14 Aralık 2011 Çarşamba

Asalet Dediğimiz Şey

İngiliz veliaht prensi sarayına dönmeden önce ormanda kamp kurdu, ağaç kesti, kütük taşıdı, tuvalet temizledi… Ölüm tehlikesi atlattı. En az bir yıl daha Afganistan’da bu işleri yapacak. Babası ki kendisi İngiliz basınının baş alay konusu ve malzemesidir, askerliğini Falkland Savaşı’nda pilot olarak yapmıştır. Bu genç adam, sözde “keyfi” bir rejim olan monarşinin veliahtı…

Başbakanımızın oğlu, 21 gün orduevinde askerlik yapmış… Bu da “halkın yönetimi” denen demokrasinin başındaki insanın oğlu, “veliahtı”…

İki davranış arasındaki fark şu:

Birincisinde genç adama, kendisine saygı duyulması için önce kendine saygı duyması öğretiliyor. Ulusunun başına geçtiğinde en çetin şartları tecrübe etmiş ve bundan dolayı karar vermek cesaretine sahip biri olduğunu göstermesi gerektiği öğretiliyor. Saygının en önce insanın, kendisine inanç duyması ile başladığı, kendisine saygı duymayan bir insanın hiçbir saygıyı hak etmediği öğretiliyor. Bu açıdan mesela onun dedesinin kral 6. Georg’un, kekemeliğini nasıl yendiğine dair “ King’s Speech” adlı film çok düşündürücüydü.

İkincisinde ise genç bir çocuğa, saygının, sadece bir kuvvetler ilişkisinin eseri olduğu öğretiliyor. “Güçlü olduğun müddetçe, muktedir olduğun müddetçe sana saygı duyarız!” deniyor. Başbakanımızın oğlu, hepimizin birbirimize gülerek bazen de ağlayarak anlattığımız askerlik anılarından hiçbirini yaşamadı. Çocuklarına “ Ben askerdeyken..” diye başlayan hiçbir anısı olmayacak.

Her iki “veliaht” da yaşıyorlar, ikisi de nefes alıyor ve itibar görüyor. Aralarındaki fark, “medeniyet” . Medeniyet de yaşanan hayatın, anlamlı bir şeyler haline gelmesi demek.


Atatürk, “Türk Milleti zekidir, Türk Milleti çalışkandır…” derken Türk Milleti’nin anlamlar üreteceğine yani medenileşeceğine hatta çağdaş medeniyeti geçeceğine inanıyordu. Atatürk, Türk Milleti'ni asil ve yücegörüyordu. Her bir Türk'ün birer hükümdar asaletine sahip olduğuna yürekten inanıyordu.


Bugün gelinen noktada şeyh Sait, derviş Mehmet, Kanco bilmemkim gibi tescilli hainlerin soyları Atatürk’ün meclisinde bize “modernleşme” ve demokrasi öğretiyor ama dikkat edin asla medeniyet değil! Medeniyeti sahiplenen kraliçe, kendini onun dengi sayması gereken Türk cumhurbaşkanına nişan takarak ona kendi memuru muamelesi yapıyor ve bundan dolayı, Atatürk’ün ülkesinde hiç kimse gocunmuyor.


Eksikliğimiz, medeniyetsizliğimizdir. Medeniyetsizliğimiz, kendimize saygısızlığımızdır. Kendimize saygısızlığımız tarihimizi reddetmemizdir. Tarihimizi reddetmemizin sonucu ise soysuzluktur, asaletsizliktir.


Şimdi Neden İngiliz kraliçesiyle bizim seçilmiş yöneticimizin aynı değerde görülmedikleri anlaşıldı mı?

Kendime saygı duymayı, tarihimi benimsemeyi ve onunla gurur duymayı seçiyorum! Tarihimi her şeyiyle kabul etmeyi seçiyorum. Türk olmaktan pişman olmamayı seçiyorum.



Asaleti ve medeniyeti seçiyorum.

Asaleti ve medeniyeti seçiyorum.

Asaleti ve medeniyeti seçiyorum.

Asaleti ve medeniyeti seçiyorum.

Asaleti ve medeniyeti seçiyorum.



“Ne mutlu Türküm diyene!” demeyi seçiyorum!






Hiç yorum yok: