15 Ocak 2011 Cumartesi

Etnik Terörün İki Yüzü


Yıllardır bilhassa sosyalist cenahtan gelen ve bir hakikatmiş gibi telaffuz edilen “PKK’ya karşı kurulan Hizbullah “ yalanının bu günlerde çöktüğünü görüyoruz.

Bu söylemin özelliği PKK’yı “devletin gadrine uğramış meşru ve mazlum bir hak arayıcı “ haline getirmekti. Bu söylemi en çok kullananlar da etnik ırkçılıkla başından beri omuz omuz omuza durmuş Türk soluydu. Çünkü onların amacı, ne şekilde olursa olsun, bedeli ne olursa olsun sosyalist bir devrimi gerçekleştirmek ve Türk devletini yıkmaktı. Bunun için Filistin’de ve Yunanistan’daki uluslar arası terör kamplarında eğitildiler, can aldılar.

Aslına bakılırsa Türk solu bu günde millî devleti yıkıp Türk adını ortadan kaldırarak kendine göre faşizmi ortadan kaldırmak hedefinden vazgeçmiş değildir. PKK’yı Karadeniz’de tutan, besleyen, destekleyen de DHKP/C , TİKKO gibi sol terör örgütleridir. CHP dahil hiçbir sol parti ve örgütten bu alçaklığı kınayan en ufak bir beyan gelmemiştir.

Bu gün haberlerde Hizbullahçıların PKK’ya barış çağrısı yaptıklarını işittik…

PKK’nın da Hizbullah’ın da derin devletin tasarımı olduğunu söyleyen çarpık ve hastalıklı paranoyak zihniyetin bu açık gerçekten ders alması zor gibi görünüyor.

Herkes açıkça biliyor ki PKK ve Hizbullah Kürt kökenli yurttaşlarımız üzerinde ciddi bir nüfuz savaşı veren etnik ırkçı iki örgüt. İkisinin de amacı Kürt kabileciliğini siyaseten egemen kılmak.

Bu açıdan Hizbullah’ın davranışı son derece tutarlı… Çünkü onun dinci yanı işin dekoratif kısmı. Hizbullah’ın omurgası, vakt-i zamanında Türk devletine karşı silâha sarılan, düvel-i muazzama piyonu şeyhlerinin etnik ırkçılığından ibaret. Din adına Türk adına duyulan nefretin de merkezinde yer alan en radikal örgüt Hizbullah.

İnsanları ırken resmi şekilde ayırıp açık ederek artık birbirinin yüzüne bakamayacak hale getirmeye aslında şehirlerin kenar mahallelerinde başlamışlardı. Kürt kökenli yurttaşlarımızı sürekli devlete ve özellikle Türk Milleti’ne karşı gerek ideolojik gerek dinî yönden sürekli kışkırttılar. Bu yüzden Türk adının tarihten silinmesi, egemenliğinin ortadan kaldırılması iki etnik terör örgütünün de ortak hedefi. Sanırım bu yüzdendir ki bu güne kadar hiçbir PKKlı Hizbullah’ı “faili meçhul cinayetler” için suçlamadı. Oysa faili meçhullerin en yoğun yaşandığı bölgelerin PKK ve Hizbullah’ın karşılıklı rekabetine konu olan bölgeler oldukları uzun zamandır biliniyordu.

İşin garibi derin devletle savaştığını söyleyen iktidar partisi, sürekli derin devletin oyuncağı olduğunu iddia ettiği bir örgütün üyelerinin bir anda hukukî haklarını düşünmeye başlıyor.
Bir emniyet yetkilisinin yazdığı söylenen “Tespihin İpi Koptu” adıyla yayınlanan bir kitaptan internette yayınlanan alıntılara göre “Hizbullah'ın yeni yöntemi, 'İslami Kürdistan' kurma amaçlı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Kürtçülük faaliyetine başlamış olması. Bunun için bölgedeki düğünlerde örgütün propagandacıları yoğun faaliyet gösteriyorlar”.
Türk devletine düşman liberal, sosyalist veya siyasal dinci bütün enternasyonalistlerin ağız birliği içinde Marksist Kürt ayrılıkçılığını korumak adına sahte bir Hizbullah korkusu yaratmaya kalkışması etnik ırkçılığı ve terörü mazur göstermek gayretinden başka bir şey değil. Oysa ne PKK ne Hizbullah Kürtçülük yaptıklarını gizliyor. İkisi de Türk devletini farklı cephelerden sıkıştırmak, halkı hem ırken hem de dinen ikiye bölerek millî bütünlüğü ve egemenliği zedelemeye çalışıyorlar.
Türk Milletinin egemenlik hakkının parti politikalarıyla, geçici oy sayılarıyla tartışmaya açılamayacağı ve değiştirilemeyeceği hakikatinin diğer bütün millî devletlerin sahiplendiği evrensel bir hukuk kaidesi olduğu artık anlaşılmalıdır. Aksi takdirde her oy çokluğu başka bir maninin ve çılgınlığın ülkenin yangın yerine dönmesine sebep olacaktır.


Hiç yorum yok: