8 Ocak 2011 Cumartesi

Kim Barış Ve Kardeşlik İstiyor?


Barış ve kardeşlik mi istiyorsunuz?

O halde barış ve kardeşliğin gereğin yerine getirmelisiniz.

Güzel kardeşlerim, her memleketin bir ve yalnız bir sahibi vardır. Bu, Irak gibi Suriye gibi harita devletleri dışında hep böyledir. Yani devletini kendisi kurmuş her “millet” ülkesinin tek sahibidir. Türkler, kendi devletlerini kurmuşlardır, bu tarih boyunca böyle olmuştur. Hiçbir Türk devletinin başına başka bir ülkenin subayları tarafından taç takılmamıştır!

Dolayısıyla Türk’ler tarihleri boyunca hep ev sahibi olmuş bir millettir. Kendi evimizi yapar, içinde daima kendimiz hükmederiz.

Türk evinde yaşayan Türk’ün soyadını taşır! Türk, ev mahremiyetine dahil ettiği herkesi kendi ailesinden görür.

Kürtlerin Türk sayılması da bundandır. Çünkü dünyada Kürtleri kendi ev halkından sayan sadece Türk’lerdir. Ne Arap’lar ne Fars’lar Kürtleri hele ki kardeş bilir! Kürtler iran’da hiç mesabesindedir, Irak’ta Amerikan korumasındadır, Suriye’de çoğu kimliksizdir hem de düpedüz kimliksizdir!

Bir millet kendi meclisine ancak kendi ailesinden insan seçer. Kürt aşiretleri ufacık egemenlik halleriyle nasıl kendi meclislerine başkasın karıştırmıyorsa Türk Milleti de koskoca ve gelişmiş bir millet olarak kendi egemenliğine kendi ailesinden başkasını karıştırmaz.

“Kardeşlik” kayda ve şarta bağlı bir şeydir. Aynı evi , aynı mahremiyeti paylaşan insanlar “ailelerine” ihanet etmez! Aynı ailede bir sürü kardeş olur ama onları bir arada tutan ne kan bağıdır, ne başka bir şey! Kardeşlik ancak aileye hürmetle vardır ve bakidir. Aileye hürmetsizlik eden aileden atılır!

Her kardeş evini ayırmak isteyebilir ama hiçbir kardeş, odasını sırtlayıp götüremez.

Ey Kürt kardeşlerim! İçinde yiyip içtiğiniz, kaset yapıp slogan attığınız, lanetlediğiniz, “defol” deyip de sahibini kovmaya kalktığınız, evi sizinle paylaşanlara yıllardır hakaret edip kurşun yağdırdığınız bu ev, “Türk Evidir!” Bu evi kuran millete “Türk” denir!

Ve hiç kimse kendisine, kendi evinde hakaret edilmesini hoş görmez!

Türk’ü işgalci mi görüyorsunuz? Kendi evinde kendi sözünü söylemesine mi isyan ediyorsunuz? Kendi sözünü söyledi diye Türk’ü yok etmek mi istiyorsunuz?

O zaman evin sahibine silâh çekmekle hangi kardeşliği tesis etmek istiyorsunuz?

Türk’ün kendi evinde giremeyeceği odalar mı olacağını sanıyorsunuz? Varlık sebebiniz ve koruyucunuz, hamiyetli ve müşfik bir milleti red mi ediyorsunuz?

Peki bir aileyi reddettiğinizde, onun bütün mirasını ve haklarını da reddettiğinizi biliyor musunuz? Bir aileye hakaret edip onu tehdit edip de onun evini paylaşabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Sizi kullanan terör maşası siyasetçilerinizin, yarın siz mahallelerinizde kötülenirken, artık iş bulamaz hale geldiğinizde, sevilmediğinizde, komşularınız sizinle ilişkilerini kestiğinde nerede olacağını sanıyorsunuz? O zaman örgütünüzün gelip de her mahalleliyi tehdit edip sizi sevdireceğini mi sanıyorsunuz? Siz yarın pazar yerlerinde, artık resmen “ötek”i haline geldiğinizde insanları tehdit ederek ekmek parası kazanabileceğinizi, hamallık edebileceğinizi, ev kiralayabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Siz hangi güçle, kimi tehdit ettiğinizin farkında mısınız?

Aranızda herhalde PKKlı olmayan vardır. O halde neden kalkıp da ona karşı hakkı savunmamaktadır? Kaçakçılıkla şantajla, tehditle para toplayan adamların sözde bir namus ve ahlak davasını güdebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?

Sevgili kardeşlerim unutmamalıdır ki hiçbir ev sahibi ölmeden evini düşmana vermez. Hele Türk’ler hiç vermez. Bir ev de üzerinde çatısı olan bir ahır değil, içinde ev sahibinin adının ve töresinin uygulandığı mahrem ve mukaddes mekândır!

Elbette Türk adı da dünyadan silinebilir bir gün. Ama o güne kadar her Türk, adının, soyadının varlığını hür yaşamak için savaşacaktır! “Savaş kelimesini telâffuz edenler” çok dikkatli olmalıdır. Ne istediğinize dikkat etmelisiniz! Zira… Maazallah bir gün isteğinize kavuşabilirsiniz…

Ne mutlu Türküm diyene!

Hiç yorum yok: