Ülkemizde “sağ” denen politik
bakış, toplum ve devlet ilişkilerinin
yani toplumsal düzenin dine göre kurulması gerektiğine inanmak demektir.
Özetle Türkiye’de sağcılık kısmen milliyetçi tonlu söylemlere rağmen açıkça
dinciliktir.
Bunun geri kalmışlıkla ilgisi ne
olabilir?
Şunu anlamalıyız ki bir toplumda
nereye gidilmesi veya nerede durulması gerektiğine dairkurumsal tercihler
yapılır.
“Kurum” kelimesini Hayek’e dayanan bir anlamda kullanıyorum.
Onu yasama eliyle olduğu kadar
kendiliğinden oluşmuş yönlendirici ve sınırlayıcı toplumsal yapılar olarak
kullanıyorum.
Din bu yapılardan biri. Dinden ne anlaşılması
gerektiği de en nihayetinde bir tercih meselesi. Eski devirlerde din tercihleri
kadar dinin anlaşılma biçimi de devlet
otoritesince yapılırken bugün modern siyasetteki demokratik yönelim için
bu durum tamamen mantıksız ve geridir.
“Gerilikten” ne anlamalıyız? “Geri”
toplumsal düzenin var oluşuna artık imkân vermeyen, zamana içinde cevap vermek kabiliyetini
yitirip ancak geçmiş için geçerli olduğu kaydedilen her şeydir.
Günümüzde biz de dahil olmak
üzere Müslüman ülkelerde dinin algılanışı, kesinlikle ideal, özgürlükçü bir
demokrasideki temel haklar, hürriyet ve adalet kavramlarıyla uyuşmuyor.
İnsanları bir arada tutan bir rıza meyvesi
olan devleti, dünün din algısı ve yorumuyla sürdürmemiz mümkün olmadığı içindir
ki dünkü hayali bir asr-ı saadeti, geçmişi birebir taklit ederek yaşayacağını
sanan “sağ” geridir, gericidir.
Peki bu kendiliğinden mi
olmaktadır?
Elbette hayır…
Öncelikle bizimki gibi ülkelerde siyaset oluşturucular topluma dinci bir
toplumsal düzen tasavvurunu bir kurumsal öneri olarak sunar. Bu sadece siyasi
bir teklif olarak kalmaz. Bu teklif, “sivil” çabalarla toplumda sevimli hale
getirilip meşrulaştırılır.
Böylece siyasi oyuncular
ideolojleştirilmiş dini, yasama organı eliyle yasal bir kurum haline getirirken cemaat ve tarikatler de
dinciliğin, toplumsal rıza içerisinde, kendiliğinden yerleşmesine aracılık
ederler.
İdeolojileştirilmiş din, dini bir toplumsal düzen olarak aynen
uygulamak isteyenlerce bir tercih olarak her şeyi yönlendirir. Öyle ki akla
dayanan hiçbir geliştirme önce ideolojileştirilmiş dine göre muhakeme edilmeden
kabul edilemez.
Dinin “en doğru” hali de
geçmişteki asr-ı saadette yaşandığına göre ihtiyacımız yenilik veya geliştirme
değildir, bütün ihtiyacımız, bedeli ne olursa olsun geçmişi taklit etmektir.
Geçmişin tam bir taklidi bugünkü anlayışımızla, ihtiyaçlarımızla
bağdaşmayacağından, neticede gene de akla muhtaç olmamızdan ama aklın sözde vahye göre yetersiz kaldığı
iddiası bir iman esası olarak “sağ” tarafından kabul edildiğinden, sağ bir geri
kalmışlık tercihi haline gelir.
Sağın sola karşıt ideolojik
anlamı kavranmazsa yönelebileceği yegâne mecra din olarak görünüyor. Türkiye’de
sağın en acil ihtiyacı düzgün bir ideolojik okumayla yerini belirlemesidir.
Aksi takdirde Ortadoğu’yu kana bulayan dinci şiddetin yardakçısı olmak dışında bir işe
yarayamacaktır.
Nihat Genç - Tayyip Erdoğan'ın Büyük Başarısı | Alkışlarla Yaşıyorum
2 yorum:
Sağın sola karşıt ideolojik anlamı kavranmazsa yönelebileceği yegâne mecra din olarak görünüyor. Türkiye’de sağın en acil ihtiyacı düzgün bir ideolojik okumayla yerini belirlemesidir. Aksi takdirde Ortadoğu’yu kana bulayan dinci şiddetin yardakçısı olmak dışında bir işe yarayamacaktır.
Ne zamandır yoktunuz. Yazının hoşunuza gitmesine sevindim. Her zaman beklerim. Saygılar.
Yorum Gönder