30 Eylül 2010 Perşembe

Eşitlik İdeali Ve Milletleşme I




Eşitlikle ilgili en güncel istismar, “ana dilde eğitim” denen taleple yapılıyor.
Buna göre eğer Kürtler “eşit” yurttaşlarsa kendi dillerinde eğitim yapmamaları için hiçbir sebep olamaz.

İlk bakışta mantıklı gelen bu iddia, “kayıt ve şart” gözetilerek değerlendirildiğinde o kadar da masum ve meşru görünmemektedir.
Birincisi Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletleşmesinin resmî olarak ifade edilmesidir.
Bu ilân, meşru ve kazanılmış bir savaşla, yani hayatın ve ölümün en keskin ayrımıyla netleştirilmiş ve duyurulmuştur.

Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin “anlamı” ve kuruluş felsefesinin tartışılması bitmiştir. Böyle bir tartışma ancak tekrarlanan bir savaş ilanı ile yapılabilir ki etnik ırkçıların Türkiye’yi sürüklemek istedikleri nokta bu sefer “toptan ve büyük” bir iç savaştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Milletleşmesinin nihaî ilânı olması esasen Türk Milleti’ne has bir durum da değildir.

Millî devlet haline gelmiş ve milletleşmesini tamamlamış bütün toplumlar, kendi tarihlerine bu safhada aynı noktayı koymuş, milletleşme durumları üzerindeki tartışmaları bitirmişlerdir.
Bu bir zorbalık, bir adaletsizlik, bir eşitsizlik midir? Şüphesiz hayır!

Çünkü “milletleşme” denen dönüşüm, insanların ana-baba, soy-sop, kan bağı, aşiret mensubiyeti ilişkileri gibi “görebildiğine/tanıyabildiğine” hürmet etmekle tebarüz eden basit ve ilkel değer ve normlarından, daha soyut değer ve normlara geçmek iradesini göstermesinden başka bir şey değildir.

Dünyada pek çok etnik topluluk vardır fakat çok daha az sayıda” milletten” bahsedebiliriz.
Bunun sebebi milletin uydurma bir kavram olması değildir. Bunun sebebi, insanların kan bağının, kabile/aşiret kolektivizminin güvenliğini bırakıp soyut değerler üzerindeki mutabakatın güvenliğine geçmekteki farklılaşması, eşitsizliğidir.
Bu noktada eşitlik kavramına yüklenen genel kolektivist “dağıtımcı” vurgunun yanlışlığını belirtmekte sayısız fayda vardır. Eşitlik genellikle bir dağıtım ölçüsü olarak ele alınmakta ve insanların birbirlerinden farkız şekilde “nimetlerden” yararlandırılması anlamında sıkça kullanılmaktadır.

Oysa kelime olarak eşitlik bir eşlik, tıpatıp benzerlik anlamına gelir. Bu kavramın cansızlar, bitkiler ve hayvanlar için kullanılması son derece mantıklıdır. Çünkü bunlar en nihayetinde insanın hayatta kalması, yararlanması için gerekli olan şeylerdir ve her cinse ayrı olmakla beraber cinslerin her bir elemanına veya üyesine aynı şekilde davranılır. İneklerin cinsleri süt elde edilmesi yönünden birbirlerinden farklılanmaz. Veya mezbahaya yollanan hayvanlar, hastaları dışında, farklı muamele görmez.


Oysa iş insana gelince ona aynı şekilde muamele edemeyiz. Her ne kadar bazı indirgemeci arkaik bilim adamları insanı hayvan sayıverse de onlara göre “eser yaratmak” gibi önemsiz bir ayrıntısından dolayı insan popülasyonu, birbirinden farklı ve “birey” denen üyelerden oluşur. Dolayısıyla böyle bir beraberliğe bir sürü muamelesi yapamazsınız.
(Devam edecek...)

Hiç yorum yok: