Ülkücülük şeriatçılıksa... |
“Türk İslâm Ülkücü” düşüncesinin
en sevilen müdafaası, Kur’an’da
milletlerin kökenine dair ayetler.
Yani? Sıradan insana siyaseten
şöyle denmiş oluyor: “Yahu biz de Müslüman’ız! Ekmek Kur’an çarpsın
Müslüman’ız! Bak kitapta yeri var, ondan milliyetçiyiz!”
Bunu demek ihtiyacı nereden hâsıl
oluyor? Şuradan:
Türk milliyetçiliğinin Türkçü
fikir babaları son derece dolu, entelektüel, lâiki medenî insanlar. İçlerindeki
en dindarlar bile Türkçülüğü ümmetçiliğin metotlarıyla ve bakışıyla savunmamış,
bu bir hakikat.
İş siyasallaşmaya vardığında
milliyetçiler arasında çabucak yayılan kolaycılık, “ Ne pahasına olursa olsun
yaygınlaşmak!” amacıyla kendini göstermiş. E cahil halka da Gökalp ve Atsız okutulamayacağına
göre koskoca entellektüellerin
söylediklerine halkın anlayacağı bir kılıf bulmak gerekmiş. Dolayısıyla
milliyetçiliğin meşruiyeti, sosyolojiyle, tarihle, psikolojiyle ve açıklanacağına bu iş mahalle imamı mantığıyla
şeyh-şıh takımının eline bırakılmış.
Bu gün bilhassa okur yazar genç
nesil arasında Türk milliyetçiliğinin
“ana kaynaktan” meşrulaştırmak gayreti pek
moda. Öyle ya Kra’n’da kabul edilen bir gerçeğin Müslümanlarca reddi
mümkün olabilir mi? Aslına bakılırsa
gayet mümkün ve Kur’an üstelik onu siyaset aracı yapanlarca defalarca
“yorumlanmış”.
Hz.Ömer’in, “Artık Müslümanlar
güçlüdür, onun için insanları dine ısındırmak için zekât verilmesi uygulaması gereksizdir!” (1) diyerek zekâtla
ilgili ayeti kendine göre çekinmeden yorumladığı biliniyor meselâ.
Bu ne demektir? Bu, dini bir
toplumsal düzen belirleyicisi siyasî program olarak görenlerin, işlerine gelen
ayetleri “tarihsel bağlam” veya hikmet yoluyla işlerine geldiği gibi yorumlayıp yok
sayabilecekleri anlamına gelir.
Genç bir kardeşimiz
araştırmacılığıyla güzel bir yazıya imza atmış onun yazısından aynen
alıntılıyorum:
“Allah (c.c), Rûm sûresinin 22. Ayetinde şöyle buyuruyor: ‘’ Göklerin
ve yerlerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin de farklı olması da onun
(Varlığının ve kudretinin) delilllerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için
elbette ibretler vardır. ‘’ Diğer bir ayetle desteklemek istiyorum, ki çoğumuz
bu ayetle karşı karşıya kalmışızdır, bir yerden işitmişizdir: ‘’ “Ey insanlar!
Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız
için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en
değerli ve en üstününüz O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir,
her şeyden haberdar olandır.” ( Hücûrat
Sûresi, 13. Ayet ) Son olarak şu ayeti de paylaşmak istiyorum : “O, sudan bir
insan yaratıp ondan soy-sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye
hakkıyla gücü yetendir.” (Furkân Sûresinin 54)”*
Yazının bağlantısını aşağıda
verdim, isteyen tamamını oradan okuyabilir.
Şahsen ben bir Nusracı veya
kaideci olsam herhangi bir milliyetçinin bu “delillerine” şöyle cevap
verebilirdim:
“ Artık dünya üzerinde farklı
renk, ırk, dil diye bir şey kalmamıştır. Kutsal Arapça Müslümanların dili iken
başka bir dil fitne sebebidir. Ayrıca Müslümanların kanları birbirine karıştığından artık
aralarında ırk farkı kalmamıştır. Kavmiyetçilik
yasaklanmıştır. Bu ayet Müslümanlık yayılmadan önce insanları ısındırmak
için inmiştir. Artık Müslümanlar güçlü olduğuna göre bahsedilen farklılıkların
bir anlamı kalmamıştır. Din kardeşliği nesepten de hısımlıktan da öne
geçmiştir.Hâlâ renginden, ırkından, milletinden bahseden varsa o da fitnecidir,
münafıktır, günahta ısrar ederse mürteddir, katli vaciptir! Zaten ayetlerde de
önemli olanın Allah’tan korkmak olduğu yazılmaktadır. Güçlü olan hüküm budur,
bu hükme göre de önceki tespit ( farklı renklerde yartılmak vs) nehyolunmuştur!”
Görüldüğü gibi kan dökücü siyasal İslâmcılığın, Kur’an’ı, sizin gibi
anlaması söz konusu değildir. Bu asla olmayacaktır. Bundan dolayıdır ki
Kur’an’ı bir tür “İlahî kapital” gibi görenlerin kesin inançlarına, “akılcı
tefsir” metoduyla yaklaşmak mümkün değildir.
Peki Türk İslâm Ülküsü fikrinin
savunucuları ne düşünmektedir? İnsanların, bu ayetleri okuduklarında,
milliyetçiliğin haklılığına inanacaklarını.
Yanıldıkları iki noktadan dolayı
bu kesinlikle olmayacaktır:
Çünkü herhangi bir fikri akla ve
mantığa değil de Kur’an’a dayandırmak, zaten
dincilerin temel metodudur ve milliyetçiler bu “uyanıklığı” akıl etmeden çok önceleri
bile dinciler tarafından
kullanılagelmiştir.
İkincisi dinciler milliyetçiliğe zaten benzer ayetleri
delil göstererek karşı çıkmaktadırlar. Yani hiç kimse, milliyetçilerin din
kardeşliğinden dolayı onların sözlerinde değer vermemektedir.
Bu iki sebepten dolayı
milliyetçilik gün geçtikçe akıl ve mantık ekseninden din eksenine doğru
kaymaktadır. Aklı, tarihi, kültürü ve sosyolojiyi esas alan Türkçüleri daha en başından kendisi
anormalleştirdiği için de düşmanı olan
dincilerin gözünde değersiz bir taklitçi ve “haramzade” halini almıştır: Bundan
dolayı da durmadan “Allahlı kitaplı”
siyaset yapılması, milliyetçiliğin oy esnafını gitgide daha sevimsiz, kaba,
militan göstermektedir.
Belki ülkücüler sokaklarda yoktur
ama halkın kafasında ülkücü dendiğinde
sarıklı, saldırgan, kaba bir Taliban imajının
belirmesinin sebebi budur. İş sadece siyaseten birkaç belediye
kaybetmektan ibaret olsaydı susulabilirdi.
İş bugün sırf milliyetçilik üzerindeki haksız siyasal tekel yüzünden
artık Türkçülüğün hem de milliyetçilerin yüzünden
“aşırı”,”ırkçı”, “faşist” sayılmaya başlanmasıdır. Atsız’ın tırnağı etmeyecek yüzlerce oy esnafı bugün özünden habersiz
oldukları milliyetçiliği bize Arap kafasıyla kabul ettirmeye çalışırken
başımıza gelen işte asıl bu!
1- Öksüz İ.; “Niçin?”; Bilge
Kültür Sanat; 2013; Shf:72
4 yorum:
Çok güzel.Derhal paylaştım.
Teşekkürler fendim, eksik olmayın.
Erol Güngor okudunuzmu hiç?
Elbette :) Nereden anladınız? Okumuş birinin ilgisini ve takdirini kazanabildiğime sevindim. Teşekkürler ve saygılar.
Yorum Gönder