Bugün oda arkadaşım, klasik muhafazakar bir görüşle dedi ki; "Başbakanın bu söylediğini destekliyorum... Üniversiteye okumaya geliyor, sonra kanıyor bir yakışıklı herife, aynı evde de kalıyorlar, her haltı da yiyorlar.... Buna engel olmak lazım, toplumsal yapımızı bozuyorlar... Ortam böyle olunca yeni gelenlerde bunun normal bir şey olduğunu sanıp, aynı şeyi yapıyorlar..." dedi.
Ben içimdeki muhalif ruhun dayanılmaz baskısı ile söze atladım: "Ya kanmıyorlarsa, kendi arzularıyla, gönül rızası ile bunu yapıyorlarsa, o zaman ne olacak?" dedim. Kızdı, "olmaz öyle şey" dedi.
Bende "Yahu, beden onun bedeni, akıl onun aklı, irade onun iradesi, sana, bana ne oluyor, hele devlete ne oluyor?" dedim. Sustu...
Devam ettim; "Üniversiteye 18 yaş civarında gelinmiyor mu? Bu yaş nedir? Reşit olma yaşı değil midir? Hukuken anne babanın söz hakkının bittiği yerde, ham yobaz, kaba softanın, devletin ya da başbakanın müdahale hakkı nereden doğuyor? Bu doğrudan kişilik haklarına müdahaledir. 18 yaşını geçmiş, aklı baliğ biri kiminle yatacağı, kiminle kalkacağı, ne yiyeceği, ne içeceği ile ilgili kararları kendi hür iradesi ile verebilir... Verdiği kararların niteliği de niceliği de kendini bağlar... Suç işlemedikten sonra, ki zinayı bu hükümet suç olmaktan çıkardı... fuhuş yapmadıktan sonra bireyin kendisinden başkalarına halt yemek düşer... Ayrıca Allah'ın insana kendi Allahlığından (Külli iradesinden) verdiği en büyük hediyedir, birey olmak... Yani hür irade (Cüzi irade) sahibi olmak... Böylece insan kendi kararlarını kendi verme, verdiği kararların da mesuliyetini taşıyabilme gücüyle donatılmıştır..." dedim...
Abuk bir sessizlik oldu, sonra "haklısın abi, ama benim eve gitmem lazım" dedi ve sahneden çekildi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder