17 Aralık 2013 Salı

Türk İslâmcılığın Haddini Bilmezliğine Küçük Bir Cevap

Türk  milliyetçiliğinde dinciliğin daha siyasallaşmanın en başında belirleyici bir tercih olarak kendini belli etmesi çok belirgin  bir vakadır.

Dincileşen Türk milliyetçilerinin en büyük ayıbı, Türk milliyetçiliğinin varlık sebebi olan Türkçülere  ettikleri saygısızlık ve vefasızlıktır.

“Civciv yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmemiş” der ya atalar, o babdan…

Türkiye’de siyasal milliyetçiliğin var olmasını sağlayan şey Türkçülüktür, Türkçülüğün yılmayan, bükülmeyen, taviz vermeyen uyarıcılığı, öncülüğüdür.

Arvasi, Serdengeçti gibi  bir takımlarının isimleri bile yokken Balkan’larda  Türk varlığının ekin gibi biçilmesine şahit olmuş insanların, ellerindeki tek varlık olan Türklüklerine sarılmalarından ibaret Türkçülerin tutumunu, “dinsiz”, “şaman” gibi küçümsemek hele de onların tavizsizliğini bir tür ayıp ve taktik bozukluk gibi görmek, kim ne derse desin haddini bilmezliktir, saygısızlıktır. Bu saygısızlığı edenlerin özelikle sözde “İslâm ahlak ve faziletiyle kuşandıklarını sanan” insanlar olmaları acıdır. Bu tavır, Türk düşmanı Arapçı/enternasyonalist bir düşmanlıktır.

Milliyetçiliğin siyasallaşması, onun kurucularının tarihe, felsefeye, kültüre gösterdikleri ilginin ortadan kalkmasına ve işin, sadece siyasal bir retorik savaşı haline getirilmesine, karikatürleştirilmesine sebep olmuştur.

Bu açıdan siyasal milliyetçilik,  ne kadar saf ve iyi niyetlerle başlamış olursa olsun zamanla Arap taklitçisi bir kitle hareketine dönüştürülmüştür. Bizi burada üzen bir başka şey, komünizmin gerçek tehdidine karşı kahramanca savaşan Türk evlâdının mirasının, bir tür yeni Taliban veya El kaide efsanesi haline getirilmesidir.

Türkçüler Türk varlığının, Türklük binasının mertekleridir.  Binalar bükülmezliğine, eğilmezliğine güvenilen temellerin ve direklerin üstüne kurulur, her rüzgâra göre farklı eğilen söğüt dalları üzerine değil!

Türk İslâmcı  denen seyreltilmiş Taliban özentileri şunu bilmelidir ki bu ülkede Türk varsa bunu, hiç kimseyle Türklük hakkında “uzlaşmamış” olan Bozkurt atalarımıza borçluyuz. Türklük üzerinde tartışılacak, taktik mantık oyunları oynanacak bir retorik konusu değildir.

 Türklük, varlığını, türkülerini, destanlarını, tarihini, Arap kibrine, Çin kalleşliğine, Rus hoyratlığına, Ermeni ihanetine, Rum kancıklığına karşı kanıyla savunmuş insanların eseridir. Bu yüzden bu tarihi mirası tavizsiz savunan bir avuç Türkçü’yü küçük görmek hele de onlara siyasal taktikler  adına akıl vermeye kalkmak hiç kimsenin haddi değildir!

Kürşat Türk İslâmcılar gibi Araplaşmış,  liderine tasmalanmış  bir muhallebi  yürekliler sürüsüne köpeklik etmedi.  

Kürşat bu gün sarkık bıyık bırakarak kendini Türk sanan insanların var olabilmesi için kendileri yok olurken  gözünü bile kırpmayan bir Bozkurt sürüsüne başbuğluk etti! Bu böyle biline!

Tanrı Türk’ü korusun!



2 yorum:

selcen dedi ki...

Herkes haddini bilsin.Güzel cevap.

Afşar Çelik dedi ki...

Herkes artık ağzına geldiği gibi Türkçülük hakkında konuşur oldu. Sanırım bunda dinciliğin "zaferinin "etkisi de büyük oldu. Ama o kadar uzun boylu değil!