29 Kasım 2010 Pazartesi

“CHP” Derken?..


Geçtiğimiz günlerde ölen DHKP-C lideri Dursun Karataş'ın rakibi Bedri Yağan yanlısı Dev-Sol, PKK bağlantılı Devrimci Karargah adlı örgüte katıldı. Selimiye Kışlasına yönelik havan topu saldırısı girişimini üstlenen Devrimci Karargah adlı yasadışı örgüt, geçtiğimiz haftalarda bir bildiri yayınlayarak Dev-Sol olarak da bilinen Devrimci Sol'un kendisine katıldığını açıkladı. 1978 yılında kurulan Dev-Sol, 12 Eylül 1980 öncesinde pek çok saldırı olayına karıştı...”*



Günlük politika yazmanın, hep sığ bir şey olduğunu düşünmüşümdür. “Falanca falancanın kayınbiraderine nasıl ihale pasladı da falanca il başkanı hangi müdürü nereye sürdü?” falan gibi çoğunun ağzını sulandıran dedikodular fakirin ancak midesini bulandırır. Ha birileri çıkıp da “Günlük politika bu mudur?” diye soracak olursa üzülerek bundan başka bir şey olmadığını söyleyebilirim.
Neden?

Çünkü geri bir ülkenin insanları için o an yenen ekmek dışında hiçbir şeyin önemi yoktur. Geri bir ülke bir yıl sonrası için ihtiyatını bugünden tüketmekte mahzur görmeyen insanların ülkesidir.

Türkiye’de gazete satışlarının tencere, tava, ansiklopedi, boyama kitabıyla, Türk Ordusu’nu meselâ Afganistan’a, Aden Körfezi’ne yollayabilen“ sivil iradenin” de kömür- makarna yardımıyla sağlanabildiğini herhalde hepiniz biliyorsunuzdur?

Hal böyle olunca CHP- BDP (PKK) yakınlaşmasının da bundan farklı olacağını düşünmek saflık olurdu. Her ne kadar yönetim bunu yalanlıyor görünse de Baykal’ın partiden uzaklaştırılma komplosunun, bu tip bir ittifakın temelini atmak olduğuna inanmamız için onun uzaklaştırılmasına sevinenlerin etnik ırkçılığa yakınlıklarına bakmak yeterli sebep aslında…

CHP öyle görünüyor ki etnik ırkçılığın ağzına bir parmak “halkların kardeşliği” balı çalıp üç beş puan daha fazlasını toplamayı siyasî kurnazlık sayıyor. Bunu anlamak kolay, aynı şeyi 1991 seçimlerinde yaptıktan sonra neredeyse Türk siyasetinden silinme noktasına gelmiş, 1999 seçimlerinde uzun bir tatile girmişti.

Geri kalmış ülke toplumlarının bir özelliği de kıyas yeteneksizliğidir. CHP sürekli “Atatürk’ün partisi” söylemiyle halkın güvenine ipotek koymak istemiştir ama yaptıklarının Atatürk’ün Türk milliyetçiliğiyle falan mesela hiç alâkası olmamıştır. 1980 öncesi ellerine kızıl bayraklar alıp da Türk adına nefret kusan, Türk polisine, askerine silâh çeken, “silâhlı propaganda” janjanlı ambalajıyla adam öldürmeyi bir politika haline getiren ne kadar hain varsa CHP bunların hamisi olmuştur.

İyi ama bu neden böyle olmuştur? Hani CHP Atatürk’ün partisiydi?

Çünkü CHP’nin benimsediği ideolojinin, Atatürk’ün bakışıyla uzaktan yakından ilgisi yoktu! CHP “ortasından” da olsa sola kaydıktan sonra artık tercihini, devlet güdümlü ekonomiden ve politbüro emrinde bir toplumsal hayattan yana koymuştu.

Bundan dolayıydı ki Kore’de çarpışan Mehmetçik’e kızarken Kore Savaşı’nı başlatan komünist Çin “emperyalizmine” gıkını bile çıkarmıyordu. Bundan dolayıydı ki gerçek insanlar Demirperde’nin arkasında STASSI, KGB gibi örgütlerin pençesinde ezilirken onların haklarını savunacak tek kelâm etmiyordu. Bundan dolayıydı ki Türkiye dışındaki Demirperde esaretindeki Türk topluluklarından bahseden herkese ağzı köpürerek “faşist”, “ırkçı” diye hakaret edebiliyordu. Bundan dolayıydı ki ülkenin bölünmesi için iki yüzyıldan fazladır faaliyet gösteren feodalite çocuğu etnik ırkçılarla ortak hareket ediyordu.

Kürtçü etnik ırkçılığın önce İP sonra CHP içinde yuvalanması tesadüf değildi.

Çünkü bu iki parti de enternasyonalistti ve millet ile ilgili her değere ölesiye bir düşmanlık duyuyordu. “ Milliyetçilik, azınlıklar için devrimcilik, çoğunluklar içinse faşizmdir” diyen Lenin’in saçmalıklarında buluşuyor ve Türk varlığını koruyan her kurumu yıkmak için teröristlerle, ajanlarla rahatlıkla işbirliği yapabiliyorlardı. Behice Boran’ın KGB’den para aldığı 1991’de KGB kasa makbuzuyla gösterildiğinde bu haber sadece bir kere yayınlanabildi. Bu gerçek bir ihanet, işbirlikçilik ve ajanlıktı ama bu gerçeklerin üzeri, solun inanılmaz reklamcılık kabiliyetiyle “hayali” bir Amerikan ürünü Türk İslam sentezi komplo hipoteziyle örtüldü.

Bir köşe yazarımız, “ O zamanlar her sosyalist Kürtçü, her Kürtçü de sosyalistti” diye boşuna demiyordu. Çünkü millî topluma mensup solcular ekonomik şartların belirlemediği herhangi bir toplumsal yapı olamayacağını, bundan dolayı da milletin ancak burjuva sınıfının ürettiği sahte ve hastalıklı bir “yanlış yapılanma” olduğunu düşünürken Kürtçüler de bu saplantılı bakışa sığınarak alabildiğine etnik ırkçılık yapıyorlardı. Bu yüzden meselâ hâlâ herhangi bir solcunun “Kardeşim tamam Türk demeyelim ama madem öyle siz niye durmadan Kürtlük’ten bahsediyorsunuz?” demediğini görebilirsiniz… Son mitinglerinin birinde CHP genel başkanı “Türk demedim, ama Kürt de demedim!” gibisinden tam da sosyalist fırsatçılık ve eyyamcılığa yakışır bir beyanda bulunmuştu. Böyle bir beyanın ahlâkî bir tutarlığının olup olmadığı bile tartışılmadı, çünkü sol mürekkepli diktatörlüğüne göre solcu olmak kelimelere istediğiniz zaman istediğiniz anlamı verebilmek yetkisini size tanıyordu.

Solculuk sadece “Ekmeği hakça paylaşalım!” romantizm hurafesinden çok daha zararlı yan etkiler barındırıyordu. Ekmeğin nasıl üretildiğine bakmadan, bütün maliyet unsurlarını yok sayarak fırıncının, çiftçinin, zahirecinin risklerini hiçe sayıp da gökten yağan bir şeymişçesine ekmeği bir politbüronun keyfine göre dağıtmak davranışının ahlâksızlığı hâlâ sol basın yayın esnafının taassubunundan dolayı ortaya konamamaktadır. Bu arada şunu da belirtmekte fayda var. “yandaş” diye sürekli kötülenen bütün basın yayın organlarının mutfakları, “sen, ben, bizim oğlan” ahbaplığıyla içeri doldurulmuş eski- yeni solculardan oluşur! Bu bir kuraldır! Hatta resmen kendinizi “liberal” olarak bile tanıtsanız, sizin oğlanlar bilirler ki sizin özünüz, rakı masanız vs sapına kadar solcudur, solcu kalacaktır.

Yani? Yani enternasyonalist, millet kelimesine düşman, “ulus” kelimesini bir semt ve ekonomik kollektivizm öznesi olarak anlayan, “halklar” diye ne idüğü belirsiz bir kolektifleştirme maymuncuğunu önüne gelen her yere sokmaya çalışan, toplumu Marx’ın hurafelerine göre yıkıp baştan yapabileceğini sanan, “son tahlilde” nihilist ve yıkıcı, yerçekiminden bile nefret edebilecek kadar toplumun doğasına düşman, nevrotik bir tipin çeşitli derecelerdeki örneklerinden oluşuyordu.

Hal böyle olunca, aynı teraneleri sıralayan herkesle sorgulamadan işbirliğine gitmek CHP gibi “solcu” bir parti için neredeyse namus borcu halini alıyordu. Buna mukabil daha önce dediğimiz gibi, işbirliği yaptıklarının özlerinde ırkçı olup olmadıkları, devlet denen yapıyı etnik saflığa göre arzulayıp arzulamadıkları, kurucu millî unsura karşı nefretleri gibi ilkellikleri sorgulamalarını sağlayacak beyin bölgelerini de kendi elleriyle kapatıyorlardı.

CHP gerçekten şimdi özüne dönmüştür. CHP artık gerçek bir solcu partidir. CHP millî devlete düşman, etnik ırkçılığın sosyalist emellerine hizmet eden eski haline rücu etmiştir. Bu açıdan “demokratik ittifak” diye oluşturulacağı anlaşılan etnik ırkçı-enternasyonalist solcu ittifakının bugün, yarın gerçekleşmesine kesinlikle şaşmayız.

Politik oy hesabı falan gibi ucuz spekülasyonlardan hiç hazzetmememe rağmen CHPli yoldaşlara bir iki uyarıda bulunmak isterim: Referandum haritasında zafer kazandığınız yerler sizin, Türk adına önem verdiğinizi düşünen son yerlerdir! Eğer ülkeyi kana bulamakta olan bir terör örgütünün siyasi şakşakçılarıyla oy uğruna işbirliğine gitmeyi ideolojik olarak kendinize yediriyor ve Leninist bir faydacılıkla sinekten yağ çıkaracağınızı sanıyorsanız “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacağınızı” garanti edebilirim. Ha o bölgelerde sizin oylarınız buharlaşınca ne olacak sanıyorsunuz?

Ama sizin için “Türk” demek ırkçılık olduğundan Türkiye’nin Kürtçe bölünmesinin, başörtüsüyle ayrışmasının da bir anlamı sizin için zaten yoktur. Sizin için “halkların kardeşliği” nasıl sağlanırsa sağlansın bir önemi yoktur! Çünkü siz bizim “vatan”, “millet”, bayrak” diye sahiplendiğimiz değerleri aşağılayan bunlara nefret duyan bir ideolojinin devamısınız.

Fakire öyle geliyor ki ülke hiç bu kadar düşmanlıkla kuşatılmamıştı. Dinci, Kürtçü, liberal ve sosyalist enternasyonalizmler demokrasi istismarıyla korkarım ki kendi elimizle kendi ipimizi çekmemize sebep olmasınlar…


*http://www.habername.com/haber/sol-teror-orgutleri-birlesti-10419.htm

4 yorum:

ayarsız dedi ki...

Yazı gerçekten hem eğlenceli ( üzücü bir konu ama bir yandan mizah var içinde sanki), hem bilgilendirici ( kendi adıma), hem de düşündürücü ( hepimiz adına ). Elinize sağlık.

Afşar Çelik dedi ki...

Sayın Ayarsız, ne zamandır yoktunuz? Ne güzel sürpriz? Beğendiğinize sevindim. Vakit ayırıp okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

Muhammet dedi ki...

Sevgili Üstadım yazdıklarınıza katılmakla birlikte bir ek yapmak istiyorum.

Chp deki operasyon sebeb-sonuç ilişkisinde bir yerlere oturuyor gibi. Mesela öncesinde Akp ye Abdüllatif Şener ile yapılmak istenen böyle bir şeyi amaçlıyordu.

Yani bilemiyorum ama, sanki "bir alevi partisi" oluşturulmak isteniyor. E zorlaya zorlaya bir meshep oluşturulmuşken bir de partisi oluversin gari, n'apalım...

Selam ve Saygılarla...

Afşar Çelik dedi ki...

Eczacım, hoşgelmişsiniz. Siz fakirhaneye uğruyor muydunuz? Ne güzel1 Ayağınıza sağlık!

İş sanırım sadece alevilikle ilgili değil hocam... CHP etnik ırkçılığın kitleselleştirilmesi, meşrulaştırılması işinin de taşeronu yapılma isteniyor gibi...