18 Ocak 2011 Salı

Stad Protestosunu Doğru Okumak


Sadece Dünya Basketbol Şampiyonası ile sınırlı kalsaydı, anlayabilirdik. Neticede basketbol seyircisinin profili iktidara uzak.

Arena açılışındaki protestolar ise artık bazı şeyleri tekrar tekrar düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.

Geri bir ülkenin vatandaşları olarak futbolla nasıl yönlendiriliverdiğimiz herkesin malumu. Futbol, devletimizin, hükûmetiyle, bürokrasisiyle neredeyse tam bir ifade özgürlüğü alanı saydığı tek faaliyet. Bu yüzden televizyonların en gözde programları arasında, siyasetten bile ateşli tartışmaların yaşandığı spor (futbol) programları geliyor.

Türk vatandaşları, seçip tapındıkları siyasetçilerin ve ebedî bürokrat kralların elinde bir futbol tebaası haline gelmiş durumda.

Bir futbol tebaası için hayat, doğrudan doğruya gırtlaktan içeri giren şeylerden ibarettir. Eğer yiyebildiğin kadar çok yiyemiyorsan, açsındır. Bu, hükûmetlerimizin vatandaşlarımız üzerindeki şartlandırmasıdır. Bu davranışın sağı solu yoktur. Ama bu anlayışın, ideoloji yelpazesinde sosyalizmin dibinde durduğu da şüphesiz. Vatandaşların devlet tarafından beslenmesi ve güdülmesi anlayışı bizde “sosyal devlet” diye tanındığından futbolla uyuşturma da bu işin narkozu olarak gayet güzel kullanılmakta.

Bu anlayış, siyasal dincilerin tuhaf “hizmet” sloganıyla mükemmel şekilde örtüşüyor.

Galatasaray’ın elindeki malını alıp ona dağın başında bir yer verip gayrimenkulde muazzam bir rant sağlamanın adı “hizmet” oluyor.

Bu hizmet safsatasının iki çarpıklığı var:

Birincisi hükûmetin bir bağış veya lütuf gibi sunduğu bu işler zaten bedava yapılmıyor. Vatandaşın kesesinden alınan vergiler, “hizmet” adıyla harcanıyor. TOKİ denen gayri menkul bürokrasisi bu işleri tamamen vergilerden finanse ediyor. Yani ortada “fisebilillah” bir hizmet yok! Kimse de vergi mükelleflerine “Seyrantepe’de” bir stada ihtiyacınız var mı?” diye sormuyor.

İkincisi, eğer bu hizmetler karşılıksızsa, yapıldıklarından bahsetmek, yapıldıkları için milletten teşekkür beklemek, milleti minnettar kılmaya çalışmak demektir ki bu da ayıptır!

Eğer Seyrantepe’den Taksim’e metro hattı elzem idiyse ve bu yapılmışsa, bu zaten ilgililerin görevidir ve görev için teşekkür beklenmez. Bundan dolayıdır ki görevlilerin hizmetteki kusurları eleştiriye açıktır.

Hükûmet, uzaydan aldığı paralarla milleti abad eden bir hayır kurumu değildir.

Hükûmet, uzaydan gelen ve insanüstü hikmetlerle hareket eden bir allâme değildir.

Bir memlekette hükûmet otoyol yapmakla övünemez.

Bir memlekette hükûmet vergi havuzunu keyfe keder harcamaya “hizmet” diyemez.

Bir memlekette toplum etnik ırkçılıkla ayrışmaya başlamışsa…

Bir memlekette milletin bir kısmı, diğerlerine düşman bir “ordu” haline getirilmeye çalışılıyorsa…

Bir memlekette, devleti kuran milletin varlığı resmî metinlerden silinmek üzereyse…

Bir memlekette etnik terörün tehdidi yüzünden sokağa artık korkuyla çıkılıyorsa…

Bir memlekette devletin yumruğu sıradan inanların tepesine hızla inerken örgütlü şiddete karşı suskun kalıyorsa…

Bir memlekette insanlar yabancıların tehdidiyle huzursuzken vatanlarının sınırlarında sürekli huzursuzluk varken mütecavizlerle anlaşılacağı, uzlaşılacağı söyleniyorsa…

O memlekette insanların boğazına kaç dilim ekmek soktuğunuzun, yerin altına kaç kilometre metro döşediğinizin, kaç torba kömür dağıttığınızın, kime ne kadar lüks stadlar inşa ettiğinizin ve bunlara “hizmet” dediğinizin hiçbir önemi yoktur.

Eğer bütün bunlar olup biterken elinizdeki yetkiyle bambaşka şeyler yapıp da teşekkür bekliyorsanız, siz milletinize yabancılaşmışsınız demektir.

Arena’daki protesto işte bu yabancılaşmayadır. Türk insanıyla hiçbir ortak değeriniz, normunuz, anlamınız kalmamışsa, yapmanız gereken hatalarınızdan dolayı milletten özür dilemektir, millete hizmet ettiğinizi söyleyerek onu minnettar ve mahcup bırakmaya çalışmak, değil.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Şaka gibi bir yazı olmuş. Olaylar ancak bu kadar taraflı yorumlanabilir.


"Galatasaray’ın elindeki malını alıp ona dağın başında bir yer verip gayrimenkulde muazzam bir rant sağlamanın adı “hizmet” oluyor." Hangi malmış o? Mecidiyeköy'deki arsa zaten devletin malı, Galatasaray'ın kira süresi dolmuş, yeniden kira ödeyecek durumda da değil. Yani devlet tekmeyi basıp kovabilir oradan isterse.

"Türk insanıyla hiçbir ortak değeriniz, normunuz, anlamınız kalmamışsa": Bu adamları başka ülke vatandaşları mı seçip gönderdiler?

İktidarı herkes sevmeyebilir ama saygı duymak ayrı bir şey. Siyasetçilere hizmetleri için teşekkür etmek istemeyen etmez, ama onları her gördüğünüz yerde yuhalamak da çocukluktan başka bir şey değil. Siyaset kurumunu aşağılamak sonuçta bu ülkeye zarar veriyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Adı olmayan misafirim hoş geldiniz. Sizinki de şaka gibi bir yorum olmuş yani... Demek iktidar bloglara kadar izlemeye başladı eleştirileri...

Tutalım Ali Sami Yen devletin malı idi, ne değişir? devletin malı olunca iktidarın malı mı oluyor?

Bu ülkenin insanları yanılmış olamazlar mı? Hitler de Alman halkı tarafından seçilmemiş miydi, pardon?

Bu ülkenin insanlarının açılımdan bir şey beklediğini, gece gündz etnik ırkçılıkla tehdit edilirken " Canım memlekette bizden birileri var!" dediğini falan mı sanıyorsunuz?

İktidara saygı duymak eleştirmemek ve protesto etmemek midir? Öyleyse size bir şey diyeyim iktidarın protesto edilemediği rejimler faşizm ve komünizmdir.

İktidarı yuhalamak çocukluk mudur? Kime göre? Siyaset kurumu iktidar partisinen ibaret değil, protestolar da siyaset kurumunun bir parçası..

Siyaset kurumunu, sivil tepkileri alabildiğine baskılayarak iktidaırn kendisi tahrip ediyor, farkında mısınız?

Yazı taraflı mı olmuş? Kusura bakmayın da tepkilerini gösterenlere tahammülsüz insanlara karşı tarafsız kalmak, zımnen baskının taraftarı olmak demektir. Hani bitaraf olan bertaraf ediliyordu hocam?

Sizin demokrasi korkunuz o kadar tavan yapmış ki daha takma adla bile yorum yazamıyorsunuz. Bakın yorumlar için e mail mecburiyeti koymamışım, sadece genel ahlâka uygunluk gibi gayet geniş ve esnek bir ölçüyle yorumları değerlendiriyorum. Ben size benzemiyorum anlayacağınız adsız misafirim. her zaman beklerim.

Adsız dedi ki...

Yorumumu isimsiz olarak göndermem siteye üye olmamamdan kaynaklanıyor, yoksa demokrasiden korktuğum yok elbette. Merak etmeyin, iktidarın adamı filan da değilim. İktidardakileri muhalefeti ötekileştirmekle suçlarken siz de aynı hataya düşmeyiniz.

Görüşlerinize katılmıyorum, ama nazik cevabınız için de teşekkür ediyorum. Siyasete dair tartışmalarda hep böyle kaliteli üslup kullanılsa belki insanlar birbirinden daha az nefret ederler.

Afşar Çelik dedi ki...

Tekrar hoşgeldiniz. Siteye üye olmanıza gerek yok. Üye olmayanlar da rahatlıkla yorum bırakabiliyor.

Ötekileştirme aslında sağlıklı bir şeydir. Çünkü zorbalarla masular aynı değildir. Birinin öteki olduğu bilinmeli.

Ben de nezaketiniz içinteşekkür ediyor tekrar bekliyorum.