31 Temmuz 2011 Pazar

Yeşiil Yeşil Senin Yeşil Gözlerin


Yine yeşillendi   dolar bağları… Versin doları alasın taşı. Taştan bol ne var lo?  Hoborlok loborlok.
-          Atak mı lo?
-          Atak lo!
-          Valla güzel!
-          Çok güzel insan boşalıyor degil mi?
-          Hemi de nasıl!
-          Eyvah!
-          Noldu lo?
-          Elim kesildi!
-          Vay  alçaklar vay! Lo onlara taş atmayaydık elimiz kesilmezdi!
-          He valla, sömürdiler bizi!
-          Valla haklısın!
-          Gidek de  aile hekimine elimize pansuman yaptırak!
-          Valla doğru diyon! Çok iyi oldu bu aile hekimliği şerefsizim!
-          Süper ya! Beş kuruş da vermiyik hele!
-          Yazarsa ilacı istediğimiz eczaneden de alırık hemi de bedavadan azıcık hallice…
-          Aslında üstüne para vermesi lazım lo o imansız ezacıların! Biz olmasaydık nereden para kazanacaklardı…
-          Haklısın babo! Biz hastalanmasak kime ilaç satacaklardı?
-          Ama biliyon mu?
-          Neyi lo?
-          Şimdi şu hekim midir nedir ona gidecik ya?
-          He?
-           Gittikten sonra onun da camını indirek mi lo?
-          Yakışır la!  Aho aho! İyi dedin!
-          Sonra da gider ezzanenin camını indiririk?
-          Valla  moralim yerine geldi şimdi!
-          Hololo, hololo!...

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Hastruturinyalı Gortikonlar


-        

-          Spock!
-          Buyur gaptan!

-          Elli bin defa demedim mi,  pazardan kuşburnu alınca bana haber verin diye?

-          Dedin, n’oldu kine?

-           

-          Heç!  Bazen diyom, eşek yellenmesi gibi mi geliyor kulağa söylediklerim, o bakımdan?..
-          Estaaağfurullah, Hamdullah, süphanallah, maşallah, inşallah…
-           
-          Spock yemin osun sen bu yalakalık işinin şirazesini gaçırdın ya hayırlısı…
-          Ama kaptan… IQsu  düşük uzay türleriyle iletişim kurma programı çerçevesinde Volkan Gezegeni Zekâ Genetiği Araştırmaları Kurumu’nun yayınladığı son ultra reel istatistiksel analizler doğrultusunda…
-           
-          Kes Allasen Spock, gene başladın ya! Beynimi yedin yemin ossun!
-          Ama kaptan… Araştırmalar gösteriyor ki sizin uzay çalışmalarında en çok kullandığınız terimler arasında.. Hımm evet… Neler varmış? “Yörü get la!”, “ Godum muydu var ya!”, “ Ücret üstü almayan?”, “ Transformatörleri yıkadın nı len?”, “Maşallah”, “İnşallah” ve “ “Hamd olsun…” görünüyor.

-          Spock, başımı belaya sokacan yemin olsun! Bıyığı yok daha “Hamd olsun!” diyor adam ya! Ne anlan sen hamdan, hamuttan?

-          Hamd kısmı anlaşılır geliyor da…  Yaratıcı  üstün kudrete duyulan  minnettarlığın ifadesi olarak…

-          Sus Spock sus! Valla billa, sürecekler bizi Kordahan Galaksisi Fecaat Konkası Şubesine gamyoncu diye,o  olacak! Sen aşçıya söyle  guşburnu yapacağısa öğleyin benim için ayrıca yumurta gırsın! Biliyon benim alerjim var… Elli bin defa dedim ya, elli bin defa, şerefsizim!

-          Tamam kaptan!

28 Temmuz 2011 Perşembe

Büyüme mi Gelişmişlik mi?



Türkiye’de en sık rastladığımız yanlışlardan biri, sanırım, büyüme rakamları denen göstergelere bakılarak “gelişmişlik”  kanaati serdetmek…





Efendim Çin’den daha mı az büyümüşüz, daha mı  çok büyümüşüz? İhracat rakamlarımız neymiş de  ithalatı karşılama oranı neymiş?





Ekonomiye bu bakış eksik ve sosyalistçe bir bakıştır ki bu bakışla herhangi bir ekonominin düzelmesi mümkün değildir. İktidara hangi parti gelirse gelsin, ekonominin devlet eliyle “düzeltilmesi gerektiği” sosyalist  çıkarcılığı, Türk ekonomisine damgasını vurmuştur, böyle giderse vurmaya devam da edecektir.





Ekonomiyi “çıkar grupları savaşı”, demokrasiyi de bu savaşın politik arenası olarak gören  sosyalist  ilkellik, ekonomideki bazı kavramları asla görememiştir, görmeyecektir de. Bu ilkellik, “karma ekonomi”  tapınmacılığıyla alabildiğine semirtilmektedir.





Ekonomi bir faaliyetler/davranışlar ağıdır. Bu ağ, karşılıklı çıkarların etkileşimi ile sürekli örülür, sürekli çözülür. Dolayısıyla, hiç kimsenin , hiçbir hükümetin,  partinin, sınıfın,  eli kalaşnikoflu  zorbanın keyfine göre yönetilemez.





Ekonomide herkes ikili bir rol üstlenmiştir. Herkes üretmediği her şeyin ve aynı zamanda ürettiği her şeyin tüketicisidir.  Dolayısıyla   tüketim gücü olmayan emek kahramanı üretici işçi sınıfıyla  üretmeksizin  tüketebilecek  imkanları olan kapitalist sınıf diye  bir ayrım gerçek hayatta yoktur.,





Bunu belirtmemizin sebebi şudur. Hem iktisadın terimlerini kullanıp hem de Marksizm taslayanların göz ardı ettiği iki unsur hem ekonomik büyümenin  hem de gelişmişliğin anahtarlarıdır.  Bunlar, yaratıcı zekâ veya müteşebbis ve sermayedar (kapitalist)dır.





 Ekonomik büyüme “rakamların artışından” ibaret değildir.  Hele gelişmişliğin ekonomik büyümenin bu yönüyle hiçbir ilgisi yoktur. Arzu edilen ekonomik büyüme, “gelişmişliğin sonucu” olan ekonomik büyümedir. Dünyanın plastik leğen üretim şampiyonu olmanız hiçbir anlam taşımaz. Petrokimya sahasında yaratıcı bir yeriniz yoksa, yaptığınız sadece, gelişmiş ülkelerin arkasından nal toplamak ve  kullanılmış nal koleksiyonunuzu büyüterek  geliştiğinizi sanmaktan ibarettir.





Gelişmiş ülkeler, salt belli üretim kalemlerini tekrar tekrar üreten ülkeler değildir. Onlar toplumsal talepleri karşılamaya yönelik yaratıcı fikirleri, mülkiyet koruması altına alarak  fiziksel gelişmeyi daha cenin halinde koruyup büyüten  ülkelerdir. Böylece üretimin toplumdaki talepsel  anlama tercüman olmasını sağlamışlardır. Bir talebi daha tam anlamıyla ifade edilmeden sezerek anlayan,   doğru kaynakları ve doğru sermaye mallarını  müstakbel taleplere yönlendirerek üretim yapabilenlerin yaşadığı ülkeler, gelişmiş ülkelerdir. Gelişmenin bundan başka herhangi bir yolu da yoktur. Mesele, yeni fikirlerle ilgili meydana getirilen uzmanlıkların,  emeğin niteliğini sürekli yükseltmesi ve bütün ücretli kesimin, bu yükselmenin getirdiği emek  fiyatı  artışından yararlanabilmesidir. Dolayısıyla  ücretlerdeki ve refahtaki artış, üretimin hiç yapılmadığı bir memleketteki hümanist sosyal demokratların veya devrimci sosyalistlerin pankart açarak veya slogan atarak kapitalisleri korkutmasından değil, her gün ama her gün,  emeğe yeni nitelikler kazandıran yeni icatların ve yeni  teşebbüslerin ekonomi    sahasına özgürce girebilmesindendir.





Konunun bu ana hattı anlaşılmazsa, ekonomik büyümeye rağmen fakirleşmenin sebebi de anlaşılamaz. Ekonomik büyüme, paylaşılacak, yağmalanacak bir pastanın, bir servetin büyümesi değildir. Ekonomik büyüme, özünde renksiz kokusuz ve  aslında hiçbir şey ifade etmeyen bir üretim miktarı  sayısal/ istatistiki değerden ibarettir.





Ekonomik büyüme rakamını esas anlamlı kılacak değer, üretim kalemleridir. İki üretim kaleminde milyonlarca kutu üretim yapan bir ülke ile bin üretim kaleminde üretim yapan bir başka ülkeyi gelişmişlik açısından kıyaslamak bundan dolayı saçmadır. Ülkesinin bütün emek arzını, silâhlı güçleriyle belirli şirketlere köle ettiren ve bütün üretimi yarım saatlik kaliteden ibaret olan meselâ Çin’in büyüme rakamlarını ciddiye almak bu açıdan saçmalığın dik âlâsıdır.





Türkiye’ye düşen şey, mülkiyet üzerindeki devlet keyfiliğine derhal son vermek, yaratıcı fikirlerin dolaşımını sağlayacak fikir mülkiyeti kurumunu tesis etmek, mülkiyetlerin sermayeye dönüşümünün önündeki bürokratik keyfiliği kaldırmak, plânlamacılık mikrobundan arınmak ve  devleti ancak ve yalnız piyasanın diğer aktörleri kadar imtiyazlı bir hale getirmektir. Aksi takdirde , üretimin devlet emriyle yürütüldüğü sosyalist diktaların kaderinden başka bir yere ulaşmamız mümkün olmayacaktır.














27 Temmuz 2011 Çarşamba

Türkiye'nin teknoloji ekranı TeknoTV yayında!

Teknolojiyi her yönüyle, enine boyuna işleyen video kanalı TeknoTV, Hürriyet WebTV çatısı altında yayın hayatına başladı.

"Türkiye’nin teknoloji ekranı" sloganıyla yola çıkan bu kanalda, siz internet kullanıcıları için günlük hayatta oldukça fayda sağlayacak teknolojik püf noktaları yer alıyor. Ayrıca, internet kullanımıyla ilgili detaylı ipuçları, merakla beklediğiniz en yeni ürünlerin özel tanıtımları ve satın alma rehberleri PCnet Yayın Yönetmeni Erdal Kaplanseren ve Çağla Pınar Tunçel’in sunuculuğunda yayımlanıyor.

webtv.hurriyet.com.tr/teknotv adresinden ulaşabileceğiniz TeknoTV, her hafta onlarca video ile zenginleşerek yeni içerikler sunmaya devam ediyor.

Örneğin, bilgisayarınızdan sildiğiniz dosyaların gerçekte tamamen silinmediğini ve kötü niyeti kişilerce kullanılabileceğini biliyor musunuz? Eğer bu durum sizi kaygılandırdıysa, videomuzu izleyerek dosyalarınızı bir daha erişilemeyecek şekilde nasıl sileceğinizi öğrenebilirsiniz. Dilerseniz şimdi Erdal Kaplanseren’e kulak verelim:

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Content on this page requires a newer version of Adobe Flash Player.

Get Adobe Flash player

24 Temmuz 2011 Pazar

Gıcık Bez




Gıcığım lo şu beze!

Niye ki lo? Ne güzel  dalgalanıyor işte!

Ben de ona gıcığım zati lo!

O niye ki babo?

O dalgalandıkça aklıma serin kumlardan tuzlu sulara atlamak geliyi…

Hoah hoah hoah!

Ne ayı gibi gülisen lo?

O öyle değil lo öküz!

Ya nasıl?

Kızgın kumlardan serin sulara atlamak…

Ha ne fark eder?

Sana bir şey fark etmez zati öküz!

Neyse…

Eeee?

Şimdi  bu dalgalani ya?

Eee?

Aklıma denizin dalgaları geliyo…

Gelsin işte ne güzel?

