12 Eylül 2010 Pazar

Referandumda Neyi Kabul Ettik?


Öyle görünüyor ki akıllarını kullanarak “evet” dediklerini düşünenlerin bilmediği şeyler önümüzdeki günlerde başımıza epey dert olacak.


Israrla övülen “Parti kapatma” usulüne getirilen değişiklik ile artık partilerin akıbeti, bağımsız yargının takdirinden ayrılıp iktidar partisinin eline veriliyor. Hiç kimse de böyle bir yetkiye sahipo hükûmetin canı isterse neler yapabileceğini düşünmüyor, düşünmek istemiyor.
Aslında Türkiye’de temel yanılgımız, sanırım hâlâ akıllarıyla karar veren, iyi niyetli, hakkaniyetli insanların birbiriyle yarıştığını düşünmemiz.


Öyle ya, “hayır” diyenlerin tamamının “darbeci”, “Ergenekoncu” diye günlerce yaftalandığı bir memlekette, bütün bu hakaretleri edenler ,bu akşam birlik beraberlik mesajları verdi ve hiç kimse “kötü niyet” ihtimalini gene aklına bile getirmedi.

Parti kapatmada takdirin hükûmetin eline bırakılması, her türlü faşist, ırkçı, şiddet destekli partinin, “siyaset” arenasına sokulabilmesine imkân verecektir. Çünkü artık, hukuka dayalı “ölçüden” değil, oy için uğraşan siyasî menfaatlerin uyuşmasından bahsedilecektir.
Nitekim iktidar partisi, ülkenin doğu ve güneydoğusunda adeta yalnızca kendi siyasi dinciliğinin girebilmesi ve diğer hiçbir siyasî hareketin temsil edilememesi durumunu sağlama alabilmek için etnik ırkçı terörün ve onun sözüm ona siyasi temsilcilerinin hiçbir faaliyetine karşı çıkmamaktadır.


Etnik ırkçılığın “demokrasiye” sokulabilmesinin adına “demokratik açılım” denmesi garabetinin bu ülkede %60’ a yakın oy alabilmesi, ülke genelinde bir akıl tutulması yaşandığının korkunç kanıtıdır.
Bundan sonra ne olacaktır?


Bundan sonra, teröristleri açıkça benimseyen, terör tehdidiyle siyaset yapan hiçbir “parti” kapatılamayacaktır. Bundan sonra açıkça ırkçı temellere dayalı vatandaşlığı savunan hiçbir parti sorgulanamayacaktır. Bundan sonra, mesela “millî irade” adına çoğunluğun, topluma her türlü siyasi dinci zorlamayı yapabilmesi mümkün olacaktır.


Bundan sonra “millî irade” adı altında çoğunluğun, hukuku gözetmeksizin her türlü siyasi manevrayı yapabilmesi, muhaliflerini susturabilmesi mümkün olabilecektir.
Bundan sonra şikâyet edebileceğimiz” hiçbir mercii kalmayacaktır.


Bundan sonra, “muhalefet” etmek, millî iradeye karşı gelmekle bir tutulacaktır. Nitekim bunun sinyalleri referandum sürecinde gayet net verilmiştir.
Bundan sonra “ milli irade” adı altında sınırsız bir cemaatler ve menfaat grupları koalisyonunun, engellenemez diktası başlayacaktır.



İşte bugün, etnik ırkçılığın, doğuyu ve güneydoğuyu “küçük ortak” olarak rehin almasının önündeki son engelleri de kaldırmayı kabul ettik. İşte bu gün etnik terörün siyasete pençelerini geçirmesini kabul ettik. İşte bugün, “millet” kavramının yerine aşiretlerin, cemaatlerin, ırkçı kabullerin yasalaşmasını kabul ettik. Yarın “millî irade” adına Anayasa’ya her türlü etnik grubun sokuşturularak ülkenin siyaseten de bölünebilmesini kabul ettik.
Ne diyelim? Hayırlı olsun…

Hiç yorum yok: