5 Mart 2014 Çarşamba

Siyasal İslâmcılıkla Kirlenmiş Siyasal Milliyetçilik Karşısında Dimdik Bir Duruş: TÜRKÇÜLÜK

Milliyetçilikteki  fikrî savrulmalar dine bakış ve milliyetçiliğin anlamı  noktalarında meydana geliyor.

Milliyetçilik bir ideoloji midir? Bir siyasi parti programı mıdır? Bir doktrin midir?


Eğer milliyetçilik bir ideoloji ise mülkiyet, toplumsal düzen, hukuk, iktisat konularında kendine özgü, kavrayıcı cevaplar üretmiş olması gerekir.  Türk milliyetçiliğinin siyasî kolu bunu yapmaya uğraşmış fakat başarıl olamamıştır. Başarılı olması da mümkün değildir. Çünkü mülkiyete, temel haklara, devlete, toplumsal düzene vs. bakışta sosyalizm ve liberalizm kutuplaşmasının dışına çıkabilecek bir üçüncü yol geliştirmesi mümkün değildir.

Her şeyden önce siyasal milliyetçilik, geliştirdiğini iddia ettiği üçüncü yolun eninde sonunda derece itibariyle bu iki kutup arasında, bu iki kutuptan birine daha yakın bir şey olacağını artık anlamalıdır.

Bugüne kadar Türk milliyetçiliği MHP’nin tekelinde onun yürüttüğü bir siyasi parti programı olmaktan ileri gidememiştir. Bunun sonucunda da o, diğer partilerin rahatlıkla reddedip karalayabileceği, değersizleştirebileceği basit bir taraftarlık haline indirgenmiştir, değersizleştirilmiştir.

Türk milliyetçiliğinin,  bir partinin yöneticilerinin gel geç siyasi heveslerinin ve hesaplarının oyuncağı haline getirilmesi, başlangıçtaki amaç ne kadar ulvi olursa olsun, onun büyük fikrî, entelektüel ve ahlâkî mirasının  gömülmesini, unutulmasını doğurmuştur. Ortaya Türk milliyetçiliğini, onun kurucularından daha iyi bilen  Arvasi, NFK, Serdengeçti gibi insanlar çıkıvermiştir Bu gün milliyetçiliğin temeli sanılan bu insanların ne Türkiye dışındaki Türk  topluluklarından, ne büyük Türk  tarihinden, Türk toplumsal düzeninden ne de Türk’ün dünyayı telâkki edişinden haberleri vardır.

Bu insanların Türk milliyetçiliğine sızmaları,  Türk milliyetçiliğini tekeline alan,  kendisini onun sahibi ve belirleyicisi sanan siyasî hareketin yanlış milliyetçilik algısının sonucudur.  Ortaya tarihimizle hiçbir ilgisi olmayan, tarihî mirasımızı Araplarla paylaşabileceğini sanan bir melez hareket çıkmıştır.

Herhangi bir fikri siyaset vasıtası haline getirdiğinizde o fikri artık  akıllardan ve vicdanlardan söküp partilerin menfaat aracı haline getirirsiniz. Dinci partilerin en büyük zararı, nasıl dini, partiler eliyle uygulanacak bir parti programı haline getirip her türlü eleştiriye, hakarete ve nefrete açık hale getirmekse;  siyasal milliyetçiliğin de hatası, Türk milliyetçiliğini üzerinde kurulduğu akıl, mantık ve vicdan çizgisinden çıkartıp  menfaat dağıtıcısı bir partinin basit olanı haline getirmiş olmasıdır. Belki zamanında “kendini milliyetçi sanan köylü gençlerin” ortaya çıkması sağlanmıştır ama daha sonra “kendisini milliyetçi sanan” gençler Süleymancılık, Nurculuk gibi   dinci fitne hareketlerinin tuzağına düşmüştür.

Türk milliyetçiliğini, müktesebatı tartışmalı parti yöneticilerinin üzerinde konuşabileceği, yönetebileceği bir parti programı haline getirenler, dine bakışta da  Türk milliyetçiliğinin kurucu fikir babalarından ayrılmış ve kökten dinci, selefi Arap yorumunun Türkiye’deki uzantılarının tavrını benimsemişlerdir. Bugün Türkiye’deki iktidar açıkça selefi yobaz  ve kıyıcı Arap İslâmcılığını benimsiyorsa bu sadece ona özgü bir davranış değildir. Bugünkü dinci iktidar, içinde MHP seçmeninin de bulunduğu, dini ideoloji olarak benimseyen yığınların ilkelliğinin bir tezahürüdür.

Bugünkü  Türk milliyetçiliği, artık “Allah sevgisi” ile “şeriat yobazlığını” ayırt edemeyecek kadar  cahil, yüzeysel bir harekettir.  Şeriat denen muamelat yobazlığının Allah’a imanın şartı olduğunu sanmak belki Arapçı yobazların düşünüş tarzı olabilirdi ama bugün MHP bu anlayışı hiç  bir şekilde eleştirmeden doğrudan milliyetçiliğin içine sokuşturmuştur.

Kerameti kendinden menkul bazı danışmanlar ve “akil adamlar” Türk milletinin şehadet anlayışını selefi yobazlarının intihar bombacılarının ölü seviciliğiyle özdeşleştirmeye kalkıyor. Seyyit Onbaşı zırhlıları batıran mermileri kaldırırken bir “Türk askeri” olarak besmelesini çekmişti. O, konuştuğu dilini adının Türkçe olduğunun, “Türk Bayrağı” olan bayrağının, Türklüğünün farkındaydı. O, adı Müslüman olan kalleş Arap şeyhleriyle aynı şekilde  Müslüman olmadığının da farkındaydı. Farkında olmayanlar sadece İslamiyet’i parti programı olarak kullanıp şeriat devleti kurduklarında,  hakkı inşaa edeceklerini düşünen “milliyetçi” namlı Arap sevicilerdir.

İşte son dönemde ortaya çıkan Türkçü- Türk İslâmcı tartışmasının temelinde dine ve millete bakıştaki bu köklü fark gelmektedir.

MHP kendisini AKP karşısında Türk milletinin tek ve tartışılmaz savunmaz mevzii sanmaktadır. Oysa MHP olmasa dahi Türk milleti,  Türk adının mahiyeti, tarihi ve önemi hakkında yeterince bilgi ve inanç  sahibidir. MHP’nin anlayamadığı şey, Arvasi, Serdengeçti, NFK gibi Atatürk düşmanı dinci, şeriatçı ümmetçi insanların Mehmetçik’in samimi dindarlığını hiç idrak edememiş olmasıdır.

MHP’nin Arvasi, NFK ve Serdengeçti’den tevarüs ettiği din anlayışı AKP’nin beslendiği anlayışın ta kendisidir.

Bundan dolayı MHP bütün vatansever söylemlerine rağmen ümmetçiliğin oy tabanında hiçbir karşılık bulamamaktadır. Çünkü hayatı şeriatın penceresinden gören hiç kimse için Türk adının, Türk Bayrağının, Türk tarihinin bir anlamı ve önemi yoktur. Bir Türkçü Türk adını değerlerinin, normlarının ve ahlâkının temeli sayarken şeriatçı bir “milliyetçi” için bütün bunların kaynağı ancak  dindir. MHP vatandan bahsederken aslında şeriat etrafında birleşmiş kimliksiz hayalî bir Müslüman toplumundan bahsettiğini ne yazık fark edememektedir.

Türk İslâmcı, şeriatçı bir milliyetçi için  “Türk” denen varlık, ancak şeriata hizmet ettiği kadar önemlidir.

Şeriatçı bir milliyetçi için hayat, din tarafından idare edilmesi gereken bir ameller toplamıdır. Oysa bir Türkçü için din, hayata tesir eden ama hayatın kendisi olmayan bir güdüleyicidir.

Bugünün siyasal milliyetçilerinin bütün hesabı  MHP’nin “herhangi bir şekilde” iktidar olmasıdır. Yapılan her işi bu anaca göre değerlendiriyorlar. MHP’yi eleştiren Türkçülerin aslında “AKP’nin tezgâhına su taşıdığını” ( Ona “Değirmenine su taşımak” denir ama  “Benden iyi tarihçi yoktur! gibisinden övünen yarı okumuşların cehaleti dehşetengizdir!) söyleyen yarı okumuş bir takım danışman vs takımı MHP yüzünden Türk milliyetçiliğinin  uğradığı ağır tahribatı anlayamayacak kadar kör ve vicdansız.

Bütün Türk milliyetçiliğini MHP’ye bağlayanlar milletin ortak değerlerinin yıpranmasına sebep oluyorlar.  “Atatürk milliyetçiliği” dene kavramın ortaya çıkmasındaki en büyük sebep Türk milliyetçilerinin Türkçülüğün yerine ümmetçiliği benimseyip milliyetçiliği medeniyetçilikten, akılcılıktan, hürriyetlerden ve hukuktan ayırmış olmalarıdır.

Bu yüzdendir ki MHP aslında Türk milletini etnik Kürt ırkçılığına karşı savunurken diğer yandan Vahabî yobazlığının mantığı ve yöntemiyle, AKP ümmetçiliğini ve  vahşetini  ha bire besliyor.

İşte sadece bu yüzden artık Türkçülerin ümmetçilikle kirletilmiş siyasi milliyetçilikten kendilerini ayırmaları 
 elzem oluyor. Milletleşmeyi/ uluslaşmayı, ümmetçi, yarı okumuş bir takım meczupların elinden alıp tekrar insanlık burcunun tepesine dikecek olanlar, yalnız Türkçülerdir!



Hiç yorum yok: