16 Mart 2014 Pazar

Egemenlik Devlet Hizmetleri Ve Kimlik

Sözde Kürt sorununda “Kürt kimliğinin inkâr edildiği” söylemine sarılanlar, sanki memlekette devlet hizmetlerinde “ırk ayrımcılığı” yapılıyormuş gibi bir kanaati  oturtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bu açık bir  yalan!

Geçmişteki Kürt etnik  isyanları ve teröründen dolayı devletin geçici bir süre Kürtçe ifade özgürlüğünü kısıtladığı doğrudur. Ama  hayat ve mülkiyet haklarının kullanımında hiçbir kısıtlama getirilmemiştir. Ülkede en zengin insanlar arasında Kürt ırkından olanlar mevcuttur.  Burada onların ırklarına, kökenlerine bakılmaksızın mülkiyet hakkının kullanımının sağlanması inkâr değil, ayrımsızlıktır.

Peki bu insanlar neden ayrıca bu haklarını “Kürt olarak” kullanmamışlardır?

Bunun sebebi, temel hakların kullanımını koruyan ve denetleyen devlet mekanizmasını kuran  toplumun Türk Ulusu olmasıdır.

Devleti kim kurmuşsa, emniyet ve adaleti kim ayrımsız şekilde temin ediyorsa  vatandaşlar onun “vatandaşı” sayılır.

Ermeni kökenli “Türk vatandaşları” vardır. Çünkü vatanı vatan yapıp burada emniyet ve adalet sağşayıcı bir tekel kuran toplum  Türklerdir. Vatan, ona bir anlam kazandıran toplumun adıyla ve sahipliği ile anılır.
Dolayısıyla sırf ırksal kökeni ayrı diye ırksal kökenden çok daha bağlayıcı ve kapsayıcı bir birlik gerçekleştirebilmiş, bu sosyolojik yapıdaki benzeşmeye dayanan bir hukuk birliği kurarak ayrımsız bir kanun önünde eşitlik sağlamış bir ulusa hele silâh çekmek kabul edilemez.

Türk devletinde memurlar vatandaşlara bu yüzden, ırksal köken sorarak hizmet etmez. Çünkü meşru bir “devlet yapısı” ırksal bağlılıkları aşan bir kanun uygulayıcılığını elzem kılar. Nasıl her sorumlu insanın, onu tanımamızı sağlayan bir ismi ve kimliği varsa, bir devlet  aygıtı kullanarak sorumluluk taşıyan  toplumsal yapının da bir kimliği olmalıdır.

Sorun şudur: Toplumsal adların temsil ettiği kimlikler salt etiketler değildir. O adlar, toplumsal gelişmişlik düzeyini ve bu düzeyin ortaya çıkardığı bütün zararları ve sorumlulukları da taşırlar. Bu ne demektir?

Bu, ulsulaşamamış Kürt kimliğinin egemenliğindeki  topaklarda uygulanan kanunsuz ve hukuksuz işlemlerin meşru devlet  penceresinden görülemeyeceği anlamına gelir.

Türk devleti , devlet olmanın  getirdiği kanun önünde eşitlik  idealini sağlamış mıdır? Şüphesiz evet.

O halde  birilerinin, uluslaşmanın siyasi, tarihi ve hukuksal sorumluluğuna akıl erdiremeyip uluslaşmayla şekillenen devlet yapısını  kabile mensubiyetine göre değiştirmeye çalışması sadece cehalet değildir; aynı zamanda düşmanlık ve ihanettir.

İşte Kürt kabileciliğinin yaşadığı  ırka dayalı bağlılığını asırlar önce terk ederek bir millet adıyla kendi topraklarında  adalet ve emniyet sağlamak hakkını yani egemenliği kanıyla kazanmış Türk Ulusu’nun devleti, bu yüzden kesinlikle meşrudur.

Bu meşruiyeti tartışmaya kalkmak da vatana ihanet ve savaş ilânıdır. Kürt enik ırkçılığının  ilkel beyninin idrak edemediği üstün ve medeni durum, budur.



Hiç yorum yok: