşu, reddedilmeye çalışılabilir. Varlığı bilinmeyen şeyleri
reddedemeyiz. Ama bu ayrı bir konu.
O halde iyilik var oluş iradesinin mutlaklığı ile bağlı şekilde
mutlaktır ve vardır.
Kötülükse onun mutlaklığına
duyulan düşmanlığın adıdır.
Belki daha sonra iyiliğin
mahiyetine değiniriz.
Kim bilir?