15 Aralık 2013 Pazar

Türk İslâm Ülküsünün Dincilik Karşısındaki Kaçınılmaz Başarısızlığı

Ülkücülük şeriatçılıksa...
“Türk İslâm Ülkücü” düşüncesinin en  sevilen müdafaası, Kur’an’da milletlerin kökenine dair ayetler.

Yani? Sıradan insana siyaseten şöyle denmiş oluyor: “Yahu biz de Müslüman’ız! Ekmek Kur’an çarpsın Müslüman’ız! Bak kitapta yeri var, ondan milliyetçiyiz!”

Bunu demek ihtiyacı nereden hâsıl oluyor? Şuradan:
Türk milliyetçiliğinin Türkçü fikir babaları son derece dolu, entelektüel, lâiki medenî insanlar. İçlerindeki en dindarlar bile Türkçülüğü ümmetçiliğin metotlarıyla ve bakışıyla savunmamış, bu bir hakikat.

İş siyasallaşmaya vardığında milliyetçiler arasında çabucak yayılan kolaycılık, “ Ne pahasına olursa olsun yaygınlaşmak!” amacıyla kendini göstermiş. E cahil halka da Gökalp ve Atsız okutulamayacağına göre koskoca  entellektüellerin söylediklerine halkın anlayacağı bir kılıf bulmak gerekmiş. Dolayısıyla milliyetçiliğin meşruiyeti, sosyolojiyle, tarihle, psikolojiyle ve  açıklanacağına bu iş mahalle imamı mantığıyla şeyh-şıh takımının eline bırakılmış.

Bu gün bilhassa okur yazar genç nesil arasında  Türk milliyetçiliğinin “ana kaynaktan” meşrulaştırmak gayreti pek  moda. Öyle ya Kra’n’da kabul edilen bir gerçeğin Müslümanlarca reddi mümkün olabilir mi?  Aslına bakılırsa gayet mümkün ve Kur’an üstelik onu siyaset aracı yapanlarca defalarca “yorumlanmış”.

Hz.Ömer’in, “Artık Müslümanlar güçlüdür, onun için insanları dine ısındırmak için zekât verilmesi  uygulaması gereksizdir!” (1) diyerek zekâtla ilgili ayeti kendine göre çekinmeden yorumladığı biliniyor meselâ.

Bu ne demektir? Bu, dini bir toplumsal düzen belirleyicisi siyasî program olarak görenlerin, işlerine gelen ayetleri “tarihsel bağlam” veya hikmet yoluyla  işlerine geldiği gibi yorumlayıp yok sayabilecekleri anlamına gelir.

Genç bir kardeşimiz araştırmacılığıyla güzel bir yazıya imza atmış onun yazısından aynen alıntılıyorum:
“Allah (c.c), Rûm sûresinin 22. Ayetinde şöyle buyuruyor: ‘’ Göklerin ve yerlerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin de farklı olması da onun (Varlığının ve kudretinin) delilllerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır. ‘’ Diğer bir ayetle desteklemek istiyorum, ki çoğumuz bu ayetle karşı karşıya kalmışızdır, bir yerden işitmişizdir: ‘’ “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.”  ( Hücûrat Sûresi, 13. Ayet ) Son olarak şu ayeti de paylaşmak istiyorum : “O, sudan bir insan yaratıp ondan soy-sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Furkân Sûresinin 54)”*
Yazının bağlantısını aşağıda verdim, isteyen tamamını oradan okuyabilir.

Şahsen ben bir Nusracı veya kaideci olsam herhangi bir milliyetçinin bu “delillerine” şöyle cevap verebilirdim:
“ Artık dünya üzerinde farklı renk, ırk, dil diye bir şey kalmamıştır. Kutsal Arapça Müslümanların dili iken başka bir dil fitne sebebidir. Ayrıca Müslümanların  kanları birbirine karıştığından artık aralarında ırk farkı kalmamıştır. Kavmiyetçilik  yasaklanmıştır. Bu ayet Müslümanlık yayılmadan önce insanları ısındırmak için inmiştir. Artık Müslümanlar güçlü olduğuna göre bahsedilen farklılıkların bir anlamı kalmamıştır. Din kardeşliği nesepten de hısımlıktan da öne geçmiştir.Hâlâ renginden, ırkından, milletinden bahseden varsa o da fitnecidir, münafıktır, günahta ısrar ederse mürteddir, katli vaciptir! Zaten ayetlerde de önemli olanın Allah’tan korkmak olduğu yazılmaktadır. Güçlü olan hüküm budur, bu hükme göre de önceki tespit ( farklı renklerde yartılmak vs) nehyolunmuştur!”

Görüldüğü gibi kan dökücü  siyasal İslâmcılığın, Kur’an’ı, sizin gibi anlaması söz konusu değildir. Bu asla olmayacaktır. Bundan dolayıdır ki Kur’an’ı bir tür “İlahî kapital” gibi görenlerin kesin inançlarına, “akılcı tefsir” metoduyla yaklaşmak mümkün değildir.

Peki Türk İslâm Ülküsü fikrinin savunucuları ne düşünmektedir? İnsanların, bu ayetleri okuduklarında, milliyetçiliğin haklılığına inanacaklarını.

Yanıldıkları iki noktadan dolayı bu kesinlikle olmayacaktır:

Çünkü herhangi bir fikri akla ve mantığa değil de Kur’an’a dayandırmak, zaten  dincilerin temel metodudur ve milliyetçiler  bu “uyanıklığı” akıl etmeden çok önceleri bile  dinciler tarafından kullanılagelmiştir.

İkincisi  dinciler milliyetçiliğe zaten benzer ayetleri delil göstererek karşı çıkmaktadırlar. Yani hiç kimse, milliyetçilerin din kardeşliğinden dolayı onların sözlerinde değer vermemektedir.

Bu iki sebepten dolayı milliyetçilik gün geçtikçe akıl ve mantık ekseninden din eksenine doğru kaymaktadır. Aklı, tarihi, kültürü ve sosyolojiyi esas alan Türkçüleri  daha en başından kendisi anormalleştirdiği  için de düşmanı olan dincilerin gözünde değersiz bir taklitçi ve “haramzade” halini almıştır: Bundan dolayı da  durmadan “Allahlı kitaplı” siyaset yapılması, milliyetçiliğin oy esnafını gitgide daha sevimsiz, kaba, militan göstermektedir.

Belki ülkücüler sokaklarda yoktur ama halkın kafasında  ülkücü dendiğinde sarıklı, saldırgan, kaba bir Taliban imajının  belirmesinin sebebi budur. İş sadece siyaseten birkaç belediye kaybetmektan ibaret olsaydı susulabilirdi.  İş bugün sırf milliyetçilik üzerindeki haksız siyasal tekel yüzünden artık  Türkçülüğün  hem de milliyetçilerin yüzünden “aşırı”,”ırkçı”, “faşist” sayılmaya başlanmasıdır.  Atsız’ın tırnağı etmeyecek  yüzlerce oy esnafı bugün özünden habersiz oldukları milliyetçiliği bize Arap kafasıyla kabul ettirmeye çalışırken başımıza gelen işte  asıl bu!

1- Öksüz İ.; “Niçin?”; Bilge Kültür Sanat; 2013; Shf:72


4 yorum:

selcen dedi ki...

Çok güzel.Derhal paylaştım.

Afşar Çelik dedi ki...

Teşekkürler fendim, eksik olmayın.

Adsız dedi ki...

Erol Güngor okudunuzmu hiç?

Afşar Çelik dedi ki...

Elbette :) Nereden anladınız? Okumuş birinin ilgisini ve takdirini kazanabildiğime sevindim. Teşekkürler ve saygılar.