12 Ağustos 2014 Salı

Geri Kalmışlık Tercihi Olarak Sağ


Ülkemizde sağın ideolojik anlamda var olmadığına inanıyorum

Ülkemizde “sağ” denen politik bakış, toplum ve devlet ilişkilerinin  yani toplumsal düzenin dine göre kurulması gerektiğine inanmak demektir. Özetle Türkiye’de sağcılık kısmen milliyetçi tonlu söylemlere rağmen açıkça dinciliktir.

Bunun geri kalmışlıkla ilgisi ne olabilir?

Şunu anlamalıyız ki bir toplumda nereye gidilmesi veya nerede durulması gerektiğine dairkurumsal tercihler yapılır.

“Kurum” kelimesini  Hayek’e dayanan bir anlamda kullanıyorum. Onu  yasama eliyle olduğu kadar kendiliğinden oluşmuş yönlendirici ve sınırlayıcı toplumsal yapılar olarak kullanıyorum.

Din bu  yapılardan biri. Dinden ne anlaşılması gerektiği de en nihayetinde bir tercih meselesi. Eski devirlerde din tercihleri kadar dinin anlaşılma biçimi de devlet  otoritesince yapılırken bugün modern siyasetteki demokratik yönelim için bu  durum tamamen mantıksız ve geridir.

“Gerilikten” ne anlamalıyız? “Geri” toplumsal düzenin var oluşuna artık imkân vermeyen, zamana içinde cevap vermek kabiliyetini yitirip ancak geçmiş için geçerli olduğu kaydedilen her şeydir.

Günümüzde biz de dahil olmak üzere Müslüman ülkelerde dinin algılanışı, kesinlikle ideal, özgürlükçü bir demokrasideki temel haklar, hürriyet ve adalet kavramlarıyla uyuşmuyor. İnsanları bir arada tutan bir rıza  meyvesi olan devleti, dünün din algısı ve yorumuyla sürdürmemiz mümkün olmadığı içindir ki dünkü hayali bir asr-ı saadeti, geçmişi birebir taklit ederek yaşayacağını sanan “sağ” geridir, gericidir.

Peki bu kendiliğinden mi olmaktadır?

Elbette hayır…

Öncelikle  bizimki gibi ülkelerde  siyaset oluşturucular topluma dinci bir toplumsal düzen tasavvurunu bir kurumsal öneri olarak sunar. Bu sadece siyasi bir teklif olarak kalmaz. Bu teklif, “sivil” çabalarla toplumda sevimli hale getirilip meşrulaştırılır.

Böylece siyasi oyuncular ideolojleştirilmiş dini, yasama organı eliyle yasal bir kurum  haline getirirken cemaat ve tarikatler de dinciliğin, toplumsal rıza içerisinde, kendiliğinden yerleşmesine aracılık ederler.

İdeolojileştirilmiş din,  dini bir toplumsal düzen olarak aynen uygulamak isteyenlerce bir tercih olarak her şeyi yönlendirir. Öyle ki akla dayanan hiçbir geliştirme önce ideolojileştirilmiş dine göre muhakeme edilmeden kabul edilemez.

Dinin “en doğru” hali de geçmişteki asr-ı saadette yaşandığına göre ihtiyacımız yenilik veya geliştirme değildir, bütün ihtiyacımız, bedeli ne olursa olsun geçmişi taklit etmektir. Geçmişin tam bir taklidi bugünkü anlayışımızla, ihtiyaçlarımızla bağdaşmayacağından, neticede gene de akla muhtaç olmamızdan ama  aklın sözde vahye göre yetersiz kaldığı iddiası bir iman esası olarak “sağ” tarafından kabul edildiğinden, sağ bir geri kalmışlık tercihi haline gelir.

Sağın sola karşıt ideolojik anlamı kavranmazsa yönelebileceği yegâne mecra din olarak görünüyor. Türkiye’de sağın en acil ihtiyacı düzgün bir ideolojik okumayla yerini belirlemesidir. Aksi takdirde Ortadoğu’yu kana bulayan dinci şiddetin  yardakçısı olmak dışında bir işe yarayamacaktır.



Üstaddan bir alıntı daha yapalım, blogun tadı, tuzu...
Nihat Genç - Tayyip Erdoğan'ın Büyük Başarısı | Alkışlarla Yaşıyorum

2 yorum:

selcen dedi ki...


Sağın sola karşıt ideolojik anlamı kavranmazsa yönelebileceği yegâne mecra din olarak görünüyor. Türkiye’de sağın en acil ihtiyacı düzgün bir ideolojik okumayla yerini belirlemesidir. Aksi takdirde Ortadoğu’yu kana bulayan dinci şiddetin yardakçısı olmak dışında bir işe yarayamacaktır.

Afşar Çelik dedi ki...

Ne zamandır yoktunuz. Yazının hoşunuza gitmesine sevindim. Her zaman beklerim. Saygılar.