4 Aralık 2013 Çarşamba

Yanlış Bir Politik Bilinçlenme Olarak Türk İslâm Ülküsü II



(Önceki bölümden devam…)
Peki nasıl olup da bu tür bir “hurafe” bugün  Türk milliyetçiliğinin “kendisi” haline gelmiştir?

Bunun sebebi MHP’nin yaygınlaşma, popülerleşme arzusudur. Moda sol söylemlerin aksine inkâr edilemeyecek bir tarihi gerçek olarak daima hatırlanacak komünizm tehdidi devrinde, millî bilinci en kısa sürede uyandırmak ve uyarmak adına siyasî mücadele şüphesiz kaçınılmaz olmuştur.

Sorun, yaygınlaşma adına MHP’nin sünnî taşra İslâm’ının taassubuna zamanla teslim olmuş olmasıdır. MHP “milletin millî ve manevi değerleriyle yakınlaşmaya” çalışmış ama zamanla içindeki lâik, akılcı okuryazar kurucu kesimleri de zaman içinde bu hedef uğruna ayıklamıştır. Bugün MHP denince akla okuma yazması yarım yamalak, bıçkın Orta Anadolu delikanlılarının gelmesinin en büyük sebebi budur. Bir MHP kurucusunun zamanın haklı düşünüşüyle “MHP sayesinde  Türkiye’nin her köyünde kendisini milliyetçi sanan gençlerin zuhur etmesi”, bir müddet sonra bu gençlerin “kendilerini başka bir şey sanmaları” haline gelmiştir, maalesef. O “başka şey”de ya  Nurculuk ya Süleymancılık ya Millî Görüşçülük ya da AKPlilik olmuştur. “Dik dur eğilme Ülkücüler seninle!” diye dinci/bölücü AKP mitinglerinde  boy gösteren güruhlar bu anlayışın sonucudur.

Bu dönüşümün sebebi, milliyetçiliğin Türk’e dayanan akılcı faydacılığının büyük kitlelerin akla dayanmadan inandıkları hurafelerle yakınlaşmak uğruna  popülerleşmek için feda edilmesidir.

Türk İslâm Ülküsü, Türk köylüsüne Ziya Gökalp anlatarak onu daha üst bir entelektüel  seviyeye çekmek yerine, onun kısıtlı  terminolojisine ve düşünüşüne uyan, dolayısıyla onu Türkleştirmekten ziyade  Araplaştırmak sonucunu doğurmuş, bir “türedi ideolojimsidir”.

Neden böyle diyoruz? Çünkü MHP, gayet tabii ve  kendiliğinden sürekli gelişen, evrilen bir bilinç olan milliyetçiliği “anlaşılır kılmak” için onu zorla  ideolojileştrmeye çalışmıştır. “Türk İslâm Ülküsü” bu “haplaştırma” çabasının zehirli  bir ürünüdür.

Böylece günlük hayatında, normalde aklına herhangi bir özel  dini gerekçe gelmeyen sıradan Türk insanı bile “Türk olabilmek için” Arvasî ve benzerlerinin  bir tür “hurufî”/ batınî söylemlerini ezberlemek gerektiğini sanmaya başlamıştır.

Bugün normalde vakit namazlarında camiye gitmeyen ama Cuma ve bayram namazları konusunda geleneksel bir hassasiyeti olan ortalama Türk insanının, hayatın her noktasını sözde dine göre tasarlamaya çalışan,  mutaassıp ve yobaz bir partiyi kitleselleştirmesinin en büyük sebeplerinden biri, milliyetçiliğin, dinî  renklendiricilerle haplaştırılmış olmasıdır. Bugün AKP denen yobaz bölücülük teşebbüsünün kadrolarının etiketlerini ne zaman kazısanız, altından mutlaka bir “eski ülkücü” çıkmasının sebebi budur. Meselâ açılım denen bölünme projesinin “mimarlarından” Beşir Atalay’ın Kırıkkale’de milliyetçi olarak tanınması, Türk Ocakları’nda sevilmesi de herhalde tesadüf denemeyecek örneklerdendir?
Bu yüzdendir ki Türk İslâm Ülküsü dini ideolojileştiren dinci yobazlık ve şiddetle Türk akılcılığını, medeniyetçiliğini esas alan Türk  milliyetçiliği arasındaki yüzey gerilimini ortadan kaldırmış bir tür yüzey aktif madde yani deterjandır.

Deterjanlar nasıl kirle su arasındaki uzlaşmazlığı ortadan kaldırarak suyun kiri söküp almasını sağlayan maddelerse “Türk İslâm ülküsü” bir karşı deterjan olarak dincilik pisliğinin ve fitnesinin, Türk Milliyetçiliğinin içine sızarak onu kirletebilmesine, bulandırmasına sebep olmuş bir aracı düşüncedir.

Başlangıçta “halkın değerleriyle buluşmak” adına geliştirilen bir slogan, zaman içinde dinci grupların  “asgari müşterek” geliştirme aracına dönmüş, sahiplerinin belirlemeye çalıştığı mecradan sapmış ve  bünyede tespiti zor bir zehir haline gelmiştir.

Bütün bunlardan dolayı Türk milliyetçiliğinin bugünkü dinci bakışıyla Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın meselelerine dair herhangi bir tespit ve çözüm getirmesi imkânsızdır. Bugün MHP, artık AKP ile aynı dini söylemleri aynı tarzda kullanarak köylü seçmenden oy dilenen, bir Orta Anadolu sünnî taşra partisi durumundadır.

Türk milliyetçileri artık Türkçü özlerine dönmelidirler.

Siyasette dinin telâffuz edilmesinin, yalnızca  fitne ve taassup doğurduğunu artık anlamalıdırlar.

Bugün “Türkiye’nin her yerinde kendini milliyetçi sanan milyonlarca genç” durumundan  Türklüğün divan şehirlerinden Diyarbakır’da Türk bayrağı indirilirken ,  liderine, doktrinine, teşkilatına “imanla bağlı” olduğu için sessiz kalan, “Türk etiketli”  yumuşatılmış  El Kaideci gençlik durumuna gelinmiştir.  Diyarbakır’da MHP var mıdır? Varsa nerededir? Yarın bir ikinci istiklâl Harbi çıktığında ki kuvvetle muhtemel görünmektedir, “Türk İslâm Ülkücüleri” liderlerinin emrini mi bekleyeceklerdir?

Türk İslâm Ülküsü , türedi, zararlı, uzlaşmazlık ahlâkını bozarak aklımızı gerileten bir tür dinî hurafedir. Bu söylemin Türk ahlâkına ne bir faydası olmuştur ne de hedeflediği kitlelerin daha millî düşünmesine bir katkısı…

Bir yanlış politik bilinç olarak Türk İslâm Ülküsü faydacılığın hiçbir şekliyle aklanamayacak bir fitne sebebi olarak bağrımıza saplanmıştır. Türk milliyetçiliği, Türkçü özüne dönmedikçe, aklı ve bilimi esas almadıkça, bireylerin değerine inanmadıkça,  bağrına saplanan dinci Türk İslâm Ülküsü  hançeriyle kan kaybedecek ve belki ölecektir.





2 yorum:

İhsan Ersin Demirel dedi ki...

Söyledikleriniz hatırıma getirdi: Geniş bir coğrafyaya yayılmış ve önemli bir tarihe imza atmış Türkler'in İslam'dan sonra yaşadığı hızlı ve etkin Araplaşma o kadar güçlüdür ki -Türkçülük Anadolu'ya Rusya üzerinden gelene kadar- Türklüğe dair birçok şeye sünger çekilmiş. Sünger çekilmemekle de kalmamış, -bedevi veya değil- Arap kültürü halkın içine işlemiş. Dini Arapça, dili Arapça, örfü Arap ve kendisini Ortadoğu'nun diğer halklarından ayıramayan bir melez kitle haline gelinmiş.
Bunu söylememin nedeni, gerçek Türk milliyetçilerinin kurduğu milli devletin temelinin ne kadar çürük bir zemin üzerinde yükseldiği ve yükselen yapının bugünkü sarsıntılarda ne hale geldiği...
Bugünkü "milliyetçiler" ise bu yapının temellerine destek vermektense ve yahut çürük toplumsal zemini tesviye etmeye çalışmaktansa, "yıkılacak yapının aman altında kalmamayayım bana ekmek gelmez" havasındalar. Acı ama gerçek bu gibi duruyor.
Daha acısı milliyetçiliğin siyasi kanadını oluşturduğunu iddia edenlerde sizin söylediğiniz hiç bir hususun akılların köşesinde dahi yer bulmaması...
Bu aklı kullanmayacaklarsa/ kullanmayacaksak neden var ki?!

Afşar Çelik dedi ki...

İşte bundan dolayıdır ki memlekette Kürtleşen Türklerin nasıl etnik ırkçılarca istismar ettiğinden de bahsetmek akıllarına gelmiyor, azizim. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Her zaman beklerim. Saygılar.