16 Aralık 2013 Pazartesi

Türk İslam Kavramı Var Mıdır Haklı Mıdır? I

“Türk İslâm” denen tamlama sadece İslâmiyet’ten sonraki Türk devlet anlayışını ve kültürünü tanımlamakta bir kolaylık sağlayabilir. Bu tabir tamamen tarihsel bir döneme işaret eden, özünde hiçbir açıklayıcılığı olmayan boş bir tamlamadır/terimdir.

Neden böyledir? Çünkü İslâm hiçbir topluma belirli, standart bir örf getirmemiştir. O sadece milletlere “uyulması kendileri için daha hayırlı olacağı” va’z edilmiş ana ilkeler getirmiştir. Dikkat edilirse Kur’anda “ Bu sizin için daha hayırlıdır.”  İfadesine sık sık rastlarız. Demek ki “hayırlı” olanın derecelendirmesiyle insanlara, örflerindeki,  “zarar vermemek iradesi” olarak ahlâka dayanan işlerin de “hayırlı” olabileceği mesajı dolaylı olarak verilmiştir.

Bu ne demektir? Bu, İslâmla beraber Türk medeniyetinin farklı bir medeniyet haline gelmediğidir. Medeniyetin içine aldığı maddi ve örfi unsurlar dinden gelmemiştir. Burası çok önemlidir. Türk devletleri İslâmla beraber  ne yönetim  biçimlerini,  ne de politik yönelimlerini değiştirmişlerdir. Devlet teşkilatlanmasına  sızan unsurların dinle ilgisi yoktur. Bunlar yeni ilişki  çemberleri içindeki milletlerle etkileşimlerden ibarettir.

Türkler için İslâmiyet’in kul hakkını önceleyen “zarar vermemek iradesi” yönelimi zaten  bilinen ve uygulanan bir  yöntemdir. Türkler İslâmiyetin uygulamaya/muamelata dair ilkelerini  asırlar evvelinden benimsemiş yüksek ahlâklı bir  millettir.

Bu iki yönden de Türklerin İslâmla bir şey kazandıklarını veya “şereflendiklerini” söylemek saçmalamaktır. Türk, zaten İslâm’ın “Allah’ı tek mutlak hâkim olarak görmek” inanç temeline çok önceden sahip olmuştur. Bundan dolayı da günlük hayatlarını İslâm’dan sonra bile Allah’ın yardımcısı bir takım otoritelere dayandıran Arap’larla kıyaslanmayacak kadar şerefli bir ulustur.

Türkler islâm’ı kabul ettiklerinde ne bugünkü dinciler, Türk İslâmcılar gibi bir Arap hayranlığı ve aşağılık kompleksi geliştirmişler ne de dini bir siyasî doktrin olarak kabul etmişlerdir. Onlar için ahlak plânında İslâm mükemmel  ve haklı bir sistemken siyasal anlamda müttefiklerin belirlenmesi için basit bir akılcı politik çerçeveden ileri gitmemiştir.

Türklerin İslâmiyetle geliştirdikleri sanatlar veya yeni kültür unsurlarında  Arap etkisi vardır. Resim yasağı gibi hurafeler Selçuklu’da  dahi dokumuzla uyuşmamıştır.  Selçuklu dönemi camilerinde dahi rahatlıkla hayvan tasvirlerine rastlamamız bunun delilidir.

Türkçesi, Türklerle İslâmiyet’in ilişkisinde Arapların iki yüzlü takiyeci yorumculuğundan ve  “üstün  kavim” kompleksinden eser  yoktur.

Bunun günlük hayattaki en güzel örneği vakit namazlarında camilerde incin top oynaması, Cuma namazlarındaki camilerin doluluğunun bayram namazlarında zirveye ulaşmasıdır.

Bu, dinin Türkçe idrakinin bir göstergesidir.

Burada Türk insanı dini “kendi anladığı, kendi bildiği, kolayına geldiği” biçimde  uygulamaktan çekinmemiştir ki standart bir Müslüman’ın “Kitap’a” dayanarak  icat edilemediği tarihin ve sosyolojinin bir gerçeğidir.

Görünen o ki Türk’ler  bir din edinerek elbette  toplumsal düzenlerinde sivil hayatlarında ona belli bir yer vermişlerdir. Buna karşılık  Araplaşmamışlardır.

Bugün dini toplumsal düzene  aktarmak, düzeni dine dayandırmak amacı güden bütün topluluklar içinse bu durum kabul edilemezdir.

Eğer bir fikri ve onun bağlamlarını dine dayandırmaya çalışırsanız din size   bir sosyolojik kalıp/standart sunamayacaktır. Hiçbir din bunu yapabilecek kudrette değildir, Musevilik hariç.

O halde dine dayalı bir düzen kurmak için bir “ülkü” geliştiriyorsanız; bu düzende standart dini ayrıntılı biçimde  tanımlamalısınız. Bunun da ötesinde bu tanımla bütün örfü, baştan aşağı tasarlamalısınız.

Bugün “Müslüman” denen kitlenin yaygın şekilde Arap kılık kıyafetleri, Arap hayat tarzına yönelmesinin sebebi Arap kavmiyetçiliğinin ve üstünlük kompleksinin , Arap  kültürünü “İslâm” diye pazarlamaktaki başarısıdır.

O halde “Türk İslâm” düşüncesi tarihi anlamda içeriksizdir.  Çünkü herhangi bir dinin  milletleşmiş bir ulusta yarattığı etkiyle kabileler üzerindeki etkisi kesinlikle farklıdır.

(Devam edecek…)

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Hiç komedyen olmayı düşündünüz mü? Şimdi lafa bak! "Bu ne demektir? Bu, İslâmla beraber Türk medeniyetinin farklı bir medeniyet haline gelmediğidir." Kafamı duvarlara vurasım geliyor. Yasin Aktay'ın milliyetçilik şubesi misiniz? Basitlik aynı da!

Afşar Çelik dedi ki...

Yani siz diyorsunuz ki Türkler İslamla bambaşka bir medeniyete dahil oldu veya bambaşka bir medeniyet icat etti?

Öncelikle azıcık cesur olup zaten çoğunluğun saldırganlığını paylaşırken neden kendinizi gizlediğinizi öğrnmek isterdim.

İkincisi Yasin Aktay'ın söylemini bana yamayabilmeniz şaşırtıcı. bence komedyen olmayı siz ciddi şekilde düşünmelisiniz.

Yorumunuzu dinciliğin ibret verici bir örneği olarak yayınlıyorum. Her ne kadar ne dediğiniz belli olmasa da.

Adsız dedi ki...

Türk-İslam ülküsü çok saçma bencede.arap-islam veya ingiliz-islam gibi...bu yüzden lise ve üniversite yıllarında ülkücüleri tartışmalarda kolay alt ederdik.bir islamcı olarak düşüncelerinizin berraklığını takdir ediyorum.bu pilav çok su kaldırır ama.uzun uzun tartışmak isterdim türkçülüğün ontolojik sorunlarını sizinle..saygılarımla.

Afşar Çelik dedi ki...

Özenli yorumunuz için teşekkür ederim...

Bunun yanı sıra acaba hiç İslâmcılığın "ontolojik" bir çelişki olup olmadığını düşünüp düşünmediğinizi merak ediyorum. Her zaman tartışmayı isterim. Zaman ayırdığınız ve yorumladığınız için çok teşekkürler tekrar. Saygılar.