Akletmek, sopayla muz düşürmek midir?
Akletmek, alışverişte malı kötüleyerek ucuza kapatmak mıdır?
Akletmek, ona aldığını çaresizlere otuza satabilmek midir?
Akletmek, rakiplerinin ahlâkını kötüleyebilmek için her aracı kullanmak mıdır?
Akletmek, güçlünün yanında olup her türlü hakaret edebilmek imkânını yakalamak mıdır?
Fikirin kazanını kaynatınca, insan bunları düşünmeden edemiyor.
“Akletmek”, belki de her şeyden fazla Kur’an’da emredilen bir iş/amel. Yani evvelâ akla uyan daha sonra kalbi doğrultan işlere insanlar yönlendiriliyor.
Bu nereden çıktı?
Memleketimizin yarıdan fazlası artık, fazla namaz kılanı daha iyi insan sayan, işinde yükselmek için karısının başını örttürüp “daha çok Müslüman” sayılmak için bayılan, yobazlığı arttırdıkça tabelasına arapça yazdırdıkça ticarette kazanacağını düşünen, çocuklarına yakası açılmadık arapça isimler koyunca Müslümanlığını ilan ettiğini sanan insanlardan oluşuyor.
Bu insanlar, alışverişi, peygamberin yasakladığı şekilde kötü pazarlıkla yapıp komşusuna, diğer insanlara suizan besleyen, sevmediklerinin ahlâkî zaaflarından beslenmekten utanmayan, rakiplerini susturmak için her şeyi mazur gören insanlar.
Evet memleketimizin “millî iradesi” aklını, kendini bezemeyeni yok etmek için sınırsızca kullanan insanların elinde…
Ne garip ki “Akletmez misiniz ki?...” diye başlayan emirlerin hepsi “millî irademizi” çarçur eden insanların, yaşadıkları kıskançlığı, açgözlülüğü, vahşeti, cimriliği, suizannı, yasaklamaya yönelik…
Din, aklın nasıl kullanılması gerektiğini söyler ey cemaat! Din size bıyık, sakal, kıyafet uzunluğu emretmez!
Din, aklınızı nasıl kullanırsanız, hangi neticeye ulaşacağınızı söyler! Bunun için “Akletmez misiniz?” diye soruyor. Aklınızın dümenini ahlâkınıza teslim etmiyorsanız, aklettiğinizi sanmayın.
Yoksa bademgiller cemaati mensubu sevgili kardeşlerim, sizinki kadar akıl, zaten evrim ağacındaki diğer akrabalarımızda da var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder