Şu yorum Türk milliyetçiliğinin
anlayış darlığını gösteren delillerden biri:
“Ben hic katilmiyorum. Hele ki Turk köylüsüne Ziya Gökalp okutup
entelektüel seviyesini yükseltebilecegini söyleyen birine baska ne derse desin
katilamam.” (Okurumuz muhtemelen yurt dışından yazmaktadır. Türkçe karakter
olmayışını buna yoruyoruz)
Bu, bir yazımıza gelen okur
yorumlarından biri…
Şu cümleye cevaben yazılmış
görünüyor:
“Türk İslâm Ülküsü, Türk köylüsüne Ziya Gökalp anlatarak onu daha üst
bir entelektüel seviyeye çekmek yerine, onun kısıtlı terminolojisine ve
düşünüşüne uyan, dolayısıyla onu Türkleştirmekten ziyade Araplaştırmak sonucunu
doğurmuş, bir “türedi ideolojimsidir”
Her şeyden önce Türk milliyetçilerinin çoğu Ziya Gökalp’i okumamıştır bile. Onun milliyet duygusunun sosyolojik esaslarına inen tespitlerini, birer ideolojik hap gibi yutmak dışında, onu tanımazlar . O, milliyet duygusunun, milliyet olgusunun, sosyolojik temellerini göstermektedir. Bu açıdan bize, dinci hayallere, efsanelere, rivayetlere ve hurafelere dayanmaksızın, gözümüzün önünde duran gerçekleri idrak ettiğimiz takdirde, Türk’ü göreceğimizi anlayacağımızı anlatır.
Gökalp, Türk entelektüelinin ortalama kavrayışını yükselten, sosyolojinin yüksek terminolojisini entelektüel kafalara tercüme eden dahi bir entellektüeldir. Bu açıdan “Türkçülüğün Esasları” okur yazarlara Türkçülüğün sosyolojisini anlatan bir kitaptır.
Devri için bu bir zarurettir, çünkü okuma yazma oranının sıfıra yakın olduğu bir toplumda, sosyolojinin anlaşılması ancak bu şekilde mümkündü.
O bize “Türk” adının toplumsal kökenlerini, gerçek Türk insanının kavrayışını ortaya koyarak göstermeye çalışmıştır.
Sadri Maksudi’nin “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları” adlı eseri de milliyet duygusunun dayandığı olguları, okur yazarlara tercüme eden bir başka eserdir.
Her toplumda, entelektüellerle sıradan insanlar arasında, hem zaman hem de malûmat açısından bir kavrayış farkı bulunur. Çoğu zaman entelektüellerin tespitleri “ Henüz hazır olmayan bir toplum” tarafından reddedilir. Toplumun genelinde entelektüel algının idrak edilebilmesi ancak okuma alışkanlığının yaygınlığı ve yazılı eserlerin anlaşılabilmesi için yapılan faaliyetlerin yoğunluğuna göre hızlanır.
Marxizm gibi bir türedi felsefenin yaygınlaşması, öncelikle onun, romantik yönle tanınmasını sağlayan yazarların, sonra da “İşçi Üniversitesi” gibi ara kurumların varlığı sayesinde olmuştur.
Yazarlar ve kurumlar Marxizmi sıradan insanlara öyle şaşalı “tercüme etmişlerdir” ki bu gün hemen hemen hiçbir solcu, Kapital’de aslında normatif ahlâktan bir eser bulunmadığının farkında değildir. Oysa Marxizimin müdafaası tamamen idealist bir mantıkla ve normatif ahlâka dayanarak yapılmaktadır. Yani Marxizmin tercümesi, ideolojinin savunduğu ve içinde taşıdığı diyalektik cambazlıkla yapılmamıştır, yapılamamaktadır da…
Oysa Türk milliyetçiliği bu şekilde savunulması gereken bir ideoloji değildir.
Türk milliyetçiliği, diğer milliyetçilikler gibi içinden çıktığı milletin tarihi, kültürel ve siyasal şartlarıyla şekillenmiş Türk Milleti’ne özgü bir milliyetçiliktir.
Bunu Gökalp’in ve Arsal’ın “keşfî” çalışmalarına dayanarak söyleyebiliyoruz.
Türk milliyetçiliğinin siyasal kolu en büyük yanlışını, yaygınlaşmak, popülerleşmek adına, bu düşünüşü ve metodu terk ederek yapmıştır.
Merhum Atsız ve MHP ekibi arasındaki gerilim bu açıdan basit bir kapris değildir.
Bu “keşifçilik ve akılcılıkla”, “kurmacılık ve icatçılık” arasında bir mücadeledir.
Aynı zamanda , zaman isteyen özenli bir öğretim geleneği ile taşra sabırsızlığı ve tatminsizliği arasındaki mücadeledir.
(Devam edece
2 yorum:
İkisini birlikte okuyup öyle yorum yazıyorum.Elinize sağlık.Dilinize sağlık.
İkisini birlikte okuyup öyle yorum yazıyorum.Elinize sağlık.Dilinize sağlık.
Yorum Gönder