16 Eylül 2010 Perşembe

Türk Polisinin Ve Askerinin de Hayatı Bedava Değildir!



Hep Amerikan sinemasının şiddet dolu olduğundan şikâyet edilir. Oysa mesela mobese kameralarına yansıyan polis takiplerinde Amerika’da hayatın gerçeğinin çok daha şiddetli olduğunu dehşetle görürüz.


İnsan hayret ediyor. Plânlamacılık ve müdahalecilik virüsünün zehirlediği ekonomisine rağmen gene de dünyanın en müreffeh ve hür ülkesi sayılan ABD’de polisin bu kadar alenî şiddet uygulaması cidden insanın içini kaldırıyor.
Fakat…



Şöyle bir düşünüldüğünde polisin bazen aşırıya kaçmasına rağmen suç karşısında gösterdiği kararlığın, medeniyetin gereği olduğunu da anlıyoruz.
Çünkü iktisadi tabirle: “Biri mutlaka öder!”
Eğer hırsızlar, mütecavizler ve katiller , yaptıklarını ödemezlerse bunun bedelini mutlaka masumlar ödeyecektir.



Bundan dolayıdır ki filmlerdeki ABD vatandaşları polisin muhtemel haksızlığıyla karşılaştıklarında “Ben bir vergi mükellefiyim!” diye bağırır. Bu, Amerikan milletinin değerlerine bağlı olmanın, o hayat tarzına bir katkıda bulunmuş olmanın ifadesidir.
Dün Hakkâri’de bir mayın patladı. Etnik teröristlerin alçaklığına tam on vatandaşımız kurban gitti.


Patlamadan sonra olay yerinde bir çanta bulundu. Güvenlik güçleri görevleri gereği çantayı karakola götürdü.
Patlamanın olduğu yerdeki köyün ahalisinin ne yapmasını beklersiniz? Elbette gördükleriyle, bildikleriyle, güvenlik güçlerine yardım etmelerini, değil mi? “Vatandaşlığın” gereği budur. ABD’de polisten bilgi saklamak ağır bir suçtur. Çünkü masumların mağdur edilmesine yol açar. İmdi…


Olay yerini emniyete alıp, delilleri inceleyecek görevlilere oradaki köylüler ne yapmış? Görevli karakolu taşlamışlar!
ABD’de suçlular şüphesiz polisle sürekli çatışır. Ama hiçbir suçlu Amerikan askeriyle çatışmaz. Çünkü Amerikan ordusu ülkenin bütünlüğünü koruyan millî egemenliğim muhafızı bir kurumdur. Amerika’da Amerikan polisine silah çeker veya hayatını açık şekilde tehdit eder veya ona yaralayıcı şiddet uygulamaya kalkarsanız, hayat hakkınızdan vazgeçmiş, öldürülmeyi kabul etmişsiniz demektir.
Çünkü Amerikalılar bilir ki hem dünyanın en müreffeh ve hür ülkesinin yurttaşları olup hem de bu refahı sağlayan üretim ahlâkına toplumsal mutabakat oluşturan millî değerlere sadakatsizlik edilemez.


Türk mahkemelerinin inceleyeceği delilleri, Türk güvenlik güçlerinden almak için karakolu taşlayanlar işte bu yüzden “vatandaşlık” hakları tartışmalı insanlardır.
Hele bunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin açık bir düşmanı olan PKK’nın destekçisi olarak yapmaları doğrudan doğruya vatana ihanettir ve kaldırılan kanun maddelerinde bunun cezası idamdı!
Bu açıdan güvenlik güçlerine doğrudan PKK destekçisi olarak, hayatı tehdit edici, yaralayıcı şekilde karşı çıkan herkes aslında Türk vatandaşı olmak hakkını zımnen kaybetmiş ve düşman safına katılmış kişilerdir.



Bir ülkenin savaş girmesi için mutlaka savaş ilanını kendisinin yapması gerekmez. Bugün Türk vatanı bir etnik terör işgali altındadır.
Bu bir hayat memat meselesi olmanın ötesinde Türk adının varlığıyla ilgili bir anlam meselesidir ve Türk milleti bu anlamın tartışılamayacağını bundan yaklaşık yüz sene evvel göstermiştir.
Dolayısıyla eğer bu anlam bir kere daha tacize uğruyorsa, düşmanlar, saldırganlar ve onların işbirlikçileri olarak artık ciddi şekilde tespit edilmelidir.
Bu açıdan milletimizin açık düşmanlarının bizim kanunlarımızın koruyuculuğundan yararlanmaları mümkün değildir.



Bundan dolayıdır ki polisimizi ve askerimizi öldürmeye teşebbüs eden, onları yaralamak için eylem yapan, kamu mallarına devletimize düşmanlıkla zarar veren herkes de hayat hakkının ortadan kalkacağını ve bu yaptıklarını Türk Milleti’nin ödemeyeceğini bilmelidir. Otobüs’te Serap’ı, servis aracında Buse’yi katleden teröristlerin olay yerinde bulunmaları halinde ikinci bir emre gerek olmaksızın doğrudan vurulmaları, aynı şeyin, polise Molotof atan terör yandaşları için de geçerli olması, “ Irk’i, kavmî ve kabileci bütün ilkelliklerin ötesinde bir millet şuuru geliştirmiş ve bundan dolayı kendisiyle beraber olan herkesi, ırkına , diline bakmadan kendisiyle eşit sayan Türk Milletinin vatanına ihanet etmenin bedeli” olmalıdır.



Karakolu taşlayan köylülerin yaptıklarının yanlarına kâr kalması, hiçbir takibata uğramamaları, yeşil kartlarıyla devlete zarar verirlerken taşlarıyla da verebilecekleri kanaatinin ilkel kafalarında güçlenmesine yol açmaktadır. İnsanların emekleriyle, terleriyle, mesaileriyle karşıladıkları bütün sosyal yardımları sorgusuz sualsiz kabul edenlerin, Türk Milleti’nin büyük hüsn-ü kabulüne ve yarattığı menfaatlerden yararlanmaya hakkı olamaz! Amerika’da açık bir yaralanma ve ölüm tehlikesi halinde güvenlik güçlerine ateş etmek hakkını veren kanunlar bizde de çıkarılmalı ve karakolu taşlayanların, Molotof atanların, öldürmek istedikleri insanların hayatlarının bedava olmadığını artık anlamaları sağlanmalıdır.

Hiç yorum yok: