Bir gün Kızılay'a gitmek için Yenimahalle son durakta halk otobüsüne binmiştim...
Koltuğa otururken, arka koltuktaki tesettürlü kızın menekşe rengi gözlerini fark etmiştim.
Gerçekten güzeldi.
Çok gençti.
Gençlik, tazelik, her dem cazip ama geçip gidiyor bir nefeste...
Yerime oturdum.
Kitabımı açtım.
Okumaya başlar, başlamaz.
Kızgın bir kadın sesi yanındakine “Bu ülkede biz Müslümanlar da Kürtler kadar ayrımcılık gördük…” dedi.
Sözün devamını dinlemedim.
Geriye döndüm.
Konuşan, o menekşe gözlü kızdı.
Gözünde parlayan nefretin ışığını görür gibi oldum.
“Biz Müslümanlar”, ne çok duyar olduk bu ifadeyi…
Ne ara değişmiş bildik kavramlar.
Farklı anlamlar
yüklenmiş her birine...
Aynı şeylerden bahsetmiyorduk artık kullandığımız
aynı kelimelerde...
Bir gün ben şehitlerimizden bahsederken aynı zihnin erkek
cinsinden olanı "Allah ve din
yolunda mı öldüler ki, şehit olsunlar" demişti.
O yüzden artık ahlak
aramıyorum onların sözlerinde ama ağır geldi.
Onlar Müslüman ben neyim...
Çünkü onlardan, onların kabileden değilim.
En birleştirici olanı "dini" bile tefrik aracı yapmışlar.
3 yorum:
Çok güzel.
Bir türlü bitmek bilmeyen bu mağdur edebiyatı o kadar yordu ki... Şu yazımın http://goo.gl/MCb0ZS 7. paragrafında ben de bir mağduriyet örneği vereyim, ona ne diyecekler...
Evet gerçekten çok güzel.
Yorum Gönder