Fikir mücadelesinin özü, insan olmak mücadelesidir. İnsan olmak bütün aidiyetlerden, mensubiyetlerden sıyrılmak, kökleri inkâr etmek değildir.
İnsan olmak, kurala uymayı her şart altında gözetmek, hatayı telâfi etmeyi önemsemek demektir.
Fikir mücadelesinin aslı şiddete, zora değil, fikirlere bağlanmak demektir.
Bu hem fikirlere yanlışlanmadıkları sürece bağlı kalmak hem de insanların varlığının temelinin, düşünebilmek olduğu fikrini bir kural olarak benimseyip bu kurala sadık kalmak demektir.
İnsan fikir sahibi olduğu için insandır.
Mücadelenin özü insan kalmak mücadelesidir.
“ Önemli olan hayatta kalmak değildir, başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı başarabilmektir.” George Orwell
Böyle olsa kötü müdür? Bir döngüde yaşamak boşa kürek çekmek midir?
Herkes ölmek için yaşıyorsa yaşamanın ne anlamı vardır? Ve daima bir şeyleri kazanırken diğerlerini kaybetmekse bütün mesele, yaşamak ne kadar anlamlıdır?
Yaşamak hareket etmektir. Hareket etmek değişmek,değiştirmek, yer değiştirmek demektir.
Aynı yerde başlayıp biten birdöngüde hareket aslındayoksa o halde yaşamıyor olmamız gerekmez mi?
Sanırım bu, hayata hep yanlış yerden bakmamızdan kaynaklanıyor.
Bir sarmalda hareket ederken ona tam tepeden baktığınızda göreceğiniz şey bir çemberdir. Ona sürekli tepeden bakarak hareket ettiğinizde, gördüğünüz şey, hep aynı düzlemde kalan bir harekettir. Aslındabiz öyle görmek için uğraştığımızdan öyledir.
Yaşanan her tecrübe bizi sarmalda ama hızlı ama yavaş yükseltir. Mesele hep aynı daireyi görmek için uğraşıp uğraşmadığımızdır. Oysa her yükselişte altta kalan sarmal parçaları sonsuza doğru uzayan bir şekilde görünürler. Biz ise bunu görmemek için algılarımızı çarpıtmışızdır.
Sarmalda yükselme hızımız mıdır peki önemli olan? Sanırım hayır… Önemli olan sarmalın ne genişlikte olduğu…
Sarmal bir merdivenin basamakları birbirine ne kadar yakınsa, sarmalın dolanımları ne kadarsıksa ucuna ulaşmak için o kadar fazla uğraşmanız gerekir.
Sarmalın dolanımlarının birbirineyaklaşması, aslında sarmalı bir çember benzetmekalışkanlığımızın sonucu… Böylece hep aynı şeyleri yaptığımız algısıyla kendimizi uyuşturuyor ve bunu “huzur” sanıyoruz. Bir sarmalın dolanımları bir birine ne kadar yakınsa, tepeden bakışta hepsinin tek bir çember gibi görünmesi de o kadar kolay olur.
Peki nedir o halde birsarmalı, bir çemberden ayıran şey? Belki daha doğrusu sarmalı daha fark edilir kılan şey nedir? Nedir sarmalın dolanımlarının arasını açan ve onu belirgin kılan?
Sanırım bu, hayata verdiğimiz değer ve ondan edindiklerimizi kendimize ne kadar katabildiğimiz ile ilgili…
Sanırım bu, yaşadıklarımızı, öğrenmeye vesile kılabilmekle ilgili…
Öğrenmeyi ve her adımda biraz daha yükselmeyi seçiyorum.
Öğrenmeyi ve her adımda biraz daha yükselmeyi seçiyorum.
Öğrenmeyi ve her adımda biraz daha yükselmeyi seçiyorum.
Öğrenmeyi ve her adımda biraz daha yükselmeyi seçiyorum.
Öğrenmeyi ve her adımda biraz daha yükselmeyi seçiyorum.
Hiçbir şeyden habersiz, karakollarında beklerken, İngiliz kralından medet uman hainlerin şehit ettiği masum Mehmetçik için kim özür dileyecek? Topu birden, tek bir Mehmetçik’in tek bir tırnağı etmeyecek hainlerin vebali alınlarında daimi bir lekedir.
Dersim isyanı bir ihanettir. Dersim isyanı Türk devletine karşı nefret ne düşmanlık kusmaktır.
Bundan dolayıdır ki en sert şekilde karşılanmıştır.
Dersim’de isyan edenlerin hiç biri bu ülkenin yurttaşı olmak hakkına sahip değildi ve bundan dolayı yurttaş gibi de muamele görmemişlerdir.
Herkes bilmelidir ki Türk ulusu kendisine açık düşmanlık gösteren hiç kimseye hoşgörü göstermez. Hiçbir ulus da egemenliğini reddedenleri benimsemez, kabullenmez.
Dersim katillerinin canlarına kıydığı Mehmetçik’leri rahmet ve minnet ile anıyor, hatıralarının yurdumuzun ufuklarında sönmeden bizi aydınlatacağını dosta düşmana haykırıyoruz.
Sanırım fırsatlar onları kovaladığımız zaman geliyorlar.
Bu da gerçekten istemekle ilgili bir şey galiba…
Peki biz böyle mi yetiştiriliyoruz? Maalesef hayır. Bize fırsatların belli yerlerde olduğu öğretiliyor. Bu yüzden korkak, çekingen ve sahte fırsatçı yetiştiriliyoruz.
Oysa bütün yapmamız gereken, ne yapmayı seviyorsak onu yapmak için samimi bir teşebbüs göstermek.
Ya kötü bir şey yapmayı istiyorsak? Bu da onu isteyenin bileceği şeydir, şüphesiz. İstediklerine ulaşmanın yolunun kötülükten geçtiğini düşünenler de istediklerine ve fırsatlarına ulaşırlar şüphesiz. Mesele şudur ki: Kötülüğü yol olarak seçenler, hem acıya hem de başka kötülüklere de uğramayı seçmişler demektir.
Yani hedefe ulaşmanın maliyeti ve yolda rastlanan zorluklar seçimlerimizin aslında aynı yere ulaşmadığını gösterir.
O halde kendime sormalıyım: Nasıl bir fırsat istiyorsun? Bu fırsata ulaşmak için ne yapıyorsun? Fırsatı çağırmak için elinde ne var? Bir fırsatı misafir etmek için bir ikram hazırladın mı?
Belki de artık çocuklarımıza “adam gibi iş seçmelerini “ değil de neyi gönülden ve adam gibi yapacaklarsa onu iş olarak seçmelerini söylemeliyiz.
Durmak gereken yerde durmuyor ve sonra hep ters mi hareket ediyorum? Neden kendime bunu soruyorum?
Çünkü sanırım en çok durulması gereken anda hareket ederek her şeyin, olması gerektiği gibi olmasını engelliyorum.
Böyle olsa, hayat tıkanmadan akacak.
Ve sanırım hayat zaten var olmamız için var. Hayatı, bizi yok etmek için var olan bir yük gibi görüyoruz belki de ve bu yüzden sürekli onu bir mücadele olarak görüyoruz. Oysa var olmamız gerekmeseydi zaten doğmazdık, yaratılmazdık.
Bunu gene niye söylüyorum herkese? Bunu aslında ve yalnızca söylüyorum kendime…
Aklı telâffuz edip köksüz duygu çalkantılarına teslim olmamak için söylüyorum kendime…
Endişe üzerine düşündüm bugün. Neredeydim? Evet, bir bankada sıra bekliyordum. Hava açık, güneşliydi. Diğer insanlar da sıra bekliyordu.
Beklediğim cevabı alamamıştım ve işlerin sonu bilinmiyordu.
Endişenin kaynağı herhalde bu: Bilinmezlik.
Ondan ilelebed kurtulmak mümkün mü? İşin açığı bilmiyorum… Belki “Evet mümkün!” demek lâzım başlamak için.
Onun belirmesine engel olmak mümkün mü? En azından benim için zor görünüyor.
Kendim için ne yapıyorum? Endişe belirdiğinde, kontrolü ele almasına izin vermiyorum. Endişe hayatın bir gerçeğiyse onu yok saymak işi çözmüyor, en azından şu aşamada…
O halde? O halde o anda elimde neler olduğu, onarlı ne zorluklarla elde ettiğim veya , layık olmadığım kadar iyi şeylerin hâlâ benimle nasıl bir arada olduklarını düşünmek… Ama sadece bunları aklımdan geçirmek bile işe yarıyor.
Çünkü Allah hep insana başka başka fırsatlar sunuyor aslında…
Belki bir gün… Hiç endişelenmem.. Ve belki işin aslı, aslında endişenin belirmesine bile gerek kalmayacak kadar saf bir neşe, güven ve inanç halinde yaşamaktır.
O halde kendime sormam gereken şey şu: “Senin inançlı, güvenli ve neşeli olmanı kim veya ne engelliyor?”
İyilik iyi olmak isteği olmaksızın ortaya çıkamaz.
O halde bu gün…
İyi olmak için inançlı, güvenli ve neşeli olmayı seçiyorum. İyi olmak için inançlı, güvenli ve neşeli olmayı seçiyorum. İyi olmak için inançlı, güvenli ve neşeli olmayı seçiyorum.
Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:
Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.
http://www.yenicarsim.com/'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.
Bazen neye şükretmesi gerektiğini bilmiyor insan… Sanırım bu, kaybetmeden öğrenememesinden kaynaklanıyor… Veya yaşamadan öğrenememesinden… Kazancın nende kazanç sayıldığına, sayılması gerektiğine dair çoğumuzun bir fikri yok.
Gene sanırım ki bu da maliyet denen şeyden bihaber olmamızdan kaynaklanıyor. Yani aslında attığımız her adımın ne kadar kıymetli olduğunu hiç düşünmememizden kaynaklanıyor. Her şeyin bedava olduğunu sandığımız bir yerde bir şeyleri korumak bize pek de anlamlı gelmez.
Sıkıcı, terminolojik ve öğütçü sözler edenleri pek sevmem ve gene sanırım ben tam da bunu yapıyorum. Ama tesellim şu ki en azından bunları önce kendime telâffuz ediyorum.