Öyle değil lo! Deniz dalgası geldi mi turizm geliyi.

İyi işte ya ne güzel… Güzel kızlar, bira, ayağımızı denize sokar etrafı keserdik! Bu yaz gene inşaat varmış  lo Bodrum’da gidek mi?

Ben de ona gıcık oliim. Bizim emmoli…

Taso?

Yok Paso!

Hangisini diyesen lo?

Ne bilem lo?  Otuz dene vardır, hangi  birini sayam?

Eeee?

İşte o… Geçen gittiği yerde dükkân almış… Yanındaki bankadan kredi almış.  Herifler bakmışlar bir nüfus kâğıdına, bir de variyetine, o Dakka vermişler krediyi, emmoli de açmış kebapçıyı, kırmış parayı…

Ne var bunda?

Öyle değil babo!

Ya ne ki?

Banga her cuma direğe nah bu bezden asiimiş!

Bu bezden?!

He! Bu bezden!

Vallo ben de gıcik oldim şimdi… Haklisan.. Sessiz çalılardan serin kumlara işemek gibi lo bu da…

O ne ki lo?

Ne bileyim aklıma geldi… Bazen yaratıcı yönetmen mi olsam diim…

O ne ki lo?

Anlamazsın sen, lahmcun yiyek mi?

Yiyek lo!

Oldu homg, homg, homg…




18 Temmuz 2011 Pazartesi

Telaşlı Motor Sübapları



-          Sulu!

-          Buyur gaptan!


-          Yarım yol ileri!

-           Niye ki ya? Motorlar istimli maşallah! Scotty de  yeni bakım yaptırdıydı. Tam yol diyeydin gaptırır gideri idik ne vardı da?


-          Allah belanı vermeye Sulu, Allah belanı vermeye he mi?

-          N’oldu da? Galbimi gırıyon ama gaptan bak…


-          Lan oğlum, geçende Bürüttüronyumu nereden aldınız?

-          Nereden alacaz ya? Bildiğin yerden… Uzay Yolları denetleme amirliği deposundan…


-          Yalan deme Sulu… Yalan deme, önce Allah çarpar, sonra da ben…

-          Ya yalanım  var ısa…


-          Sulu! Adamı ayar etme! Sizin kötün ağası, gaçak Bürttüronyun getirmiyor mu len?

-          Getittiryor ama ne alaka ya?


-          Alaka şu kömür gözlüm: Şimdi senin dayıoğlu, yakıtçılık yapıyor de mi?

-          Evet? N’olmuş?


-          Yakıtı da sizin ağadan alıyor, he mi?

-          Ne bilem ya?


-          Sen bilmiyon amma ben biliyor, şaşı gözlüm. Len sen bu yollardan gelir iken biz gidiyorduk salatalık! Senin dayı oğlun ile aynı işi yapan il okul arkadaşım var benim! Robert dedi, geçen gün  okey oynarken! Gene yalan mı diyecen?

-          Gaptan valla billaa..


-          Sus! Yemin etme, yamulacan! Ben bilmiyom mu iki yıldır ihale fişlerini nasıl hasır altı ettiğini…  Sen al gaçak bürüttüronyumu, sakallı  dayıoğlundan, ondan sonra “Niye tam yol demiyon ki…” diye  gaza getir beni he? Gaçak bürüttüronyumdan motorlar ne hale geldi haberin var mı?

-          ….


-          Susarsın tabii! Susmasan zaten ben susturacam seni! Ükela!

-            

15 Temmuz 2011 Cuma

Yengeye Özür

Kaptanımız  Körk


-       
-          Spock!
-          Buyur gaptan!
-           
-          Ya dün akşam  fazla mı gaçırdım nedir…
-          Nedir?
-           
-          Ya yengen gırılmış biliyon mu, ne dediysem gari?
-          Olabilir, sarhoşluk insana istemediği şeyleri yaptırabilecek güçlü bir itkidir…
-           
-          Sus bi Allasen Spock ya! Gene konuyu, şekersiz, tatlandırıcılı gazoz kıvamına getiridn ya!
-          Şekersiz  gazozlar genelde kalorisiz olmakla beraber, şeker simülasyonunu sürdürdüklerinden dolayı…
-           
-          Hafiz bi sus Allasen! Ben ne diyom, sen ne diyon? Yengeni diyom, gırdım, diyom… Nasıl gönlünü alsam, diyom…
-          Sen gafayı çek, zıkımlan…  Tıksırana kadar iç, ondan sonra gel bana danış: “ Yengeni gırdık ne yapalım?” diye…  Ben de oturup rota bilgisayarından sana hesap yapayım de mi? Önce adam gibi içmeyi öğren!
-           
-          Sana da bir şey sorulmuyor ki arkadaş! Gafam bi milyon! Off anam off!
-          Beter ol!
-           
-           

14 Temmuz 2011 Perşembe

Transformers III Ayın Karanlık Yüzü:Gerçek Bir Destan



Devam filmlerini sevmekle beraber, daima biraz önyargılı seyrettiğimi belirtmeliyim. “Abi, yapımcı devam filmi ,stedi, senaryoda daha bi’ şey yok… Ne yapacağım?” diye spazm geçiren senaristlerin uydurduğunu düşündüğüm öykülere saplanmaktan korkmuşumdur hep.

Gelgelelim Transformers III Ayın karanlık Yüzü beni utandırdı, hem de çok!

Michael BAY’e, daha Miami Vice günlerinden derin bir saygı beslerdim. Çocuk denecek yaştaydım ve jenerikte adını okuduğumda aklıma kazımıştım. Gel zaman git zaman, “Nerede hareket, orada bereket” tarzı seyirliklerin Amerikan tarzı lokomotifi olduğunu gösterdi. İşte Transformers III, Michael BAY’in yönetmen olarak cidden ustalık  dönemi işlerinden. Blue/Green Box tekniğinin yönetmenlikle ne ilgisi olduğunu düşünenler çıkabilir ancak kazın ayağı öyle değil. Çoğumuz arkasına fon eklenmiş hareketlerin, bir tür eski fotoğrafçılık hilesi olduğunu düşünüyor olabilir, ki doğrudur. Oysa mesele,  zaten bu tür bir hile ile beraber, ışığı, kameraları ve oyuncuların performansını birleştirebilmekte. Hele akıcı bir film yaratmak istiyorsanız,  blue/green box’ın yarattığı geçici körlükle boğuşmanız gerçekten zor. Bütün bunların ötesinde dijital efektlerin kalitesi ve montajıyla uğraşmak ve onları kaliteli bir çizgi romanın kareleri gibi yerleştirebilmek akla zarar bir iş olsa gerek. BAY saygımızı bir kez daha kazanıyor.

Senryodaki durum komedisi öğeleri, Jery LEWİSli Amerikan komedisine bir   saygı duruşu gibi. Olmasa olur muydu, bence çok da güzel olurdu. Çünkü senaryoyu destanlaştıran  şey  zaten içindeki tarihî ve  destansı büyük “ihanet” unsuru. Böyle bir çekirdek, dozu ayarlanmamış bir komedi ile sulandığında çürümeye meyyaldir. Ama BAY ustalığını burada da gösteriyor.

 Kadro tek kelimeyle mükemmel. Devam filmlerinin en büyük ilk zaafları genellikle  filme karakterini kazandıran kadroyu sürdürememektir. Oysa burada kadro, John MALKOVICH  ve Francis Mc DORMAND gibi ki dev isimle ve Patrick DEMPSEY  ile zenginleşmiş. Rosie Huntington- WHITELY adlı yassı yüzlü İran kedisini andırır, Cameron DIAZ taklidi, güzel kızımız, abartılı şirinliği ve  manken performansıyla  filme  yapıştırılmış  hoş bir yama  gibi durmuş; Megan FOX’u kesinlikle tercih ederdim ama ne yapalım…

Filmin tek görsel zaafı bana kalırsa Decepticonların aşırı ayrıntılı ve tek renk biçimleri… Otobotlar için sorun yok, çünkü onlar zaten renkli gövdeleriyle hem sevimli duruyorlar hem de şekilleri daha anlaşılır… Oysa Decepticonlar, sevimsiz ve tek renk gri gövdeleriyle genellikle nerelerinin ne  olduğu anlaşılamadan bilhassa kavga sahnelerinde  birer yedek parça kalabalığı gibi  görünüyorlar.

Işık,  dehşet yaratabilmek  maksadıyla azaltılmamış. Kötüler,  filmin en başından beri açık seçik ortada. Gündüz gözüne savaşta bana kalırsa Transformers serisiyle çok az film yarışabilir ki buradan “Dünya istilası Los Angeles Savaşlı’na” selam ederim.

Müzikler çok iyi. Linkin Park ve Steve Jablonsky, filmin temposuyla uyumlu enfes bir iş çıkarmışlar!

Efektler son  derece doyurucu ve bence film, kesinlikle üç boyutlu seyredilmeyi hak ediyor.

Transformers III Ayın  Karanlık Yüzü, ona klâsik bir özellik kazandıran öyküsüyle ve doyurucu porsiyonuyla serinin destan filmi olmayı hak ediyor.  Transformers III Ayın karanlık Yüzü, çok daha büyük, çok daha çok, çok…

Merak edenler için filmin < künyesini vereyim:

·  Yapım:
·  Tür:
·  Yönetmen:
·  Oyuncular:
·  Senaryo:
·  Yapımcı:
·  Görüntü Yönetmeni:
·  Müzik:
·  Filmin Websitesi:
·  Süre:
2 saat 15 dk








12 Temmuz 2011 Salı

Gnostik Manipülatör


-         

Dr.Mc Coy Abimiz
-          Mc Coy!
-          Buyur gaptan!
-           
-          Bu kitapta  geminin transisyonel kondansatörlerinden bahsetmiyor, ne ayak?
-          Bakabilir miyim?
-           
-          E bak! N’olacağısa?
-          Hımmmmm…
-           
-          “Hımmm..” ne hafiz? Sen ne zaman teşhiste bocalasan “Hımmmm..” dersin… Bilmiyorsan , “Bilmiyom..” de, bizim aile hekimi Julia’yı arayalım, o söyleyivısın…
-          Ondan değil! Adamı ayar etme! Burası benim revirim! Her şeyi ölçüp biçmem lâzım!
-           
-          Nesin sen? Marangoz mu? Geminin marangozunu çağırayım, o ölçsün, sen ölçemiyorsan? Bıçkıyı da getirsin, lazerli bıçkısı var ya Baumouse’tan almış, süper bi şeymiş diyollar. Baktım ben, valla fiyat performans ilişkisi süper. Hatta beraber tavla bile oynuyollarmış… Hahahah! Nası espri ama!
-          Hahaha! Hakkaten hoşmuş! Tövbe, tövbe!
-           
-          Neyse… Nerede  kaldıydık?
-          Bir bilsem…
-           
-          Ha, şiy diyordum… Bu kitapta transisyonel kondensatör şiyi yok! Ne edecik de?
-          Kaptan… Bu  kitap egzistansiyalizmle ilgili bir kitap…
-           
-          Yapma ya? Ben egzost  manipülasyonuna mı bakmışım len? Allah senin gibi gaportacıyı ne yapmasın Roger ya! Biz de guvendik adama  eyi mi?
-          Kaptan, valla çok işim var…  Bilmediğin kitabı okuma, okuyacaksan da  bana sorma...
-           
-          Tamam, tamam, zaten sana danışanda gabahat! İki lafın belini gıralım dedik…
-          Sonra kırarız kaptan, de git gözünü seveyim şimdi.. Ben sonra sana anlatırım, var olmanın dayanılmaz hafifliğini.
-           
-          Anlatır mın len? Güzel  filmdi diyollar ama…
-          Tamam kaptan,  tamam, anlatacağım söz! Allasen bi git ya! İşim başımdan aşkın!
-           
-          Tamam ya, ne gızıyon, gidiyom ben ama ağşama,  Spock, Scotty, ben okeyi guruyoz, gelin de mi?
-          Gelirim, kaptan, gelirim…
-