CHP bir Türk partisi olabilir mi?
CHP bir Türkiye partisi olmak istiyor ama
altı okundaki milliyetçiliği görmezden geldiğini bir türlü fark
edemiyor.
CHP “Türksüz bir Türkiye” olabileceğini varsayarak “vatansız işçilerin”
partisi olmaya gayret ediyor.
CHP, savunduğu sınıf paradigmasının Kürt etnik ırkçılığı
karşısında hiçbir sempatik ve
kavrayıcı yönünün kalmadığını nedense
kabul etmeye yanaşmıyor.
Ama bu başka bir tartışma konusu.
Gene de bu tutumun bir başka zihni kökeni var o da taşralılık, kenar
mahallelilik.
CHP halka yaklaşmayı, solcu
lümpenliğinden ibaret sanıyor.
Bunun yanısıra siyaset tarzı veya
pratiğinde tam bir popülist sağ parti gibi davranıyor.
Seçmenin çoğunluğuna sahip sağ
partilerin belli başlı ortak özellikleri
var.
Bunlar: Lidere tapınmak, kesin
inançlılık, köylülük/kenar mahallelilik ve menfaatçilik.
CHP Türkiye partisi olmaya
çalışırken sağ partilerin toplumsal kesimlerine yaklaşıyor. Bunun yanı sıra aynen sağ partilerin menfaat dağıtmak metodunu
benimsiyor.
Bu bakış açısı, insanı kayıtsız
şartsız menfaatçi ve kimliksiz bir canlı
türü olarak görmeye dayanıyor. Milleti ve milliyeti ideolojik olarak anlamsız bulan solun bir partisi olarak CHP “Türk”
demeksizin menfaat dağıtarak herkesten oy alabileceğini sanıyor.
Bu yanılgıdan ayrı olarak bütün
siyaseti, bedeli ne olursa olsun oy çoğunluğunu elde etmek olarak görmesi de
aslında ilkesiz sağcılıkla aynı şekilde düşündüğünün delili.
CHP o kadar kendine dönük ki seçmenleri
dışındaki vatandaşların kendisinden beklentilerinden bihaber.
CHP Atatürk ilke ve devrimlerinin
farkında olan tek parti. Bu da “Nasıl bir siyaset?” sorusuna Atatürk’ün nasıl bir milliyetçi ve akılcı
cevap verdiğini bilmesi gereken bir parti olduğunu gösteriyor.
Peki CHP böyle mi davranıyor?
Yani “Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir!” diyen Atatürk’ün tavrını mı
sürdürüyor yoksa bu anlayışla Kürtlerden oy alamayacağını düşünerek “hafif
PKKlılık” mı yapmayı uygun görüyor?
Maalesef ikincisini…
CHP akıl ve din, siyaset ve din,
siyaset ve toplumsal düzen, uluslaşma ve hukuk birliği konularda elindeki
ulusal argümanlara dayanarak milleti aydınlatmak yerine makarna dağıtıcısı sağ
siyasetin kolaycılığına tevessül ediyor. Belki makarna dağıtmıyor ama makarna
dağıtımının, menfaat dağıtımının bedeli konusunda halkı yeterince aydınlatmıyor. Yolsuzluk
dosyalarından bahsetmiyorum. Genel olarak menfaat dağıtarak siyaset yapmanın
toplumda yarattığı maddi eşitsizlikler, bunun yarattığı toplumsal kimlik bunalımları
ve ayrışma, egemenlik ve hukuk birliği kaybı
konularında aydınlatıcı olmuyor. İnsanlara siyasi tercihlerin bir sonucu
olduğunu göstermiyor.
Bir devlet memurunun kaç kişinin işsizliğine
sebep olduğunu, dolayısıyla oy için kullanılan hesapsız kamu istihdamının,
tarikatleri ve etnik ırkçılığı memnun
ederken nelere sebep olduğunu anlatmıyor.
Veya “Türk” isminin unutturulmasının siyasal ve hukuksal
muhtemel sonuçlarına, tehlikelerine yeterince dikkat çekmiyor.
Kısaca CHP “Sağa yanaşmam, ben
Marksist, hümanist ve enternasyonalistim!” derken cahil halkın cahil sağ
siyasetçilerce sömürülmesine, böylece dinciliğin egemen ve meşru yerleşik
siyasal kamp olmasına; etnik
ırkçılığın da bunun düşman kardeşi olarak
siyaseti yönlendirmesine sebep oluyor.
Oysa CHP sağla ortak bazı
değerleri laik ve akılcı şekilde savunarak sağın dincilik güdümüne girmesini
engelleyebilir. “Sağa yanaşamayız!” diyen Kürtçü milletvekillerinin aklına
uymayı solculuk saymaktan vazgeçmedikçe hep belli bir kliğin partisi olarak
kalacak.
CHP sadece seçmen sayısıyla
değil, Atatürk’ün laik, medeniyetçi milliyetçiliğinin de varisi olmaktan dolayı
Türk Milletine karşı diğer partilerden daha fazla sorumluluğu olan bir
parti. Bu sorumluluk, cehaletin ve
ihanetin iktidar olduğu bir dönemde çok
daha ağır bir şekilde CHPnin omuzlarına biniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder