19 Ağustos 2014 Salı

Bir Ulusal Türk Partisi Olarak CHP'nin Sorumluluğu

CHP bir Türk partisi olabilir mi? CHP bir Türkiye partisi olmak istiyor ama  altı okundaki milliyetçiliği görmezden geldiğini bir türlü fark edemiyor.

CHP “Türksüz bir Türkiye”  olabileceğini varsayarak “vatansız işçilerin” partisi olmaya gayret ediyor.

CHP, savunduğu sınıf  paradigmasının Kürt etnik ırkçılığı karşısında  hiçbir sempatik ve kavrayıcı  yönünün kalmadığını nedense kabul etmeye yanaşmıyor.

Ama bu başka bir tartışma konusu. Gene de bu tutumun bir başka zihni kökeni var o da taşralılık, kenar mahallelilik.

CHP halka yaklaşmayı, solcu lümpenliğinden ibaret sanıyor.

Bunun yanısıra siyaset tarzı veya pratiğinde tam bir popülist sağ parti gibi davranıyor.

Seçmenin çoğunluğuna sahip sağ partilerin  belli başlı ortak özellikleri var.

Bunlar: Lidere tapınmak, kesin inançlılık, köylülük/kenar mahallelilik ve menfaatçilik.

CHP Türkiye partisi olmaya çalışırken sağ partilerin toplumsal kesimlerine yaklaşıyor. Bunun yanı sıra  aynen sağ partilerin menfaat dağıtmak metodunu benimsiyor.

Bu bakış açısı, insanı kayıtsız şartsız menfaatçi  ve kimliksiz bir canlı türü olarak görmeye dayanıyor. Milleti ve milliyeti ideolojik olarak  anlamsız bulan solun bir partisi olarak CHP “Türk” demeksizin menfaat dağıtarak herkesten oy alabileceğini sanıyor.

Bu yanılgıdan ayrı olarak bütün siyaseti, bedeli ne olursa olsun oy çoğunluğunu elde etmek olarak görmesi de aslında ilkesiz sağcılıkla aynı şekilde düşündüğünün delili.

CHP o kadar kendine dönük ki seçmenleri dışındaki vatandaşların kendisinden beklentilerinden bihaber.
CHP Atatürk ilke ve devrimlerinin farkında olan tek parti. Bu da “Nasıl bir siyaset?” sorusuna  Atatürk’ün nasıl bir milliyetçi ve akılcı cevap verdiğini bilmesi gereken bir parti olduğunu gösteriyor.

Peki CHP böyle mi davranıyor?

Yani “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir!” diyen Atatürk’ün tavrını mı sürdürüyor yoksa bu anlayışla Kürtlerden oy alamayacağını düşünerek “hafif PKKlılık” mı yapmayı uygun görüyor?  Maalesef ikincisini…

CHP akıl ve din, siyaset ve din, siyaset ve toplumsal düzen, uluslaşma ve hukuk birliği konularda elindeki ulusal argümanlara dayanarak milleti aydınlatmak yerine makarna dağıtıcısı sağ siyasetin kolaycılığına tevessül ediyor. Belki makarna dağıtmıyor ama makarna dağıtımının, menfaat dağıtımının bedeli konusunda  halkı yeterince aydınlatmıyor. Yolsuzluk dosyalarından bahsetmiyorum. Genel olarak menfaat dağıtarak siyaset yapmanın toplumda yarattığı maddi eşitsizlikler,   bunun yarattığı toplumsal kimlik bunalımları ve ayrışma, egemenlik ve hukuk birliği kaybı   konularında aydınlatıcı olmuyor. İnsanlara siyasi tercihlerin bir sonucu olduğunu göstermiyor.

Bir devlet memurunun kaç kişinin işsizliğine sebep olduğunu, dolayısıyla oy için kullanılan hesapsız kamu istihdamının, tarikatleri ve  etnik ırkçılığı memnun ederken nelere sebep olduğunu anlatmıyor.

Veya “Türk”  isminin unutturulmasının siyasal ve hukuksal muhtemel sonuçlarına, tehlikelerine yeterince dikkat çekmiyor.

Kısaca CHP “Sağa yanaşmam, ben Marksist, hümanist ve enternasyonalistim!” derken cahil halkın cahil sağ siyasetçilerce sömürülmesine, böylece dinciliğin egemen ve meşru yerleşik siyasal kamp olmasına;  etnik ırkçılığın da  bunun düşman kardeşi olarak siyaseti yönlendirmesine sebep oluyor.

Oysa CHP sağla ortak bazı değerleri laik ve akılcı şekilde savunarak sağın dincilik güdümüne girmesini engelleyebilir. “Sağa yanaşamayız!” diyen Kürtçü milletvekillerinin aklına uymayı solculuk saymaktan vazgeçmedikçe hep belli bir kliğin partisi olarak kalacak.

CHP sadece seçmen sayısıyla değil, Atatürk’ün laik, medeniyetçi milliyetçiliğinin de varisi olmaktan dolayı Türk Milletine karşı diğer partilerden daha fazla sorumluluğu olan bir parti.  Bu sorumluluk, cehaletin ve ihanetin iktidar olduğu bir dönemde  çok daha ağır bir şekilde CHPnin omuzlarına biniyor.



Hiç yorum yok: