19 Eylül 2010 Pazar

Çoğunluk Gafleti ve Sukut eden Ahlâk



Sosyalistler zaten yarım asırdır, “Halkların kardeşliği” sloganı altında Kürt ırkçılığını destekliyorlar. Bu sloganın, Azerbaycan Türk varlığını tehdit eden Ermeni’leri Kafkasya’nın bağrına bir hançer gibi sokan sosyalist Rusya’nın bir sloganı olduğunu bile bile hem de…

Siyasî dinciler için de en nefret edilesi kelime "Türk". Zira dünyanın Araplaşmasına ve Emevi siyasal İslam’ının, “takva” ayrımlığının önündeki en büyük engel Türkler… Onlar için Müslüman olmak Araplaşmak… O yüzden Araplar’da bile olmayan tuhaflıkları dinleştirerek onlar da Türk Milletinin bağrına bunları bir hançer gibi sapladılar. Nitekim Bakü'nün sırtlarında Bakü'ye soyvyet işgal birliklerini sokan Kirov'un eski heykelinin olduğu binada Ermeni ve Azeri "halklarının dostluğunu gösteren bir "Halkların Dostluğu müzei" bile vardı....



Günümüzde, en kolay savunulan, çaya çorbaya limon ideoloji gibi görülen liberalizmin takipçileri, ideolojinin felsefesini bile okumaya gerek duymadan, aynen kınadıkları sosyalistler gibi körce ve bağnazca bir enternasyonalizmle, binlerce yıllık millî toplumun temeline dinamit koyuyor. Üstelik söylemlerinin, insan, silâh ve uyuşturucu kaçakçısı bir alçaklar şebekesinin sözde siyaseti olduğunu bile fark edemeyecek kadar gafiller. Şurası bir hakikat ki gaflet farkına varamamaktandır, dolayısıyla işler bu kadar aşikârken birilerinin gafil olduğunu söylemek ancak masumiyet karinesinden ve gene de hüsn-ü zandan dolayı olabilir.



Şimdi bu üç Türk düşmanı cemaatin ve elbette bebek katillerinin ortak söylemleri şu:
Canım burada sadece Türkler yaşamazken memlekete neden Türkiye densin? Eh madem memlekette sadece Türkler yaşamıyor neden resmi dil Türkçe olsun? Madem resmî dil Türkçe olmayacak o zaman neden Türk devleti diye tek bir devlet olsun? Madem tek bir devlet olmayacak neden tek bir bayrak olsun?”



Ondan sonra bu söylemlerin sahiplerinin “bölücü” diye nitelendirilmesine kızıyorlar. Ortada bir “teklik” var! Bu teklik HUKUK BİRLİĞİNE dayanıyor! Bu hukuk birliğini de ancak bir egemen kurabilmiş ki o da TÜRK MİLLETİ! Bu birliği kurmak hakkını çok tan kazanmış, kendi adını , kendisiyle aynı birliği paylaşan herkesle paylaşan büyük ve medeni bir millet!
İmdi ..
Memlekette her köy kendi dilini kullanıp da Türkçe’yi dışlamak hakkını elde ederse...
Türk Milleti kendi memleketine adını vermekten vazgeçerse…
Memleketin bir kısmında mahkemeler artık “Türk Milleti adına” karar vermez hale gelirse…
Türk aıdnın bu toprakların aslî sahibi olmadığını resmen kabul edersek…
Türk adını “etnik” bir ad kabul edersek…

Okullarda herkesin ayrı bir dilde öğretim yapmasına izin verirsek…
Acaba yukarıdaki güruh, terörün o gün biteceğine, memlekete derhal sulh ve sükûnun geleceğine inanıyor mu?


Peki bu şartları kabul ettikten sonra Kürt ırkçılarının kendilerine göre Kürdistan denen topraklardaki Türk varlığını kime neye göre ayırıp bunlara nasıl muamele edeceğine dair ne düşünüyorlar? Sınırlarımızın güneyindeki ırkçı Kürt ilkelliğinin, kabileciliğinin gösterdiği vahşete bu topraklarda rastlanmayacağını nasıl garanti ediyorlar?
Önlerinde kanun gücü ve güvenlik güçleri varken bile Türk adına silahlarıyla kin kusanların, önlerindeki bu engel kalkınca bu topraklara neler yapabileceğine dair herhangi bir fikirleri var mı? Yoksa akıbet ne olursa olsun, bu toprakların kaderini sırf ellerinde silah olduğu için hır çıkaran çakal sürülerinin keyfine terk edivermemizi “barış” diye kabul edecek kadar vicdandan mı yoksunlar? Kendi ailelerinin ırzını, namusunu, mütecavizlere ilk zor kullanmada teslim edebileceklerini böylece görüyoruz.

Bazı saf Kürt kardeşlerimiz kimsenin niyetinin bu olmadığını söylüyor ama, ayrılma en ufak şekilde gerçekleşirse sanırım ellerinde kalaşnikoflarıyla pasaport kontrolü yapacak olanlar bu kardeşlerimiz olmayacak…


Kürt ırkçılığının şiddetine teslim olmak, insanlık değerlerini eşkıyaların, mütecavizlerin, katillerin insafına terk etmek olur! Vatansız da olsanız, milliyetsiz de olsanız bu sizin tercihinizdir ama… İnsanların ırz ve namuslarını, mal ve canlarını alçakların eline teslim etmek gibi bir tercihiniz olamaz! Hiçbir çoğunluğun da böyle bir hakkı olamaz! Ama elbette bunu anlayabilmek için demokrasiyi “ahlâk” gözüyle denetleyebilmek gerekiyor…


Hiç yorum yok: